Yazar Azlal; Mehmet Akif Ersoy ümmet için dua ederdi

Araştırmacı yazar Eyyüp Azlal, Anadolu Gençlik Derneği Şubesinin hazırladığı konferansta Mehmet Akif Ersoy için "O ümmet için dua ederken duasında kendini unutan adamdır" dedi.

Yazar Azlal; Mehmet Akif Ersoy ümmet için dua ederdi
Anadolu Gençlik Derneği Şanlıurfa Şubesinin hazırladığı konferansta Araştırmacı- Yazar Eyyüp Azlal, Mehmet Akifi'i çeşitli yönleriyle anlatırken onun bu İslam ümmeti için dua ettiğini ve duasında da kendini unuttuğunu anlattı.
Azlal, Hatıralar, vicdanlara yüklendiğinde Âkif'in "Nev-i şahsına münhasır" şahsiyeti, genel kabul gören düşüncelere muhalefeti, onu tanımayanı oldukça güçleştirmektedir. 

Şöyle ki, Akif'in çalıştığı büroya katip olarak giren ve üniversite öğrenciliği boyunca onun yanında çalışan, dolayısıyla Âkif'i yakında gözleme imkanı bulan M. Emin Erişilgil hususiyetle şunları söyler. "Bu adam, yaşadığı devirde de şimdi de türlü türlü tanıtılıyor. O devirde Akif, bazılarına göre zındık, gavur bir baytardı. Çünkü ölülerden şifa dilemeye kızıyor, yağmur dualarıyla alay ediyordu. Bazı ittihatçılara göre "Hüriyet ve İtilafçı"ydı. İtilafçılar'a göre "İttihatçı" idi. Bu memleket müstakil olmazsa camii kalmaz iddiasında bulunduğu, hele Balkan Harbinde "Medeniyetin yüzüne tükürün" dediği için bazı aydınlara göre çok geri bir adamdı. Mahalle Kahvesine hücum ettiği ve göreneğe kızdığı için oraya devama alışmış olanlara göre ise o bir züppeden başka bir şey değildi. 1908 Temmuzundan sonra "Yaşasın" diye bağıran miting kahramanlarını beğenmediği için sokak meşrutiyetçilerine göre, hürriyeti anlamaz bir zavallı idi. Mütareke yıllarında Amarikan mandasının aleyhinde bulunduğu için bazı komisyoncu ajanların gözünde "bizi orta çağa götürmek isteyen tehlikeli bir adamdı." İstanbul'da onu sarıklı sananlar çoktu... Mısır'da ise entarili gezmediği için gavurdu, Hristiyandı.

Bu ilginç  anektod Akif'in portresi konusunda çok ilgi çekicidir. Ama o, bütün bu resimlendirmenin dışında Mithat Cemal'in ifadesi ile tam bir "Asr-ı Saadet" Müslüman'ıydı. Bu inanç çerçevesinde yaşayan, hareket eden, eser veren bir insandı.
Bütün bunlarla paralel, Âkif, devletine faydalı biri miydi? Yani resmî bir çerçevede ele alınan bir Mehmet Akif var mıdır? Elbette ortada böyle bir resim de bulunmaktadır. Bu resme göre Akif, milli mücadelenin destanı olan İstiklal Marşını yazan adamdır. Bu şiirine bir de Çanakkale Şehitleri şiiri eklenebilir. Ötesi üzerinde durulmaz. Zira ötesi ile ilgili resmi görüş menfidir. Bu menfilikle ilgili canlı bir şahsiyetin anlattıklarına kulak kesilelim. "Mehmet Akif Ersoy vefat ettiğinde tabutu Beyazıd camiinin avlusuna tek atlı bir arabayla getirilir ve sessizce musalla taşına bırakılmıştı. Bir tıbbiye öğrencisi tabuta iliştirilmiş küçücük bir yazıdan cenazenin büyük vatan şairi, İstiklal marşımızın şairi Mehmet Akif'e ait olduğunu öğrenerek bu acı haberi tüm üniversiteye yayar. O zamanlar adı daha yeni İstanbul Üniversitesi olan Darül-fünûnlu gençler üniversiteyi boşaltır ve akın akın Beyazıd Camiine koşarlar. Burada kılınan cenaze namazını kılarlar. Üniversite yönetimi o zamanlar Ankara'dan aldığı bir talimat gereğince, öğrencileri bu rejim muhalifi, mürteci şairin cenaze törenine katılmamaları için uyarır.
Türk Bayrağını örter. Ve cenaze, mahşeri bir kalabalığın omzunda Edirnekapı Mezarlığındaki son istirahatgahına taşınır. Burada öğrenciler adına bir genç ateşli bir konuşma yapar ve İstiklal hep birlikte okunmaya başlar. Bu genç sonradan ülkemizin üçüncü edebiyat doktoru payesini alacak olan Prof. Dr. Abdülkadir Karahan'dan başkası değildir. Törenden sonra polis, Karahan ve arkadaşlarını tutuklayıp sorgulamaya alırlar. Kendilerine devletin tören düzenlemediği bir şahsiyete neden tören düzenlediği sorarlar. Gençler adına Karahan, şu tarihi ama manidar cevabı verir.
"Efendim, bize dediler ki İstiklal Marşımızın şairi ölmüş. Cenaze namazına gidelim. İstiklal Marşı devletimizin resmi marşıdır. Siz onu kaldırın. Biz de tören düzenlemeyelim." 

Mehmet Akif,  kurtuluş savaşımızın bir destan kalbi, bir destan dilidir. Cumhuriyet döneminin bir zihin ve beyin fırtınasıdır. Ölümünün yaklaşması o dar vakitlerde tarihi gölgeden üşüyen, öte yandan ölümün hamasi gölgesine sığınan bir garip, mahzun bir ruhtur. Ama ruhu hiçbir zaman üşümemiştir. İnsanımızın manen ve maddeten yeniden ihyası için bütün kültür, edebiyat ve irade gücünü harcamış büyük bir kahramandır Mehmet Âkif. O duasında kendini unutan adamdır" dedi.
Gap Gündemi