Zühd ve Takva

Zühd ve Takva

 

İslamiyet zühd ve takvayı esas alır. Denilebilir ki, İslam’ın bir gerçeği olan tasavvufun asıl amacı da Müslümanlara zühdve takva hayatını kazandırmaktır.  Zühd, bazılarının sandığı gibi, dünyayı tamamen terk etmek değildir. Aksine dünya imkân ve zevkleri içindeyken dünya malına ve zevklerine mahkûm olmamaktır. Takva ise, salih amelleri işlemekten çok günahlardan uzak durmaktır. Başta Hz. Peygamber (s) olmak üzere bütün peygamberlerin, sıddıdıkların ve Salihlerin hayatları zühd ve takva ile geçmiştir. Hz. Peygamber’i (s) en çok takip edebilen ve hayatlarını onun hayatına en çok benzetebilen Raşid halifelerin hayatları da zühd ve takva üzerine bina edilmiştir.

Günümüzde bazı insanlar, “Tasavvuf insanları tembelleştiriyor” diye tasavvufu ve hakikat mesleğinde giden insanları tenkit ediyorlar. Hatta ilim ehli arasında böyle yanlış ve abartılı bir kanaat vardır. Oysa asıl onların hoşuna gitmeyen, tasavvufun dünyayı ve dünya hayatını küçümsemesi ve hakir görmesidir. Cenab-ı Allah birçok ayette dünyayı ve dünya hayatını küçümsüyor. İşte o ayetlerden birisi: “Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.” (Al-i İmran/185).

Bu ve benzeri ayetleri görmezden gelip zühdü ve dünyayı kalben terk etmeyi esas maksat yapan tasavvuf ehlini acımasızca tenkit etmek insafsızlıktır. Evet,zühd ve takvayı esas alan insanlar dünyayı kesben değil kalben terk etmelidirler. Başka bir deyimle, Müslüman hayatını devam ettirirken çalışmaktan ve üretmekten kaçınmamalı ve insanlara faydalı olmaya çalışmalıdır. Aksi tadirde zühdü ve takvayı, dolayısıyla tasavvufu yanlış anlamış olur. Çünkü Resul-i Ekrem (s) Taberânî’nin naklettiği sahih bir hadiste, “İnsanların en hayırlısı onlara en çok faydalı olandır” buyuruyor.

Tasavvuf veya farklı meslek ve meşrep ehline düşen, kendi hocasının muhabbetiyle hareket edip başkalarının tenkisine çalışmamaktır. “Benim mesleğim ve meşrebim güzeldir veya daha güzeldir” diyebilir; ama “Güzel sadece benim meslek ve meşrebimdir. Benim dışında kalanlar dalalet üzeredirler” diyemez. Böyle dediği takdirde tekfir kapısını açmış olur. Bu ise, Müslümanları birbirine düşürür.