URFANIN SOSYOLOJİK MESELELERİ, PATRONAJ

Şanlıurfa Sosyoloji Derneği Eğitimci -Sosyolog Vehbi UZUNDAĞ Patronaj meselesini irdeledi.

URFANIN SOSYOLOJİK MESELELERİ, PATRONAJ

Şanlıurfa Sosyoloji Derneği Şanlıurfa'daki sosyal meseleleri irdelemeye devam ediyor. Eğitimci -Sosyolog Vehbi UZUNDAĞ Patronaj meselesini yazdı.

İŞTE O YAZI: 

PATRONAJ

Fransız kökenli bir kelime olan patronaj, Türk Dil Kurumu sözlüğünde birinci anlamı ‘Cezaevinden serbest bırakılan suçlunun toplum yaşantısına yeniden uyabilmesini sağlamak amacıyla yapılan yardım çalışması’ ikici anlamı ise ‘yönetim, gözetim olarak ifade edilmektedir.
Batı dillerinde ‘patron-client’ ilişkisi olarak ifade edilen, dilimize patron-yanaşma ilişkisi biçiminde tercüme edebileceğimiz ‘durum’ yaygınlaşıyor. Patron-dayanışma ilişkisi, patronaj (patronage) veya klientalizim (clientelizm) olarak da nitelenen bir sistem.etemolojik olarak client sözlüğü clvent ‘dinlemek, takip etmek, itaat etmek’ veya clinare ‘eğilmek, çökmek’ anlamındadır. Daha eskilere doğru ise klie ‘eğilmek, dayanmak’ kökenine uzanıyor. Sözcük esas olarak Roma’da, particilerin himayesi altındaki pleplerde olduğu gibi, bir kişinin himaye veya korunma elde etmek için diğer bir kişinin önünde eğilmesini niteliyor. Bu ilişki biçiminde partici paronus yani patrondur. Kısaca clientele ‘bağımlı ve hamisi arasındaki ilişki’ veya ‘yandaşlar birliği’ anlamlarına geliyor.(1)
Patronaj ilişkisi feodal/geleneksel/sanayi-öncesi toplumlarda doğmuş ve bu toplumların olağan ilişkisi olmakla birlikte, kapitalist/modern/sanayitoplumlarında da karşılaşılan bir olgudur. Max Weber’in kavramlarıyla ifade etmek gerekirse, geleneksel toplumlarda patronaj ilişkisinin meşruiyetinin kaynağı töreler, gelenekler veya dinî kurallardan esinlenen normlardır.(2)
Değişen ve gelişen toplumlarda zamanla bir takım genel geçer hukuk normları oluştu. Oluşturulan bu hukuk normları sayesinde patronaj ilişkilerin geri planda kalmış gibi görünse de modern toplumlarda da halen varlığını belirgin bir şekilde devam ettirmektedir. Günümüzde patronaj ilişkilerin devam ettirildiğine dair en belirgin dayanak ‘adamı olmak’ ile ‘adam olmak’ ifadelerinin yaygınlık dereceleriyle ortaya konulabilmektedir. ‘Adam olmak’ modern hukuk açısında hukuk önünde evrenselliği ve insanların beşeri ilişkileri açısında eşitliliği ifade ederken, ‘adamı olmak’ ise kayırmacılığı yani patronaj ilişkiyi ifade etmektedir.
Modern toplum yapısında meşrutiyetin kaynağı hukuktur ve hukuk kuralları içerisinde patronaj ilişkilere yer yoktur dense de, Patronaj ilişkiler çağın koşullarına göre çeşitlilik göstererek devam etmektedir.
Patronajın Belli Başlı Üç Özelliği (3)
1- Yöneticiden Kaynaklanan: İdareci ve yöneticiler patronajı kendi siyasi ve idari ikballeri
uğruna isterler. Çünkü çevrelerinde bulunmasını istedikleri kalabalığın, yarınlarda ihtiyaç duydukları anda, etraflarında olmalarını isteyeceklerdir. Zaten kendileri bu kadar yoğun bir tempo içerisinde her işe koşturamazlar. Dolayısıyla kendisine gelmeyen irili-ufaklı ama haberdar olması gereken meseleleri patronaj ilişkisi çerçevesinde göreve aldığı o kişilere yaptıracaktır…..
2- Ekipten Kaynaklanan: Yeni bir yönetim ve yeni bir başkanla işe yeni başlayan yöneticiler ve onların yakınları patronaj ilişkisinden fevkalade memnun olacaklardır. Bu mevkilere normal hiyerarşik hantal yapı ile gelmediklerinden hazım problemleri yaşamaları olasıdır. Yaşanmazsa ne ala. Ama biyolojik ve sosyolojik bir olgu olan insan bu tür ortamlarda hemen kendini havaya sokup işlere canla-başla sarılma adına hazım problemi de yaşayacaktır. Ancak her ne durumda olursa olsun patron ile iyi geçinmeli ve emirlerini behemehal yerine getirmelidir. Patron her şeyi çok iyi bilmese de her zaman haklıdır. Çünkü patron global düşünecektir. Kurum menfaati adına büyük yararlar için gerekirse küçük zararlara katlanacaktır. Ekip, bu konuyu patron kadar bilemeyeceği için kafa yormasına da gerek yoktur. Patron ile beraber durmaksızın çalışılmaktadır. Haliyle dinlenilecektir, eğlenilecektir. Bun yorgunlukları bir şekilde atmak lazımdır. Çünkü hemen yeniden çalışılmaya başlanacaktır. Kurum ve toplum hizmet beklemektedir. Hizmet için kendimizi feda etmeye devam edilecektir. Tarihte Hz. Osman ve Sezar’ın sonunu hazırlayanlar da patronaj ilişkisi içinde oldukları şahıslardır
3- Toplumdan Kaynaklanan: Toplum her ne kadar patronajdan rahatsızlık duysa da patronaj vardır, olmuştur, olacaktır. Bu işler sıra ile. İnsan sırasını bekler. Bugün bir başkası patronajdadır, yarın da bizler. Özellikle doğu toplumları sabırlıdır, yavaş hareket ederler. Onlar ancak kutsalları söz konusu olunca hırçın, sinirli ve duygusaldırlar. Aksi halde beklerler, sabırlıdırlar. Zaten bu arada öteledikleri diğer işleri yaparlar. Toplum ben merkezli değildir zaten. Kalabalıklaşabilir. Ancak baş kaldırmazlar. Nasırına basmalısınız ancak. Yoksa sineye çekerler, gününü beklerler. Gününü ötelerler. Bugün meydanlarda cirit atanların, yani patronaj ilişkisi içerisinde olanların modası nasılsa geçecektir. Sıra bize de gelecektir nasılsa. İntikamımızı alırız….
Geçmişte birçok devlet ve devlet yöneticisi bu tür ilişkiler sayesinde iktidarını sürdürmüştür. Günümüzde de ABD ve İngiltere başta olmak üzere Rusya ve Çin yine patronaj ilişkiler sayesinde kendi hegemonyasını sürdürmektedirler.
Yeryüzünün değişik bölgelerinde devletler kendi bünyesindeki farklı etnik ve dinsel yapıları da kendilerine bağlılıklarını devam ettirmek adına bir takım patronaj ilişkiler geliştirdiğini ve bu ilişkiler sayesinde iktidarlarını devam ettirdiklerini görmekteyiz. Bazen bölgenin ileri gelenlerini bazen de bölge içerisinde merkez güç haline getirdikleri kişi ve kurumlar sayesinde bireyin hukukun önünde eşit vatandaşlık hakkını bir kenara konarak veya yok sayarak idare yolunu seçtiğine şahit oluyoruz. Patronaj ilişkiler sayesinde toplumun değişim ve dönüşümü de olumsuz etkilemektedir. Yenileme ihtiyacı duyan toplumun önünde adeta takoz görevi görmektedir.
Köylerde toprak sahipleri(ağa), şehir merkezlerinde siyasi partiler, her iktidar değişiminde ortaya çıkan çeşitli dernekler, sivil toplum kuruluşları ve bazı mesleki kuruluşlarının işleyişini örnek verebiliriz.
Gelişmiş toplumlarda(!) bu tür ilişkilerin bu denli etkin bir şekilde kullanılarak sürdürmelerinin asıl kaynağı hukuksuzluktur. Birey, vatandaş olarak eşit vatandaşlık statüsüne kavuştuğu ve hukukun üstünlüğüne inandığı an ‘adamı olma ‘ değil ‘adam olma’ yı tercih edeceği gün gibi ortadadır. O halde yapılması gereken şeyin demokratik hukuk devletine yakışır yasal düzenlemelerin yanında devletin imkânlarını, kamu kaynaklarını sadece siyasi parti yandaşlarına değil tüm vatandaşların hizmetine sunulmak olmalıdır.
Birey olarak bize düşen patronajı bilmek, bundan rahatsızlık duymak ve bu rahatsızlığımızı meşru zeminde dile getirmektir. Bununla mücadele etmektir. ‘Adam olmak’ varken ‘adamı olmak’ insan olana yakışmaz.

Kaynaklar:
(1) http://okur-yazar.net/klientalizm-ya-da-yanasmacilik
(2) Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 67, No. 1, 2012, s. 145
(3) http://www.yerelsiyaset.com/pdf/aralik2007/18.pdf