Yozlaşmak: Doğasında, soyunda bulunan iyi niteliklerini sonradan yitirmek,
Huyu suyu değişmek, ruhsal özelliklerinden uzaklaşmak demektir.
İster kentte olsun ister kırsalda her mahallenin iyi komşuluk ilişkilerine dayanan kendine özgü sıcak bir kültürü vardı. Geçmiş yıllarda sevgi, saygı ve dayanışma ruhuyla mayalanan, birlik ve beraberlik anlayışıyla öne çıkan mahalle kültürü, ne yazık ki günümüzde yerini bireyselliğe, nemelazımcılığa bıraktı. Mahallelerin gelenekselleşmiş dokusu, atmosferi kırıldı.
Çocukluğum, gençliğim kırsalda (köy) bir mahallede geçti. O günleri anımsadıkça mutlu oluyorum. Nasıl mutlu olmayayım ki? Komşularımız güler yüzlüydü, ekmekliydi, candandı. Köyümüzde birlik ve beraberlik vardı, dayanışma vardı. Büyüklerin sözü sohbeti dinlenirdi. Yaşlılara saygı ve hürmet, çocuklara ise sevgi gösterilirdi. Herkes elindekini komşusuyla paylaşmaktan mutlu olurdu. İmeceler kurulurdu. Biri dara mı düştü, birinin sıkıntısı mı var? Birlikte üstesinden gelinirdi… Düğünler, bayramlar, şenlikler birlikte kutlanırdı. Cenazelerde acılar paylaşılırdı. Cenaze evlerinde ocak tütmez, aş kaynamazdı. Yiyecekler komşu evlerden getirilirdi… Kısacası ağlayanla ağlanır, gülenle gülünürdü…
Şimdilerde ne eski mahalle kültürü kaldı ne eski candan ilişkiler! Ne tadı var ne tuzu mahallelerin ne neşesi, huzuru. Mahalleler özünü, ruhunu yitirdi. Acı olan, üzücü olan da bu! Şimdiki mahallelerde bencil, çıkarcı, vurdumduymaz, nemelazımcı, rüzgâra göre yön değiştiren fırıldak, dönek insanlar boy gösterir oldu. Güzel insanlar sayıca azaldı. Birlikten kuvvet doğar anlayışı yerini beni sokmayan yılan bin yaşasın anlayışına bıraktı. Ne gören göz görüyor ne duyan kulak duyuyor! Ne acı! Bu tipleri şu sözlerle yeriyor, Veysel Şimşek: Çıkarcılar çoktur vardır her yerde / Herkesin başını düşürür derde / Alır vermez insaf yoktur nankörde” …
Mahallelerde uç veren bu yeni kültürün adı, yozlaşma. Ahmet Kaçar: değişen, dönüşen, bireyselleşen ve bencilleşen mahalle insanını hicveder:
Kurtul vicdan azabından son bir doğru haber yay da
Adam ol vardığın yerde çakal muhabbeti yapma
Deli isen zarar etmez otur kelle, kehle say da
Aklın varsa köse ile sakal muhabbeti yapma
Dörtlükte, fırsatçı, çıkarcı tipler örnek verilmiş. Bu tiplere adam olmak kavramı örneği veriliyor. Adam olmak kültürümüzde önemli bir kavramdır. Bu kavramın karşılığı, iyi yetişmek, iyi bir duruma gelmek, toplumun kurallarına uymak olarak verilir sözlükte. Adam olmak, insan olmaktır. İnsanlık değerlerini yaşamak ve yaşatmaktır. Erdemli olmaktır.
Mahalleler sokaklardan, sokaklar evlerden oluşur. Ev mahallenin yapı taşı. Günümüzde mahalleler, sokaklar gibi evler de yavanlaştı. Çocukların odaları ayrı, büyüklerin ayrı! Akşam olunca çocuklar odalarına çekiliyor. Sanal dünyada zaman geçiriyorlar… Anne başka bir dizi izliyor, televizyonda baba başka bir program… Çocukluk, delikanlılık, gençlik yıllarımızda hep birlikte sofraya oturur; yer içerdik. Odaya geçer ondan, bundan; günlük işlerden konuşurduk, şakalaşır, gülüşürdük… Huzur içinde uyur, huzur içinde uyanırdık. Mutluyduk. Uzun sözün kısası evlerin şimdiki görüntüsü ile mahallelerin şimdiki görüntüsü aynı: Tatsız, tuzsuz; kuru ve yavan. Eskiden, mahalle evlerinin kapıları insanlığa açılırdı; dostluğa, arkadaşlığa, dayanışmaya… Eskiden mahalle evlerinin pencerelerinden tanıdık yüzler bakardı… Sokaklarda insanlar sevgiyle, muhabbetle selamlaşırdı… Evler sıcaktı, sokaklar can, mahalleler dost… Günümüzde insanoğlunun ihtiyaç duyduğu her şey var: Ev, araba, giyim-kuşam, tatil, eğlence… Ama insanlar yalnız. Ülkeler dışa açıldıkça insanlar içe kapanıyor. Çıkar ilişkisine bağlı dostluklar, arkadaşlıklar; kuruldu. Ne eski sokak kültüründen ne de mahalle kültüründen iz kaldı, günümüzde. Mahalle can demekti, dost demekti, arkadaş demekti, insan demekti… Ne yazık ki günümüzde hepsi bitti. Âşık Veysel'in dediği gibi bir tek sadık dost kaldı. O da kara torak! Selamla Kalın Selamette Kalın.