ÇÖZÜM UMUDU

ÇÖZÜM UMUDU


    On yıllardır devam bu kanlı, bu kirli, bu yıkıcı, yokedici savaşın sona ermesine dair bir umut belirmiş durumda.
    Büyük çoğunluğu genç olmak üzere elli bine yakın insan toprağa düşmüş. On binlercesi fail-i meçhule gitmiş. Binlercesi sakat kalmış, ömür boyu öylece yaşamaya mahkûm. Binlercesinin yaşadıkları travmalarla hayatı kararmış, normal bir hayata dönemiyor.Onların ana baba, eş, evlat ve diğer akrabaları, ki yüzbinlere tekabül ediyor,  yüreklerine düşen ateşle yaşamaya çalışıyorlar. Bir avuç tuzu kuru hariç, toplumun psikolojisi bozulmuş.
Kocaman bir kara delik gibi ülkenin kazancını yutmuş. Öyle ki, toplumun hizmetine harcansa herkesi ihya edecek kadar büyük bir ekonomik kayıp söz konusu.
    Asırlardır sorunsuz olarak beraber, iç içe yaşamış iki halkın arasına duvarlar örmeye başlamış, ön yargılar oluşturmuş.


    Geleceğe dair umutlarımızı yıpratmış, hayallerimizi zedelemiş. Bizi hep germiş, strese sokmuş, korkularımızı beslemiş.
    Çok yıprandık, çok örselendik.Çok yorulduk, çok.
    Yeter artık. Bitsin, bitirin, bitmeli. Hiç kimseye hayrı yok. Hep beraber kaybediyoruz.
    İyice bıktık, birbirimizi Türk, Kürt, Arap, şu bu olarak görmekten. Tanışırken etnik kökenimizden söz etmekten, hatta bunu aklımıza getirmekten. Ve daha tanışırken bir mim koymaktan bıktık, usandık. Kendi kendimizden utanır olduk.
    Artık birbirimizi sadece insan kardeşimiz olarak görmek istiyoruz.
    Farklılıklarımız, tıpkı baharda açan renk renk çiçekler gibi zenginliğimiz ve güzelliğimiz olsun. Farklılıklarımızdan kat kat fazla olan ortak yanlarımızı görelim artık.
    Birliğe, beraberliğe, kardeşliğe, karışıp kaynaşmaya, el ele kol kola çalışmaya, üretmeye, gezmeye, eğlenmeye özlemimiz o kadar büyük ki, buna dair en ufak bir jest, en basit bir söz bile bizi duygulandırmaya yetiyor, gözlerimizi yaşartıyor. Huzura duyduğumuz hasret sığmıyor artık içimize.


    Artık analar, babalar, eşler, çocuklar, artık hiç kimse ağlamasın. Önceki acıların üzerine serin sular serpelim, çiçekler atalım. Sevinç gözyaşları dökelim artık.
    Doğudan, Güneydoğudan diğer yörelere gidenler rahat olsunlar; hiç kimsenin kılık kıyafeti, konuşması, nüfus cüzdanı, arabasının plakası endişelere ve ön yargılara sebep olmasın. Oralardan bu taraflara gelen öğretmenler, askerler, diğer görevliler, güvercin tedirginliği yaşamasın, ana babalarının eli yüreğinde kalmasın. Herkes gönül rahatlığı ile gelsin ve hizmete susamış bu yoksul, bu mazlum insanlara hizmet etsin. Herkes tanışsın, arkadaş olsun, dost olsun, evlensin, karışsın,kaynaşsın. Birbirinin dilini, kültürünü öğrensin, sadece ekmeğini, aşını değil, hayatın her alanını paylaşsın.
    Bölgenin muhteşem tabii ve tarihi güzelliklerinden ülkenin her tarafı yararlansın. İnsanlar koşarak, seve seve gelsin, gezsin, alış veriş yapsın ve hoş hatıralarla ayrılsın; “buralar ne güzelmiş, bu inşalar ne iyiymiş” desin.
    Hizmet gelsin bölgeye, bölgenin insanına. Medeniyetin nimetlerinden onlar da istifade etsin, onlar da insanca yaşasın. Onların çocukları da okusun, geleceğe dair hayaller kursun.
    Gelin, barışa dair umutlarımızı hep beraber yeşertelim.
Evladını kaybetmiş anne babalara, dul kalmış kadınlara, yetim kalmış yavrulara, yakınını kaybetmiş ailelere diyecek bir şeyimiz olamaz. Onların sitemini, sesli/sessiz isyanını anlayışla karşılayalım.
Ama daha başkalarının kin, intikam, düşmanlık üzerinden hamaset nutukları çekmelerine prim vermeyelim.
Gelinen bu noktadan galibiyet-mağlubiyet edebiyatı yapmayalım, yapmak isteyenlere fırsat vermeyelim, susturalım.
Uzak ve yakın tarihten, şimdiye kadar yapılmış olan yanlışlıklardan, günümüze düşmanlık transfer etmeyelim; dersler çıkaralım, geleceğe taşımak üzere güzellikler devşirelim.
Kimse, kimseden bir şey alıp kimseye vermiyor. Özgürlük, eşitlik, adalet, hak, hukuk herkese lazım. Bu barış, birilerinin kaybetmesi üzerine değil, herkesin kazanması üzerine yapılıyor. Hepimiz kazanacağız.
Ve dua edelim. Hepimiz çok istersek olur bu iş. Allah umutlarımıza cevap verir.
Umutlar beslenirse büyür, unutmayalım.