Zekât Sosyal Adaletin Sigortasıdır

Zekât Sosyal Adaletin Sigortasıdır

İslam dini beş temel üzerine bina edilmiş, bunlardan biri de zekâttır. Zekât mal temizliğidir. Zekât fakirin zenginde olan hakkıdır. Hz. Ebubekir halife seçilince bir tamim yayınladı. Namaz kılıp ta zekât vermeyenlerle savaşırım demekle zekâtın çok ehemmiyetli olduğunu açıkça ifade etmiştir. Zekât vermek her Müslüman için farz değildir. Zekâtın farz olması için nisaba malik olması şarttır. Nisap miktarı fıkıh kitaplarımızda açıkça belirtilmiştir. Dinen zengin olup, paranın zekâtı olduğu gibi, Topraktan çıkan her nimetin ve hayvanların da zekâtı vardır.

Zekât vermek fakir zengini bir birine kenetleyen çok sağlam bir bağdır.  Sarsılmaz bir köprüdür. Zekât kardeşlik hukukudur, kinin tefrikanın, hasedin, ırkçılığın panzehiridir.  Zekât vermekle mal ne kadar temizleniyor, fakir ne kadar seviniyorsa, karşılığı sevap varsa, zekâtın verileceği yerlerde o kadar önemlidir. Zekât rast gele verilmez, zekât verilirken Kuran ve sünnete göre verilmelidir. Şer’i hükümlerle yönetim, devlet, olmadığı için zekât vermede zengin vicdan ve cüzdanla baş başa bırakılmıştır. Şer’i yönetimde zekâtları devlet toplar. Devlet fakirlere ulaştırır. Günümüzde İslam’a göre çok nadir zekât verilmektedir. Zekâtın verileceği sınıflar sekiz sınıf ise de, şu an zekât beş sınıf insana ancak verilebilir. Fakir, Miskin, Borçlu, yolda kalmış olan ve müellefetül kulup (Zekâtla Kalpleri İslam’a ısındırma, bunun dini bile sorulmaz.) Bu sınıflar zekâtın verileceği sınıflardır.

Fakire malın cinsinden Zekât vermek en sevaplısıdır. Parada zekât fakire direkt nakit olarak verilmelidir. İçeceklerde mikrop mikroskopla görüldüğü gibi, toplumda zekât toplayıcıları da sudaki mikroplar gibidirler. İslam mikroskobu ile ancak bulunabilirler. İçinde bulunduğumuz aylar üç aylardır. Üç ayların sonuncusu Ramazan ayıdır. İnanan insanlar genellikle zekâtlarını bu üç aylarda verirler. Zekâtın verileceği yerler belli olduğu halde, zekâtlar gerçek anlamda fakire ulaşmamaktadır. Zekât hırsızları İslam’ı kılıflarla zekât toplamaya çalışıyorlar. Benim vakfım, derneğim, Camim, dergâhım, zikirhanem, medresem, öğrenci evlerim, Seyda’m, efendim, şeyhim demek suretiyle fakirin hakkı olan zekâtı İslam dışı kılıflarla topluyorlar.

Fakir bu tablo karşısında naçardır. Hele yeni açılan medreseler de Seyda oturmuş efendim molla yetiştiriyor. Her mahallede bir havuz misali, Seyda hazretleri içerde dini anlatmak sanki görevi değil,  her kes el pençe, elini öpen zekâtını buraya veren cennet garantili, yanlış yapıyorsun demek tekfirle karşılık bulur tam bir ağlama duvarı, dokunulmaz mabet, Şeyhi olamayanın şeyhi şeytandır tehdit savrulur, mehdi, halifelikle, kurtuluş vesilesi olmakla övünülür. Bu tablo çağdaş putçuluktur. (gerçeklerine saygı)  Kutlu doğum günlerinde şaşalı tirit yemekleri rütbelilere, kubbeli ve cübbelilere,  zenginlere verilir. Ramazan ayında iftar sofraları zengine açık, fakire kapalı, kimse fakirin semtine uğramaz.

Hele İslam’da olmayan bir adet Ramazan ayında fakire paket gıda yardımı var ki, Fakir için tam bir felakettir. Peki, ne yapılmalı? Çok basit bir paket gıda değeri ne kadar diyelim ki, 50 TL. İşte fakire 50 TL Yİ nakit olarak vermek lazım. Fakirde insandır oda kendisi alış veriş yapsın ihtiyacını paket sahibinden daha iyi bilir. Zenginin fakir ihtiyacını tespit etme yetkisi yoktur. Geçmişte bazı zenginler cemaatlere zekâtlarını vermişler şimdi foyalar ortaya çıkınca vay verdiğim zekât acaba kabul oldu mu? Sorusu ile karşı karşıya. Bu tuzaklara düşmemek için gerçek âlimlerin bu konuları işlemeleri gerekir. Yoksa zekâtlar yerini bulmuyor. Din samimiyettir diye camilerde, konferans salonlarında boy gösterenler sosyal yaraların devası olan bu zekât konusunu niçin gerçek olarak anlatmazlar. İnsanları bilgilendirmezler.

Her grup bir din marketini açmış ver ha ver diyor bu tablo nereye kadar devam edecek. Geçmiş ümmetler yetmiş iki fırkaya ayrılmış benim ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacak, yetmiş ikisi İslam dışı olacak tek bir tanesi vahye dayalı kurtulan olacak diyen fahri kâinat bu günleri görerek bir mucizeye parmak basmıştır. İslam’a göre zekât verilmezse o toplum çok belalar görür. Kardeşlik bağları zedelenir, komşuluk akrabalık bağları kopar. Dinimizde zekâtlar önce yakın sonra uzak akrabaya verilmelidir. Çünkü zekât fakirin hakkıdır. Gasp edilmemelidir, çalınmamalıdır. Fakirde zengine karşı kin beslemesin. Derin yaralar pansumanla iyileşmez. Kapitalist sistemlerde gelir dağılımı uçurumu olduğu için Gerçek iman edenler zekât konusuna çok önem vermelidirler. Zekâtlar İslam’a göre verilirse yeryüzünde fakir kalmaz. Ne mutlu zekâtlarını İslam’a göre verenlere