YUMURTALI EĞİTİM
Son günlerde gelişen bir takım olayları izliyor, takip ediyoruz. Benim anladığım, algıladığım ve mantıklı bulduğum DEMOKRASİ çok renkliliklere, çeşitlemelere, farklılıklara hazmetmek, hazmetme sanatıdır. Benim olduğum yerde sen olmamalısın veya sen yoksun demekle neyi nasıl halledeceksin. Herkes dilediği her şeyi serbestçe yapsın. Kimse kimseye karışmasın. Benim olduğum yerde kimse konuşmasın... Herkes benim gibi düşünüp benim gibi yaşasın zihniyeti ile ileri demokrasi olmaz. Ufak bir grup militan öğrenci sadece AKP’li Burhan Kuzu’nun değil, CHP’li Süheyl Batum’un da konuşmasını engelledi.
Eylemci öğrenciler, anayasa konusunda değişik görüşleri “öğrenmek” isteyen arkadaşlarının özgürlüğünü de engellediler.
Süheyl Batum konuşmaya başladığında bir öğrencinin söylediği şu sözler, ideolojik şartlanmanın boyutlarını göstermektedir:
“Siz de Burhan Kuzu’dan başka bir şey söylemeyeceksiniz... Aynı yalanları söyleyeceksiniz!..”
Öyle bir önyargı ki, Batum’u dinlemeden ne söyleyeceğini biliyor sanki!
Üstelik panelin konusu anayasa ve Batum da Kuzu da anayasa profesörleri...
Bereket versin, Süheyl Batum da Kuzu da soğukkanlı davrandılar, gençleri tahrik edecek davranışlara girmediler, çekilip gittiler.
Süheyl Batum gençlerle diyalog kurmaya da çalıştı ama nafile... Sonunda Batum şu doğru analizi yaptı:
“Bir sınıfta 20 arkadaş bütün sınıfı baskı altına alır. Doğru düşündüğünü savunan 10 kişi bütün okulu baskı altına alır. Yaptığınız gerçekten bir faşizmdir...” Türkiye 12 Eylül’e nasıl sürüklenmişti? “Sınıflara hâkim olmak”tan başlayarak “parsellenmiş okullar”dan geçerek günde 20 kişinin öldüğü kanlı bir noktaya gelerek...
Yaşanmış acı tecrübelerden gençler de devlet de dersler çıkarmalıdır. 'Bugün yumurta atan yarın taş atabilir.' Sözün sahibi Kılıçdaroğlu olduğuna göre, 'eylemci dalkavukluğu'na soyunanların kendilerini gözden geçirmeleri gerekmez mi? Önceki gün Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden ekranlara yansıyan manzaralar faşizm gösterileri değil miydi? Eh bu 'faşizm' hükmünü veren de neyse ki Süheyl Batum'dan başkası değil. 'Öğrenci olayları yeniden mi başlıyor?' endişesine bir cevap niteliği taşıyor CHP’nin tepedeki iki isminin bu yorumları. Hayır, yeniden başlamıyor. Gazete köşelerinde zorba faşist yöntemlerin reklâmını yapanların aksine bu ülkede sağ duya rağmen. Bu oyunu hepimiz daha önce gördük. Bugün yumurta atanı telin ederseniz, kimse yarın taş atamaz. Öbür gün kurşun atma ihtimali de bütünüyle ortadan kalkar. 1989'dan sonra sosyalist ideolojinin dünya çapında çöküşü, faşizm ile komünizmi totaliter ideolojiler olarak birbirine daha fazla yaklaştırdı.
Dünyayı kendisinden ibaret gören, farklı düşüncelere hayat hakkı tanıması bir kenara -SBF'de görüldüğü gibi- ifade edilmesine bile tahammül edemeyen otoriteryen kişilik yapılarının patolojik niteliği arttı. Faşizan nitelikli bu zorba eylemler siyasal taleplerin değil işte bu patolojinin tezahürü. Bu eylemlere destek veren eski tüfeklerin nostaljileri de bir patoloji. Bu eylemcilere dalkavukluk ederek parsa toplamaya kalkanlara ise sözüm yok: Onlar kendilerini zaten biliyorlar. Nitekim daha önce başbakanı protesto eylemindeki bazı öğrencilerin değişik eylemlere katılarak banka camlarını ve işyeri vitrinlerini kırmak ve provokatörlük yapmaları düşündürücüdür. Ve aynı kişiler meclise girip pis emellerini orada da sergilemek istemiş ama güvenlik buna müsaade etmeyince CHP lideri ile birlikte gazetecilere poz verip resim çekmişlerdi. Yani CHP bir taraftan kınıyor diğer taraftan gruplarına alarak sanki yaptıklarınız doğrudur devam edin dercesine onları teşvik ediyor bugün gazetesindeki resimler bunu anlatıyor.Geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez.CHP,de geçmişten ders alamamış demekki. Vay memleketin haline Mülkiye öğrencileri yarın İdareci olacaklarmış halkı yöneteceklermiş eylemcilerin her biri birer şer odağı. Üniversiteler eğitim kurumlarıdır. Sistem ne ektiyse onu biçiyor. Demokrasi fikrini beğenmediğin kişiye tahammüldür. Geçmiş tecrübelere, acılara rağmen gençlerimizi paspas gibi kullananlara yazıklar olsun.