YENİDEN YAZMAK
Yıllardır köşe yazısı yazmıyorum.
Başlamak çoktandır gündemimde. İkircikliyim. Bir an hevesleniyorum, not almaya, hatta yazmaya başlıyorum. Sonra sönüveriyor hevesim. Uzak durayım, yeniden girmeyeyim diyorum, bu yoran, yıpratan alana. Nefsim, kafan kulağın rahat, başına iş çıkarma diyor.
Ama öte yandan içimden başka bir ses sorumluluktan mı kaçıyorsun deyip rahatsız ediyor.
Yazabilmek imkânı varken, yazacak bir şeyleri de varken, yazmamak olur mu?
O meşhur söz geliyor aklıma: Bizler, sadece yaptıklarımızdan değil, yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan da; sadece söylediklerimizden değil, söylememiz gerekirken söylemediklerimizden de sorumluyuz.
Eğer öyleyse, diyor içimdeki ses,sadece yazdıklarımızdan değil, yazmamız gerekirken yazmadıklarımızdan da sorumluyuz.
Merhum Akif İnan Hocamızın sözü de tuz biber oluyor: Konuşmanın ve yazmanın olduğu yerde, konuşmamak ve yazmamak inanmış adam için büyük suçtur. (Edebiyat, Kültür ve Sanata Dair s.29)
Yazmak tek kişilik eylemdir diyordu geçenlerde okuduğum bir denemenin yazarı. Eylemsizlik paslandırıyor, yoruyor insanı.
Yazmak büyük bir sorumluluk. Yazıp yayınladıktan sonra geriye dönüşü yok. Yazdığınız şey doğru mu yanlış mı, hayata bir katkısı var mı, yararlı mı oluyor, zarar mı veriyor, daha bir sürü soru.
Kısacası, yazsan bir türlü, yazmasan bir başka türlü.
Ama ben şimdilik yazmadan yana kullanıyorum tercihimi.
Ne kadar sürer? Bilmiyorum.
Ne yazacağım? Yazmak istediklerimin ne kadarını yazabileceğim? Bilmiyorum.
Kim okur? İşe yarar mı? Bilmiyorum.
Gittiği yere kadar
Allah ne verdiyse
Sesimi yetirebildiğim herkese
Üzüm yemek için.
Kendi üslubumca
Rabbim hayra vesile kılsın.
Bismillah