YARDIM SEVERLİK

YARDIM SEVERLİK
Yardım etmek, başkasını sevindirmek her insana nasip olmaz. Bu olgu insanların çoğunda fıtri(yaradılışta) mevcuttur. Yardımlaşmadan rejimler bazen insanları alıkoyabiliyor. Bir insana elit takımına tüm imkânlar seferber edilirken, dolu dolu maaşlar, konforlu hayat sürmelerine imkân tanınırken, büyük çoğunluğa da az maaş seksen veya yüz metrekarelik konuta ya reva görülmez veya elde etmek için sıkıntılarla arkasında koşturulur. Buna sosyal devlet denir mi? Üretim alanında da fakir üreticinin malını beş kuruşa düşürür. Borsa denilen ucubeyi yükseltir, indirir üfe ve tüfe ile fertleri kandırır.
Zengini daha zengin, fakiri daha da fakir eden bir sistem. Buna kapitalizm diyoruz Paradan para kazanma sanatı, emeksiz servet elde etme kurnazlığı, bu sistemin olduğu rejimlerde insanlar bencil olur. Gözü hep servetine servet katmadadır. Fakirin duyguları da körelmiştir. Yardım etme bilincinden yoksundur. Ben tok olayım başkası bana ne. Kredilere yönlendirilir. Bir ömür boyunca hep taksit öder. Kazanılan hep taksitlere harcanır.
Hayat böyle devam eder. Bir eli balda bir eli yağda olan, ölüm anına kadar geçim derdi olmayanlarda, öte âlemde ameli ile baş başa kalır. Orada yani Ahiret te, iltimas yok, kayırma yok, avukat tutmak hiç yok. Rütbenin, mevki makamın değeri de beş para, ne fayda! Dünyanın zengini ahiret'in fakiri bir insan tipi.
Ölüm yeni bir doğuş, ebedi hayatın başlangıcı, İnansın,inanmasın, istesin, istemesin, insanoğlunun, tadacağı, kaçamağı olmayan bir yenilgi. Gerçekten tevhit inancına bağlı olanlar, Allah'ı mutlak yaratıcı, hesap sorucu kabul edenler, bu günü düşünerek dünyada ayağını denk atarlar, çokça rab edinenler ise bu günü düşünmezler bile, akıbet başlarına gelince, Kuran'ın ifadesi ile keşke biz toprak olaydık diyecekler, ama ne fayda.
Şunu demek istiyoruz. Doğum ölüm arası bir hayat var, Dünya bir misafirhanedir. Dünya'da yaptıklarımızdan sorumluyuz. Ölünce dünyanın sonu, ahiret'te de doğuştur. Ve sonsuzdur. Ah insan bunu bir bile bilse, Dünyanın geçici zevklerine kanmasa,  dünyada bir karıncayı bile incitmese. Nefsin, şehvetin, şan şöhretin, mevki makamın, şeytan'ın, tuzağına düşmez ise.
Konumuz yardımlaşma, Devletlerin devlete, İlin İle İlin ilçeye, ilçenin Köye, Akrabanın akrabaya, Komşunun komşuya, Ferdin ferde meşru yardım etmesi inancımızın gereğidir. Ülkemizde acılı olaylar yaşanıyor, hepimiz etkileniyoruz.
Acılı günlerimizde insanların yardım tablosu göğüs kabartıcı, göz yaşartıcıdır demek ki insanlık ölmemiş, Mekke den Medine ye hicret eden Muhacirlerle ensar gibi, kenetlenme görüyoruz. Mevla şuurumuzu daha da artırsın. İlahi felaketlere karşı kendimizi hesaba çekmemiz lazım hatayı nerede yaptık diye.
Bakın Mevla'mız ne buyuruyor " yoksa sizden önce geçenlerin durumu sizinde başınıza gelmeden, cennete gireceğinizi mi zannettiniz."bakara Suresi A.214 Devamla "onlar doğruluk yerine sapıklığı, bağışlanma yerine azabı, satın aldılar onlar ateşe ne kadar dayanıklıdır".Bakara Suresi. A.175. Ölçü ve tartının düzgün olmadığı, zina ve faizin yaygın olduğu, toplumlar da ölüm olaylarının çokça olacağını haber verir, ahir ve ağır zaman peygamberi, bu günlerde (zilzal) suresini çok okuyalım. Yer sarsılınca Ne oluyor? Diyenlerin sesini duyalım. Gaflet uykusundan uyanalım. Tabii afetler mevlamızın bize bir ikazıdır.
Fi tarihinde bir hocamız deprem ilahi ikazdır dediği için mahkemelerde sürünmüştü, o devirler geçti galiba, Laikliğin gözü aydın, Beton yığınlarında bize huzur vermeye çalışanların binaları yaparken dikerken, demir, çimento, işçi, hırsızlığı yapmaları da en basit ifadeyle vatan ve insana ihanettir.
Aynı zamanda onlarda katil durumuna düşerler. Vicdanı olanlar, ar damarları çatlamayan insanlar, başkalarına zarar vermezler, nefsi için istediğini başkaları için de isterler. Enaniyetlerini ayakları altına alırlar. Başkalarını da düşünürler. İslamın gereği de budur. Her kötülük yapmak isteyenin başına birer polis dikemediğimiz gibi, Kalplere polisi yerleştirmek gerekir. Bu da Allah Korkusudur. Bunun dışında çareler aramak beyhudedir. Bir insana selam vermek, yüzüne gülmek, dar zamanında elinden tutmak hem sadaka, hem de yardımdır.
Hz. Ömer R.A.Zamanında adamın biri kervanların gelip geçeceği yol güzergâhına büyük bir kazık yere çakar, ta ki kervancılar develerini kazığa bağlasınlar, insanlara yardım olsun, sevap kazanayım düşüncesi, başka birisi gelir o kazığı söker atar, onun gayesi de insanlar gece kazığa çakılmasın, ayağı takılmasın, bunu da yardım ve sevap gayesi ile yapar. Bir önceki adam! Kazığı söken adamı Hz. Ömer'e şikâyet eder. Netice! Her ikinizin gayesi insanlara yardım etmek sevap kazanmaktır. İkinizde haklı ve sevap kazandınız der.
İşte yardım anlayışı böyledir.İslam dininde ki yardım anlayışını,başka hiçbir dinde veya beşeri dinlerde bulamazsınız.Müslüman olmayan birini araba çarpsa,kanlar içinde kıvransa,müslümanım diye o gavuru bırakın el atmayın ölsün diye seyredenler, o yaralıyı kaldırmaz ,yardım eli  atmazlarsa İslam hukukuna göre ceza alırlar.Neden?mazlum olanın o an dini sorulmaz, hemen yardım etmek mecburiyeti vardır.
Müslüman olmayan birisi komşumuz olsa bile onun komşuluk hakkından sorumluyuz.Ona da yardım etmeliyiz.Yardım denilince sadece başımıza bir şey gelince olmamalı,yardım doğumdan ölüm anına kadar olmalıdır.
Tabii afetlerde hayatını kayıp edenlere Allah'tan rahmet,Yaralılara şifa,kederli ailelerine sabrı cemil niyaz ediyorum.Mübarek beldeler dönüşü tekrar buluşmak dileklerimle...