Urfa için de böyle bir proje lazım!
Türkiye'de buğday üretiminin merkezi olan bereketli hilal diye tabir edilen Gaziantep-Şanlıurfa-Diyarbakır üçgeninde yer alan Gaziantep Yerel Buğday Çeşitlerinin Yerinde Korunması Ve Pazarlanması Projesini hayata geçirdi.
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen proje ile Yerel Buğday Çeşitlerinin Yerinde Korunması Ve Pazarlanması sağlanması amaçlanıyor. Şanlıurfa'nın da bu anamalda harakete geçmesi gerektiğini belirten uzmanlar, Harran ovası gibi verimli arazilere sahip urfa'da mutlaka yerli tohumu koruması için harekete geçmesi gerektiğini belirtiler.
İmzalanan protokol ile ilgili sosyal medya hesabından açıklamalarda bulunan Gaziantep Büyükşehir Belediye başkanı Fatma Şahin şunları belirtti: Yerel Buğday Çeşitlerinin Yerinde Korunması Ve Pazarlanması Projesi" protokol sözleşmesini imzaladık. Not
Yerli buğday türlerinin yaygınlaştırılması amacıyla yürütülen proje ile üreticilerimizin gücüne güç katmaya devam edeceğiz. Çiftçi Pirinç başağı
TÜRKİYE VE BUĞDAY:
Ülkemiz çok çeşitli biyolojik zenginlikleri barındıran özel bir coğrafyada
yer alır. Bu zenginliklerden biri de buğdaydır. Buğday, ekonomik öneminin
yanı sıra toplumsal, kültürel, tarihi, hatta arkeolojik bir değer taşır. Aslında
buğdayın topraklarımızdaki macerası tahmin edilemeyecek kadar eskidir.
Tarih boyunca birçok uygarlıkla bütünleşen ve gelişen buğday, insanın yaşam
biçimini derinden etkilemiştir. Buğdayın insanla ortak hikâyesi bundan
yaklaşık 10 bin yıl önce ‘Bereketli Hilal’ diye adlandırılan ve bugünkü İran,
Irak, Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail ve Filistin’i kapsayan bölgede başladı
(Harita 1). Doğa bu coğrafyaya, insanlığın devamlılığını sağlayacak gerekli
besin maddeleri konusunda oldukça cömert davranmıştır. Başta buğday
ve arpa olmak üzere pek çok tahılın yabani atası, bu bölgenin doğal bitki
türleridir. O zamanın koşullarında, küçük ama elde edilmesi kolay ve besleyici
değeri yüksek buğday ve arpa tanelerini fark edip bunları günlük beslenmesine
katması, insanoğlunu bir yol ayrımına getirdi. Önceleri doğadan toplanan
yabani buğday, zamanla ekilip biçilmeye başlandı. Bu durum, insanların
binlerce yıl sürdürdüğü göçebe avcı-toplayıcı yaşam biçiminden yerleşik-üretici
yaşam biçimine geçmesini sağladı. İnsan, bu iki farklı yaşam biçimini uzun
yıllar beraber götürmeye çalışsa da, günümüzden yaklaşık 10 bin yıl önce ilk
yerleşik-üretici yaşam tarzına geçmeye başladı.
Buğday, kuşaklar boyunca ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda insan
yaşamını; insan da buğdayın evrimini etkiledi. Önceleri, Yabani Siyez
(Triticum boeticum) ve Yabani Gernik (T. dicoccoides) doğadan toplanırken
sonradan bu iki yabani tür, doğal seçilimle insanların ekimini yaptığı Siyez
(T. monococcum) ve Gernik’in (T. dicoccon) ilkel formlarına evrimleşti. İlkel
formların, yabanilere göre daha iri taneli ve kavuzlu olması ve başaklarının
kırılgan olmaması nedeniyle insanlar da bu formlara yöneldi. Bu iki ilkel
formun öncelikli geliştirilmesi, diğer bir ifadeyle yabani hayattan kültürel
hayata geçiş Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde (Gaziantep-Şanlıurfa-Diyarbakır
üçgeninde) gerçekleşti. Bölgedeki volkanik bazalt taşları arasında geçmişiyle
birlikte tüm tarihi değerlerini bugüne yansıtan Siyez, Gernik ve diğer yabani
buğday türlerinin her birinde ayrı bir hikâye gizlidir. Buğday, ‘Bereketli Hilal’in
insanlığa en büyük armağanıdır.