Yazarlarla Tarihe yolculuk!..
Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa şubesi öncülüğünde düzenlenen tarihe yolculuk etkinliği kapsamında Şanlıurfa’nın çeşitli tarihi yerlerini gezme fırsatımız oldu.
Gezdiğimiz birçok yeri daha önce de görmeme rağmen yazar ve düşünürlerle birlikte daha farklı bir gözle gördük.
Harran ören yerinin ziyareti ile başlayan yolculuğumuz sırasıyla Bazda Mağaraları, Han el- Ba'rur, Şuayp Şehri, Soğmatar ve Göbekli Tepe oldu. Çok güzel ve keyifli geçen gezimizden bazı notlar aktarmak istiyorum.
Yolların bir kısmında oldukça ağır hasarlar dikkatimizi ilk çeken şey oldu. Rehberimizin belirttiğine göre hemen hemen her yıl onarım yapılmasına rağmen sulamaya bağlı olarak zeminde oluşan kayganlık yüzünden yollarda sürekli hasarlar oluşuyor.
Şanlıurfa’yı tarih ve inanç turizmi bakımından uçuracak olan bu alanlardan yeteri kadar faydalanılmadığına şahit olduk.
Bir de burada yaşayan halkın tarihi alanlara olan ilgilisizliği, ki gidip gören herkesin dile getirdiği sorun!.. Özellikle büyük bir kısmı tahrip olan Han el- Ba'rur’da ayakta kalan kısmın ahır olarak kullanıldığını görmemiz gerçekten bizleri çok üzdü. Burası köylüler tarafından samanlık, kömürlük ve odunluk olarak kullanıldığını gördük.
Burada bir parantez açmak lazım. Köylü her şekilde var olandan faydalanmanın derdinde… bundan daha normal bir şey olamaz ama siz elmasın, zümrüdün ne olduğunu bilmezseniz onların sıradan bir taştan farkı kalmaz. Bu tarihi han restore edilip turizme kazandırılırsa köylü o zaman elmasın, zümrüdün sıradan bir taş olmadığını fark edecek ve orayı değil ahır, ahırın kokusunu yaklaştırmaz…
Harran'ı n 20 km . Güneydoğusundaki Göktaş Köyü'nde bulunan Eyyubiler dönemine ait bu kervansarayın Biri kuzeyde, diğeri de batıda olmak üzere iki kitabesi bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerindeki kitabeden anlaşıldığına göre bu kervansaray, İsa oğlu el-Hac Hüsameddin Ali H.626/M. 1228-1229 senesinde yaptırıldığı yazılıdır. Bu tarihlerde bölgeye Eyyubilerin hakim olduğu düşünülecek olunursa kervansarayın Eyyubiler döneminde 1228 yılında yapıldığı anlaşılır.
Hanın ismi olan " Ba‘rur " kelimesi Arapça'da "Keçi gübresi" anlamındaymış. Rivâyete göre, hanı yaptıran kişi, burayı kuru üzümle doldurmuş ve " Benden sonra gelenler burayı keçi gübresi ile dolduracaklardır. " dediği rivayet edilmiş. Gerçekten de bugün kervansaraya keçi gübresinin doldurulmuş olduğuna bizzat şahit olduk. Bu han restore edilip aslına uygun yine burada gelenlere kuru üzüm, üzüm şerbeti ve üzümden yapılan tatlı çeşitleri ile doldurulursa Urfa’da kökü bile kurumaya yüz tutmuş bağlarımız da yeşerir, buralardaki köylüler de ekonomik olarak kalkınır. Urfa turizmi açısından da büyük bir kazanım elde edilmiş olur kanaatindeyim.
Tarih turizmi açısından dünyanın dört bir tarafından ziyaretçi çekmesi beklenen bu tarihi yapıların böyle atıl durumda kalması kabul edilemez! Bunların bir an önce restore edilip, tarih turizmine kazandırılması çok önemlidir. Bu konuda yetkili kurumlar üzerine düşen vazifeyi yerine getirilirse Şanlıurfa turizmi büyük gelişim gösterecektir.
Bu arada, Şanlıurfa’dan başlayarak, Harran, oradan da bu tarihi yerleri Göbeklitepe’ye bağlayacak olan bir güzergâh oluşturulmuş. Bu güzergâhta yeterli olmamakla beraber yollarda da bayağı bir iyileştirme olmuş.
Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi? Atasözüne binaen, hem okumaya çalışıyoruz. Hem de gezdik.
Belki gezip gördüklerimiz hakkında ayrı ayrı yorum yapılabilir ama asıl kanaatim şudur; yapılacak olan çok işi var. Ama yapılan işlerin de az olmadığını, belki yetersiz ama ileriye doğru atılmış güzel adımlarda gördük. Daha iyisi yapılabilir. Biz de diyoruz ki Şanlıurfa en iyisine layık. Göbeklitep’den bahsetmedim ama onu zaten tüm dünya biliyor. Büyük bir hazinenin üzerine oturuyoruz! Bu hazine taş değil, bu hazine elmastır, zümrüttür belki daha da değerlidir.
Yazının uzadığının farkındayım. Son olarak şunu söylemek istiyorum, Böyle anlamlı bir yolculuk ve gezi için Şanlıurfa yazarlar birliği şubesine ve destek veren Büyükşehir Belediyesi'ne gerçekten teşekkür ederim…
Selam ve dua ile…