Önceki gün salgın haritası üzerinden biraz da ironik olarak "Dı hade, sürekli Urfa'yı ve Urfalı'yı kötüleyenler, buyrın. " şeklinde bir paylaşım yapmıştım.
Farklı tepkiler geldi; yazıyı uzatmamak için o konuya girmek istemiyorum.
Dikkat çekmek istediğim husus şudur:
Urfa çok büyük bir şehir; sorunları da o oranda çok.
Elbette eleştirmek, hatta bazen acımasızca eleştirmek lazım. Eleştiri iyidir, eleştiri olmadan çözüm olmaz, gelişme olmaz.
Şahsî, ailevi, aşiretsel, kavmi, siyasi sebeplerle her türlü eleştiriye karşı çıkmak, iyi niyet ile açıklanamaz, Urfa'ya ve Urfalı'ya iyilik yapmak değildir, fayda yerine zarar verir.
Kötülemek ise başka bir şeydir. Eleştirilen şeyin değiştirilemez olduğunu, bir çeşit "kader" olduğunu iddia etmektir, damgalamaktır.
Sürekli olarak "Urfa adam olmaz.", "Bizden bi her(hayır) çıkmaz.", "En eyisi Urfa'yı terk etmek." demek eleştiri değil kötülemektir ve çaresizliktir. Yanlış olan da budur.
Çözüm için bizim gücümüz yetmeyebilir, diyelim pes de edebiliriz, ama çözüm hep vardır, zamanını ve adamını bekliyordur.
Bir eğitimci olarak şuraya da dikkat çekmek istiyorum: Kötülemek ve çaresizlik başta gençler olmak üzere insanlar üzerinde aşağılık kompleksine sebep olur, içteki enerjiyi ve umudu bitirir. Bu da çok yıkıcı bir duygu ve durumdur, çözümü de geciktirir.
Doğru olansa, bir yandan eleştirirken bir yandan da çözüm yolları göstermektir. Ve gücü nispetinde çözüme katkıda bulunmak, hizmete devam etmektir. Ve de herkesi daha çok çalışmaya davet ve teşvik etmektir.
Urfa, dünyanın en güzel ve en özel şehirlerinden biri. Her bakımdan çok büyük bir potansiyeli var. Klasik ifadeyle unu, yağı, şekeri var. Bunları helvaya dönüştürecek büyük bir irade ve büyük bir gayret lazım. O da sadece bir kişi veya iktidar ile mümkün olmaz. Bir iktidar gelsin ve her şeyi çözsün. Bir kişi gelsin ve bizi kurtarsın. Mümkün değil.
Topyekûn bir irade ve gayret... Hepimize düşen sorumluluklar var.