Yaylada yaşayan göçebelerin zorlu hayat mücadelesi
Bitlis'in yüksek rakımlı yaylarında zorlu hayat mücadelesi veren göçebeler, yaşam şartlarının normalleştirilmesini istiyorlar.
Bitlis’in yüksek rakımlı yaylarında yaşayan göçebelerin (koçer) zorlu hayat mücadeleleri görenlerin yüreğini sızlatıyor. Bahar aylarında Güneydoğu’nun sıcağından dolayı Bitlis’in yüksek ve serin yaylalarına gelen göçebeler, zorlu bir hayat mücadelesi veriyor.
“Devlet göçebelere yardım elini uzatsın”
Serin ve otlakların gür olduğu yüksek yaylalara çadırlarını kuran göçebeler, yaşadıkları zorlu hayatı anlatırken bile zorlanıyorlar. Yolun, elektriğin ve bazen suyun olmadığı yaylarda hayat mücadelesi veren göçebeler, devletin göçebelere yardım etmesini isteyerek, yaşam şartlarının iyileştirilmesi gerektiğini belirttiler.
Yazın sıcak ve bunaltıcı yaylalarda hayvanlarını sağan berivanlar ise, rahat bir yaşam sürdürmediklerinden şikâyetçi. Zorlu ama helal bir kazanç için mücadele ettiklerini ifade eden göçebeler, hayvanların sürekli telef olması kendilerini zor duruma düşürdüğünü dile getiriyorlar.
Yaşadıklarını ve yayladaki zorlu hayat mücadelesini İlke Haber Ajansı (İLKHA) aracılığıyla duyurmaya çalışan göçebeler, ikinci sınıf insan muamelesi görmek istemediklerini dile getiriyorlar. Yaklaşık 30 yıldır Bitlis merkeze bağlı Yücebaş (Hartikoh) köyü yaylasında göçebelik hayat sürdürdüğünü dile getiren Şirvanlı İzzettin Alpağut, göçebe hayatın zorluklarını anlattı.
Alpağut, yaşadıkları zorlu mücadeleyi dile getirerek şunları söyledi: “Öncelikle bizler, tüm Müslümanlar kardeşiz. Nisan ayının sonları ile Mayıs ayının başlarında hayvanlarımızı bu yaylaya getiriyoruz. Yaklaşık 30 yıldır bu yaylaya geliyorum. Bu yaylaların sahiplerine yıllık 200-300 bin TL verilse de gönülleri rahat olmuyor. Her yıl yayla fiyatına zam yapılıyor. Bizler mecbur olduğumuzdan dolayı bu parayı ödeyerek buraya geliyoruz.” dedi.
“Geliş ve gidişte hayvanlarımız telef oluyor”
Sürekli olarak hayvanlarının rahatsızlandığını, geliş ve gidişlerde hayvanlarının telef olduğunu ifade eden Alpağut, “Sürekli hayvanlarımız sarılık hastalığına yakalanıyor. Yılda yaklaşık 15 bin TL sarılık için ilaç parasına ödüyorum. 4-5 ay bu yaylalarda kalıyoruz. Okullar açıldığında ailelerimizin yarısı, çocuklarımızın eğitiminin sürdürülmesi için memlekete dönüyor. Geri kalanımız da sonbaharda dönüş yapıyoruz. Gerek ilkbaharda gelişte gerekse sonbahardaki dönüşte Bitlis deresinde giderken hayvan sürülerimizin içine araçlar dalıp telef ediyor. Dağ yollarını tercih ettiğimizde ise çoban sayımızın azlığı nedeniyle hayvanlarımıza kurtlar dalarak telef ediyor. Gidiş gelişlerde her yıl en az 100 hayvanımız telef oluyor.” diye konuştu.
Aynı yaylada göçebelik yapan Cemal Alış ise, emeklerinin başkasına hamallık olduğunu ifade ederek, hayat şartlarının normalleştirilmesini istedi.
Alış, yaylalara yüksek kira fiyatlarının istenmesine tepki göstererek, “Yayla sahipleri her yıl fiyatlarını yükseltiyorlar. Çoluk çocuğumuzla 4-5 ay boyunca her türlü zorlukları yaşayarak çalışıyoruz. Kazandığımız ya yollarda telef oluyor ya da büyük bir çoğunluğunu kiraladığımız yayla sahiplerine veriyoruz. Bizler sadece karın tokluğuna çalışıyoruz. Hayvanlarımız verdiğimiz emek ve yaptığımız masrafa nazaran ucuz fiyata satılıyor. Et fiyatları pahalı olabilir fakat hayvan fiyatları ucuzdur. Tek isteğimiz barış ve huzurun olmasıdır. Göçebelerin hayat mücadelesinin kolaylaştırılmasıdır.” dedi. (Şükrü Tontaş - İLKHA)