Urfa'nın yeni ve çağdaş çehresi

Urfa'nın yeni ve çağdaş çehresi
Son zamanlarda Urfalıların yüzlerinde bir berraklık, çehrelerinde bir sadelik ve gönülleri cilalanmış gibi bir hal görülüyor. Bu müşahedenin sadece bana ait bir bakış açısı olduğunu sanıyordum; ama birçok arkadaşımla aynı kanaatleri paylaşınca şaşırmadım. Çünkü kentlerin çağdaş ve mamur yüzlerindeki ışıltı, oralarda yaşayanların yüzlerine ve gönüllerine de yansır. Gerçekten de, sokakları çöplerle dolu, caddeleri eğri-büğrü ve trafik sorunu çözüme kavuşturulamamış kentlerde yaşayan insanların yüzlerinde bu ışıltıyı göremezsiniz. O kentlerin sokaklarında dolaşan insanlarda, hayattan bezmiş bir çehre görürsünüz. Adeta hayata dair hiç bir emeli olamayan insanların kenti gibi… 

Elbette ki, insanların iç dünyalarına ait sıkıntıyı kolayca tespit etmek zordur; fakat bazen bir söz, bazen bir damla gözyaşı, bazen kaldırımlarda rastladığımız bir sigara izmariti, bazen de sokağa atılmış buruşuk bir mendil bize o kentin insanları hakkında birçok şeyi bir anda özetleyebilir. Zira kentteki nizamsızlık, kentte yaşayanların düzenlerini de bozuyor.

Bilenler bilir; birkaç yıl öncesine kadar Urfa, zelzeleden viran olmuş bir şehre benziyordu. Ya şimdi… Birkaç yıldır, temizlik, çevre yolları, alt-üst geçitler ve yeşil alan bakımından Urfa, kendisine rakip olabilecek kentleri geçti diyebilirim. Şu anda Urfa Gaziantep, Diyarbakır ve Mardin'den daha temiz ve daha çağdaş bir görünüme sahip… Hatta, şu sözüm mübalağa değil; Konyalı bir yakınım "Urfa Konya'dan daha temiz ve daha şirin bir şehir olmuştur" dedi. Evet, Son zamanlarda Urfa'yı ziyaret eden her kes kentteki sokakların temizliğini, berraklığını, eski şehrin saf, duru ve asil sülüetini görebiliyor.

Kısacası Urfa, artık eski Urfa değil… Kent içi yollarıyla, alt-üst geçitleriyle, çevre yolları ve hastaneleriyle yepyeni ve çağdaş bir çehreye kavuşmuş, kavuşuyor. Hastane demişken sağlık konusuna temas etmeden geçemeyeceğim. Malum;  "Her şeyin Başı Sağlık"… Evet, Sağlık her şeyin başında gelir. Bir memleketin valisinden tutunuz, ta sade vatandaşına kadar herkes bu özdeyişi bilir. Ama gelin görün ki, tüm kötü ve olumsuz örneklere rağmen sağılımıza gereken önemi vermiyoruz.

Türkiye'de iki konu var; her nedense herkes bu iki konuda konuşur ve kendini yetkili kabul eder. Birisi sağlık konuları, ötekisi de dini konulardır. Kuşkusuz toplum bu iki alışkanlığımızdan da zarar görüyor. Çünkü yanlış ve kulaktan dolma bilgilerle, en önemli iki konu hakkında (sağlık ve din) insanlara bilgi vermeye çalışıyoruz.  Sonra da bilmedikleri konularda bol keseden ahkâm kesenler işin erbabıyla karşılaştıklarında, "Ben doktor / hoca değilim ama bildiğim kadarıyla bu iş böyle" diyerek özrü kabahatinden büyük oluyor.
Urfa'da hatırı sayılır biçimde resmî ve özel hastaneler yapıldı. Ama yine de sağlık konusuna yeterince önem verdiğimiz söylenemez. Çünkü maalesef Urfa'da hastalanmak için birçok sebep vardır. Her şeyden önce Urfa'da genel olarak sağlık koşullara riayet edilmiyor, şöyle ki:

1) Fırınlar ve lokantalar, Özellikle merdiven altı iş yapan ucuz dönerciler yeterince denetlenmiyor. Orada çalışan elemanlar eldivensiz bir şekilde müşteriye ekmek veriyorlar. Üstelik hala ekmeği gazete kâğıtlarına sarıp müşteriye veren fırınlar vardır.

2) Kentin birçok semtinde gıdalar açıkta satılıyor ve satışı yapan esnafın çoğu eldiven kullanmıyor. Hatta bazı marketlerdeki kasaplar bile et verirken eldiven kullanmıyorlar.

3) Pazarda satılan ve dışarıdan getirilen yeşilliklerin (soğan, maydanoz, nane, hardal ve roka) kanalizasyon sularıyla sulanan arazilerde yetiştirildiği kuşkusu vardır. Çünkü bazıları fena kokuyor.

4) Urfa'da yoğurtların ve peynirlerin satıldığı dükkânlara bakan herkes ne kadar ciddi bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu hemen fark edecektir.

Örnekler çoğaltılabilir, ama burada önemli olan kentin sağlıklı bir biçimde denetlenmesidir. Sağlık açısından denetlenmeyen bir kentin insanları, her zaman bulaşıcı hastalıklarla karşı karşıya kalabilirler.  Bu durum Urfa'nın çağdaş ve ışıltılı çehresine yakışmıyor.

İslam büyükleri ne güzel söylemişler!
* Eğer hayatta yaşama sevincine sahip olmak istersen sağlığına sahip çık.
* Eğer hayatta mutlu olmak istiyorsan manevi sağlığına (ahlakına) sahip çık.
* Eğer hayattan uzun bir süre zevk almak istiyorsan aklına sahip çık.
* Eğer bütün bunları birden istiyorsan o zaman dinine sahip çık.

Biz de diyoruz ki, eğer çağdaş ve mutlu bir kentin mutlu insanları olmak istiyorsak dinimize sahip çıkalım. Çünkü dinimizin amacı, ruhumuzu, aklımızı, bedenimizi ve dinimizi korumaktır. Temizlik imandandır ve kentin sağlıklı bir konuma kavuşması da, temizlik esaslarına riayet etmekle mümkündür.