YİĞİT BİR ALİM SAÎD B. MÜSEYYEB

YİĞİT BİR ALİM SAÎD B. MÜSEYYEB

 

Abdülmelik b. Mervân Medine valisi olan Hişâm b. İsmail el-Mahzûmî’ye bir mektup yazdı. Mektubunda, insanları oğlu Velîd’e arkasından da Süleyman’a biat etmeye davet etmesini emrediyordu. Saîd b. el-Müseyyeb dışında herkes biat etti. Saîd, “Abdülmelik sağ iken ben kimseye biat etmem” dedi. Bunun üzerine Medine valisi Hişâm b. İsmail hicretin 86. senesinde Saîd b el-Müseyyeb’e 60 kırbaç vurdu. Sonra onu, rahiplerin giydikleri kıldan bir don içinde dolaştırdı; nihayet onu tepenin başına kadar götürdü. Onu geri getirdiklerinde, “Beni nereye geri götürüyorsunuz?” dedi. “Hapishaneye” dediler. Bunun üzerine Saîd, “Vallahi beni asmayacağınızı bilseydim, ebediyyen bu donu giymezdim” dedi. Medine valisi Hişâm onu hapishaneye götürdü.

Sonra Abdülmelik’e maktup göndererek Saîd’in muhalif olduğunu, Velîd’e ve ondan sonra Süleyman’a biat etmediğini yazdı. Bunun üzerine Abdülmelik Hişâm’a mektup yazarak, yaptıklarından dolayı onu kınadı. Mektubunda şöyle diyordu: “Vallahi Saîd, onu darpetmekten daha çok, ona sila-i rahimde bulunmaya layık birisidir. Ve biz biliyoruz ki, Saîd’in yanında şikâk ve hilâf yoktur.”

Rivayete göre Velîd’e biat etmediği için Saîd darb edildiği zaman insanlar onu azarlasınlar ve gelen-giden onu paylasın diye çarşıda bir köşede durduruldu. Medine halkından bazılarına ait bir cariye yanından geçerken, “Ey yaşlı adam, sen bir utanç makamındasın” dedi. Saîd de ona, “Ben utanç makamından kaçtım buraya geldim” dedi.

Abdülmelik’in yerine geçen Velîd Hişâm b. İsmail konusunda kötü görüşlüydü. Halife olur olmaz onu Medine valiliğinden aldı ve insanlar için bir yerde durmasını emretti. Gelen-giden na tükürecek ve onu azarlayacaktı. Saîd çocuklarını ve mevalilerini çağırdı ve onlara, “Evet, Hişaâm bize kötülük yapmıştır. Sakın sizden birisi onu kötülükle anmasın; ona sataşmasın ve bir kelimeyle onu azarlamasın. Biz onun cezalandırılmasını Allah’a ve akrabalığa bıraktık. Her ne kadar onun yaptığı şeyin kendi nefsi için kötü olduğunu biliyor olsam da... Onunla konuşmaya gelince, vallahi bir daha onunla konuşmayacağım” dedi.

Fakat eski vali Hişâm b. İsmail Said b. Müseyyeb’ten korkuyor ve kendisine zarar vermesinden endişe ediyordu. Ebû Bekir b. Abdurrahman b. El-Hâris el-Mahzûmî’ye haber gönderip, “İbn el-Müseyyeb’in bana kötülük yapmasına engel ol. Kuşkusuz onun halk yanındaki konumu senin de bildiğin gibidir” dedi. Bunun üzerine Ebû Bekir, “Korkma! Ondan sana zarar gelmez” dedi. Hişâm b. İsmail, “Fakat Saîd kindar bir adamdır. Ona yaptıklarımı unutmaz” dedi. Ebû Bekir, “Kine gelince, senin ona yaptığın şey, ebediyen onun içinden çıkmayacaktır. Fakat sen ondan asla kötülük görmeyeceksin” dedi.

Said’in oğlu Muhammed babasına, “Bizi Hişâm’la baş başa bırak; hakkından gelelim” dedi. Ancak Saîd, “Ona sataşma. Vallahi eğer böyle bir şey yaparsan ebediyen seninle konuşmayacağım” dedi.
Velîd hacca gitti. Mekkeden döndükten sonra Medine mescidine girdi. İnsanları mescitten çıkardı. Fakat kimse Saîd’i mescitten çıkarmaya cesaret edemedi. Kendisine, “Bu Emîrü’l-Müminîn’dir” denilmişti. Saîd “Hayır, vallahi mescitten çıkmak için kalkacağım zaman gelmeden kalmayacağım” dedi. O zamanki Medine valisi Ömer b. Abdülaziz de Velîd’i ondan uzaklaştırmaya çalışıyordu.

Ömer, Velîd’in onu görüp oturmasından ve rahatsız olmasından endişe ediyordu. Bir ara Velîd şöyle bir döndü ve: “Bu oturan kim?” dedi. Ona, “Saîd b. el-Müseyyeb’tir. Eğer Emîrü’l-Müminîn’in yerini bilseydi ayağa kalkardı” denildi. Bunu üzerine Velîd, “Ben onun durumunu öğrendim; biz ona gidip selam vereceğiz” dedi. Velîd yanına geldi; başının üzerinde durdu ve: “Naılsın yâ Şeyh?” dedi. Saîd, “Elhamdu lillah, Emîrü’l-Müminîn nasıldır, hali nicedir?” dedi. Velîd, “İyiyim elhamdu lillah” dedi. Sonra döndü ve Ömer’e, “Bu [iyi] insanların kalıntısıdır” dedi. Ömer b. Abdülaziz yemin ettiği zaman, “Hayır, Velîd’in şerrini Saîd’ten çevirene kasem olsun ki, bu şöyle değildir veya şunu yapacağım” derdi.