Yaparken Yıkmak

Yaparken Yıkmak

                İnsan iki temel unsurdan yaratılmıştır, beden ve ruh. Bedenin varlığı maddi gıdalar ve vitaminlerle, ruhunki ise manevi gıdalarla devam eder. Ruhu hasta olmuş, çökmüş ve derken ölmüş bir bedeni allayıp pullamanın bir faydası yoktur. Cenazeye makyaj yapmanın bir faydası olmadığı gibi.

                 İdareciler, siyasiler, bürokratlar, belediyeler vb. kurum ve kuruluşlar insanların dünyalarını mamur etmek için yarış halindeler. Yollar, parklar, bahçeler, spor komleksleri, sosyal tesisler, okullar, darul acezeler, yurtlar, sağlıkta devrim yaptık. Silah sanayi vd. sanayide epeyi mesafe kat ettik. Eğitimde reform ekonomide çağ atlama vs. vs. Tüm bunlarda bütün kurum ve kuruluşlar yarış halindeler. Hükümet programları buna göre programlanıyor, belediyeler bununla oy almaya çalışıyor, siyasiler seçim kampanyalarında hep bu konuları yarıştırıyorlar.

                Peki, bunlar olmasın mı elbette olmalı. Hem de mümkünse en iyi derecede olsun. Ancak insanımızın 50-100 yıllık dünyasına bu kadar yatırımlar yaparken, ahretini göz ardı etmek adil mi? Doğru olan fani olana faniliği ebedi olana ebediliği kadar değer vermek değil mi? Allah (cc) şöyle buyuruyor: “Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma.” (Kasas 28/77)

Ebedi âlemde Allah (cc) ın rahmetinden mahrum kalıp cenneti kaybettikten ve cehenneme müstahak olduktan sonra bu dünyada sultan olsak neye yarar? Ebedi âlem cehennem ve azap olunca, dünyanın tüm zevkleri bizim olsa ne yazar ki? Ahirette Cenneti hak etikten sonra da isterse dünyanın en çilekeş insanı olalım ne gam?

Elbette gönül ister ki her iki âlemde de huzur ve saadet içinde olalım. Ancak iki saadetten birini tercih etme zorunluluğu olursa elbette ebedi saadeti fani olana tercih etmeliyiz.

Şimdi kurum kuruluş veya özel ve tüzel kişilikler insanların dünyasını daha müreffeh ve yaşanır hale getirmek için çalışsınlar. Bu konuda onları takdir ediyor ve onlara dua ve desteklerimizi bildiriyoruz. Ama ne olur özellikle yetişmekte olan nesil olmak üzere insanımızın manevi dünyalarını da ihmal etmesinler.

                Unutmayalım ki bir millet parası, silahı, teknolojisi vs maddi güçleriyle değil, iman, ahlak, fazilet ve erdem gibi manevi değerleriyle güçlüdür. Yine bir toplum, Yolları, parkları, bahçeleri, spor kompleksleri, gökdelenleri ve eğlence alanlarıyla mutlu, huzurlu ve medeni olmaz. Huzur ve mutluluk ancak insanların manevi dünyalarının imarıyla mümkündür. Şu halde insanlığın maddi dünyasını yaparken, onların manevi dünyalarını yıkmak onlara iyilik midir, yoksa zulmün ta kendisimidir? Onu sizin takdirlerinize bırakıyorum.

                Bilindiği üzere batı bu manada iflas etmiş olup insanlığa vereceği bir şey yoktur. Şu an için batının madde dünyası hala bazılarının gözünü kamaştırıyor olsa da bu çok uzun sürmeyecektir. Zira maddenin manasız ayakta kalması mümkün değildir. Nitekim batı, son küresel krizi atlatabilmiş değildir. Umar ve dileriz ki, bir asırdır. döktüğü kan ve gözyaşlarında boğulup gidecektir.

Bizler idarecileri ve vatandaşıyla el ele verip sadece kendi insanımızın değil tüm dünya insanlarının hem dünya hem ahiretlerini kurtaracak projeler geliştirmeliyiz. Bunun içinde önce kendi vatandaşımızın mana dünyasını imar etmek zorundayız. Çünkü kendi dünyası yıkık olanların, başkalarının dünyasını imar etmesi elbette beklenemez.

Şu halde yöneticiler; maddi ve fiziki projelerin yanında manevi imar projeleri de geliştirmek zorundadırlar. Bunun için yeni bir TÜBİTAK, ARGE vs. masraflarına gerek yok. Kur'an sünnet ve selefi salihin’in pak ve aydınlık tarihi mirası, önümüzü aydınlatma konusunda bize de dünya insanlığına da yetip artacak kadar çoktur. Yeter ki biz önümüze açılan bu manevi sofralardaki enva-ı çeşit gıdaları yüzümüze gözümüze bulaştırmadan yemesini bilelim.

                Belediyeler, STK lar bu konuya daha yakından eğilmeli. Milli eğitim vb. eğitim kurumlarına bu konuda çok görev düşmektedir. Bütün vatandaşlar, kurum ve kuruluşlar olarak üzerimizdeki çekingenliği bir an önce atmalıyız. Aksi halde yarın çok geç olabilir.

                Eğitimdeki reform, derslik ve okulların birkaç katına çıkması, modernize edilmesi vs. vs. güzelde, içinde Allah (cc) korkusu, ahiret bilinci, fazilet ve erdem olmayan matematik fizik, kimya, tıp, teknoloji dersleri kâfi değil. Eğer sadece bu maddi değerler fayda verseydi, batı âlemi iflasa sürüklenmezdi. Zira onlar bu maddi ilerleme ve gelişmelerin zirvesine ulaşıp geçmişken bu acınacak hale düştüler.

Biz aynı akıbetle karşılaşmak istemiyorsak; yol yakınken insanımızın, özellikle de genç neslimizin manevi dünyalarını da imar etmek zorundayız. Resulullah (sav) şöyle buyuruyor:  “dikkat edin bedende bir et parçası vardır; o sağlıklı olursa, bedenin tamamı sağlıklı olur. O bozuk olursa, bedenin tamamı bozuk olur; işte o et parçası kalptir” (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi.) Allah (cc) cümlemizi dünya ahiret aziz eylesin. Âmin! Selam… Dua…