Urfa Siyaseti ve Feodaliteye Karşı Gelmek

Urfa Siyaseti  ve Feodaliteye Karşı Gelmek

    Milletvekili seçimlerinin yaklaşması sebebiyle son zamanlarda ‘bir milletvekili ya da aday’ nasıl olmalı, hangi kriterleri/kıstasları taşımalı diye gazete ve internet köşelerinde yazılıp çizilmeye başlandı…

    Bazıları feodaliteden olmamalı derken ve bu konuda ısrar ederken, bazı kesimlerde kendi aşiretinden olanları hararetle savunuyorlar.

    Feodaliteye ve feodalitenin içinden gelenlere karşı gelenler bazı noktalarda haklı görünseler de feodaliteyi eksik ve yanlış tanımladıkları için savunmalarında başarısız ve etkisiz kalıyorlar bence…

    İsterseniz feodalite nedir ona bakalım önce… Kafalarımızda ki/hafızalarımız da ki Feodalite; halkın bir kısmını, ya da çoğunu, aşiretini, köyünü, kabilesini vs. kendi hegemonyası altına alıp otoritesini kurmak…

   Bir veya birkaç kişinin; “bulunduğu toplum üzerinde etkili ve yetkili olması ve insanların kendisine hizmet etmesini sağlamasıdır feodalite…”

   Sanırım hemen hemen herkes feodaliteyi/feodalizmi aşağı yukarı bu şekilde tarif eder. Ya da belleğindeki tasavvur bu şekildedir…

    Yani feodalite/feodalizm kısaca baskıya- baskıcılığa – dayanıyor. Peki bu baskıcılık hayatın her alanında yok mudur? Her alanda baskı ve yanlış varken sadece aşiretlere olan kin ve düşmanlıkları yüzünden feodalite adı altında aşiret ve aşiret mensuplarını hedef alanlar; aslında açıkça aşiretlere karşı gelemedikleri için bu kanaldan hedef ve amaçlarına varmaya çalışıyorlar.

   Ama anlayamadıkları şudur; bu topraklarda aşiretler bir gerçektir. Bir kültür ve yaşama olgusudur. Yanlış olan; ‘aşiretler ya da aşiret sahibi olmak değildir.’

    Yanlış olan aşiretçiliktir, aşiretini kullanıp haksızlık etmektir, baskı uygulamaktır. Tabi ki her akıl ve vicdan sahibi insanlar gibi; bizde baskıcılığa, arkasında ki aşiret gücüne güvenerek bir takım yanlış işler yapanlara karşıyız.

    Fakat bunu yaparken gerçekleri, kendi halinde olan aşiret ve aşiret mensuplarını, hiçbir kötülüğe topluca katılmayan, baskıcılıktan uzak duran aşiret gerçeğini/olgusunu görmezlikten gelemeyiz…

    Yaklaşan milletvekili seçimleri dolayısıyla köşe kapmış bazı şahısların sanki aşiret sahibi olanların ‘aday olması suçmuş’ gibi lanse etmeleri pek ahlaki olmasa gerek.

   Bize göre milletvekili olacak kişilerin herhangi bir aşirete mensup olsun ya da olmasın fark etmez… Sadece şu vasıflara, kıstaslara sahip olması gerekir/yeterlidir. Tabi bu şıklar ilk aklımıza gelenlerdir.

   Halkın sorunlarını bilen…

   Ülkenin sorunlarını tespit edebilen…

   Dünya gerçeklerinden haberi olan…

   Dil, din bilen…

   Cesaretli, dirayetli, kabiliyetli ve kararlı olan…

   Karizmatik, dik başlı değil ama dik durabilen…

   Dedikodu ile değil, resmi ya da halkın çoğunluğu tarafından ismi şaibelere, hırsızlığa vb. ahlaksızlıklara karışmamış olan…

   Bilgili, Kültürlü, donanımlı bir kapasiteye sahip olan…

   Halkın değerlerine sahip çıkabilen…

   Hakka-hukuka uyan...

   Maneviyata ve kudsiyata saygılı olan...

   Seçimlerde adayların kullandığı bir slogan olan; ‘yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır’ sözüne gerçekten uyan/hak eden…

   Bu saydığımız şıklara çok şeyler eklenebilir fakat daha yolumuz uzun. Çünkü anlaşılan şu ki; önümüzde ki birkaç ayda bu konularda daha çok kalem oynatmamız gerekecektir…

   Bir daha ki yazımızda buluşmak dileklerimle… Selam ve dua ile kalın…