YENİ BİR FIRSAT

YENİ BİR FIRSAT


Dünya karmakarışık. İslam dünyası perperişan.
Ülkemiz malum. Olmakla ölmek arasında ince uzun bir yolda ilerliyor. Bir yanda İslam dünyasının büyük beklentileri, bir yanda içeriden dışarıdan oynanan büyük oyunlar.
    Ufukta herkesin büyük anlamlar yüklediği bir seçim. Her gün ortaya çıkan ve kafaları daha da karıştıran olaylar.
    Gazetelerde, televizyon ekranlarında, internet sitelerinde akla hayale gelmedik insanlık dışı olaylar. Şiddet, cinayet, hırsızlık, uyuşturucu, ahlaksızlık dizboyu.Huzuru, mutluluğu maddi şeylerde arayan ama bir türlü bulamayan kitleler.
    Ötede, belki de yanı başımızda, belki kötülerden daha çok ama reklamı sevmediği için görünmeyen, görünmediği için de yokmuş gibi veya azmış gibi düşünülen iyiler…
    Ve bahar… Allah’ın insanlar için yarattığı, kendi hal diliyle tespih eden, zikreden, secde eden insan dışı varlıklar, Allah’ın iradesiz kulları.
    Ve Üç Aylar. Allah’ın iradeli kulları olan insanlara sunduğu yeni bir fırsat.
    İçimiz dışımız kirlenmiş. Bütün umutlarımızı, biraz da işimize geldiği için siyasete yüklemişiz. Hayır namına da en somut, en garantili ve bazı bakımlardan da en kolay olan maddi şeylere yönelmişiz. Nefsimize söz geçiremediğimiz, bizden istenen hali yakalayamadığımız için maddi yardımlar yaparak kendimizi temize çıkarmaya çalışıyoruz.
Peki, nereye kadar?
İşte, zaman geçiyor, ömür sermayesi eriyip gidiyor elimizden. Sağımızdan solumuzdan vadesini doldurup gidiyor insanlar. Vücudumuz da gideceğine dair habire uyarı veriyor bize. Ama biz doktorla, ilaçla sesini kısmaya çalışıyoruz.
Ne zamana kadar?
Fe eyne tezhebun/Yolculuk nereye? (Tekvir Suresi, 26)
Daha vakit var. İşte bugünler yeni bir fırsat sunuyor bize. Kim bilir belki de bazılarımız için son bir fırsattır.
Kendimizi gözden geçirmenin,günahlarla kirlenen yanlarımızı tevbe ve istiğfarla arındırmanın ve yeni bir sayfa açmanın, Allah’a doğru yeni bir hamleye girişmenin fırsatı.
Olmadı, olmuyor, başka hiçbir şey huzur vermiyor, tatmin etmiyor, kalıcı bir mutluluk vermiyor. Mal mülk, mevki makam, şan şöhret, eğlence, şu bu, sahte, geçici avuntulardan başka bir işe yaramıyor işte, anlamamız lazım. En yakınlarımızın ve en sevdiklerimizin bile yolları ayrılıyor bir süre sonra. Yolculuğumuza yalnız devam etmek zorundayız. Yalnız öleceğiz. Hesabımızı da yalnız vereceğiz.
Ne diyordu o meşhur ilahi? “Uyan ey gözlerim gafletten uyan.”
Dünyada iyiler de var. Onlardan biri olmak için yeni bir fırsat, taze bir başlangıç için yeni bir bahane.
Allah ile aramız nasıl? “Kim Allah katındaki yerini bilmek isterse, Allah'ın kendi yanındaki yerine baksın. Çünkü Allah kuluna, onun kendisine verdiği değeri verir.” (Hadis-i Şerif)
Hz. Peygamber’in hayatımızdaki yeri nedir? “Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab Suresi, 21)
Kur’an-ı Kerim ile diyaloğumuz nasıl?“(Resulüm!) Sana bu mübarek Kitab’ı, ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.” (Sad Suresi, 29)
    İbadetlerimiz tadı tuzu var mı?
    Başta babamız, annemiz, eşimiz, çocuklarımız ve akrabalarımız olmak üzere insanlarla aramız nasıl?
    Haramlarla helallerle ilişkimiz ne durumda? Gözümüz, gönlümüz, kulağımız, elimiz, ayağımız, midemiz, cebimiz harama mı helale mi aşina?
    Kibir, ucub, haset gibi gönlümüzün, yalan, gıybet, malayani gibi dilimizin afetlerinden ne kadar uzağız?
    Çalışıp kazandığımızı ve sahip olduğumuzu düşündüğümüz nimetlerin şükrünü yeterince eda edebiliyor muyuz?
    Daha neler neler?
    Bütün bunları düşünmek, arınmak ve yeni bir hamle başlatmak için bir fırsat daha verildi bize.
    Recep’le başlayıp Şaban ve Ramazan’la devam eden, Kadir Gecesi ile zirveye ulaşan bu mübarek zaman dilimi bütün İslam âlemine ve insanlığa hayırlı olsun.
Rabbim bizi hakkedilmiş bir bayrama kavuştursun.