Zina neden yasaklamıştır?
Bilindiği gibi ülkemizde özellikle Doğu ve Güneydoğuda yaşanan namus cinayetlerinin altında yatan asıl sorun zina suçlamasıdır. Dindar oldukları için ve Allah’tan korktukları için değil fakat sıkı bir aşiret yapısına sahip oldukları ve “başkaları bizim için ne düşünür” kaygısını taşıdıkları için bu tip toplumlarda zina suçu, suçların en ağırı olarak kabul edilir ve kadın tarafından işlendiğinde bunun telafisi mümkün olmamaktadır. Kuşkusuz kadına karşı uygulanan saldırı dürtüsü, kadını erkeğe ait bir mal olarak gören cahili toplumlardan kalma bir töredir.
Dine gelince; dinimizin kitabı olan Kur’an-ı Kerim “Zinaya yaklaşmayınız”[1] diyerek insanı zinaya götürecek yolları kapatmıştır. Şöyle ki: Zinanın en çirkin suçlardan birisi olduğu hususunda neredeyse bütün insanlık müttefiktir. Günümüzde çürüyen ahlâk telakkileri bir kenara bırakılırsa, en ilkel halklardan en uygar milletlere kadar, yeryüzünde zinayı hoş gören bir milletin olmadığını söyleyebiliriz. Fakat tüm semavi dinlerin ve özelde dinimizin zinaya ağır cezalar getirdiği de herkesin malumudur.
Allah’ın “zinaya yaklaşmamak” emrinin altında önemli sırlar bulunmaktadır. Her şeyden önce zinaya yaklaşmamak, zinanın meydana gelmesine en büyük engel olduğu gibi aynı zamanda Allah tarafından konulan ve zinayı önleyen bir tedbirdir. Burada tek amaç bataklığı kurutmaktır. Elbette ki, bataklık varken zinaya karşı yapılacak uyarıların, önlemlerin etkin bir yararı olacağını söylemek mümkün değildir. Buharî ve Müslim’in rivayet ettikleri bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v) gözün, kulağın, dilin, elin ve ayağın zinasından söz etmektedir.[2] Bazı insanların “Bu da ne demektir?” şeklinde hadisi garipseyeceklerini düşünebiliriz. Ama zinanın sözlük olarak ne ifade ettiğini bilen insanlar için elin, kulağın, ayağın zinasının nasıl olacağını takdir etmek zor olmayacaktır. Bu bakımdan konuyu, zinanın ne olduğunu bilenlerin zihnine havale ediyoruz.
Peki, “Zinaya yaklaşmayınız” emrinin anlamı nedir? Müslüman olan herkes bu emri düşündüğü zaman çok şeyler anlayacaktır. Gözün haramdan uzak tutulması, kulağın nefsi kışkırtan malayani şeylerle doldurulmaması, ellerin ve ayakların haramdan uzak tutulması, adeta fuhuş reklâmı yapan yayınlardan uzak kalınması ancak Kur’an’ın bu emrine riayet etmekle mümkündür. Kadınların ve erkeklerin şehveti kışkırtacak şekilde giyinmemeleri, Kur’an ifadesiyle kadınların cahiliye teberrücünden (açık-saçıklıktan) kaçınmaları, evlerde ve beraber bulunulması gereken mekânlarda gereksiz yere erkek kadın karışımına fırsat verilmemesi de zinayı önleyen tedbirlerden sayılmaktadır.
Allah (c.c) bu ve benzeri ayetlerle Müslümanların evlerine mahremiyeti getirmiştir. İzinsiz başkasının evine girilmesi yasaklanmıştır. Nur suresinin 27–31. ayetleri incelendiğinde erkeklere ve kadınlara gözlerini korumaları konusunda uyarı yapılmıştır. Kadınların, ziynetlerini mahrem olmayanlara teşhir etmeleri yasaklanmıştır. Ve nihayet, zinadan uzak durulması için kadınlara başlarını örtmeleri emredilmiştir.
Kuşkusuz Kur’an’ın emirleri doğrultusunda hareket eden bir toplumda zina gibi saplantılar en düşük düzeyde olur. Çünkü İslam dini insanda var olan cinsel dürtüleri ibadetle ve haramlardan uzak durmakla kontrol altında tutabilmektedir. Batı toplumlarında ise kadın-erkek ilişkileri bizimkine benzemez. Söz gelimi orada bir kadın kendi arzusuyla istediği kimseyle yatıp kalkabilir; ne kanun koyucu ne de toplum ona bir şey demez. Bizde ise nikâhsız beraberlikler dinen zina kabul edildiği için bu tür hareketler, haklı olarak toplumda ahlak dışı kabul edilmektedir.
Sonuç olarak; Allah zinayı yasaklamış ki, toplumda insani değerler hayat bulsun. Eğer zina yasaklanmazsa insanlarla hayvanlar arasında çok az fark kalır ki, bu durum “Ahsen-i takvim” üzere yaratılmış olan insanı “Esfel-i Safiline” düşürmeye vesile olur.