Umut Davası, FETÖ'nun kumpas davalarından biriydi
BİR FETÖ KUMPASI: Türkiye’deki önemli siyasi cinayetlerin içinde yer aldığı Umut Davası’nın mağdurlarından Mehmet Şahin, Fethullah Gülen’in itikadî sapkınlığını ve emperyalistlerle işbirliğini ortaya koydukları için hedef haline geldiklerini söyledi.
Köleliği reddeden İslami anlayışa tahammülü olmayan Emperyalistler, geçmiş yıllarda Türkiye’deki uşaklarını devreye koyarak, acımasızca plan ve kumpaslarla binlerce insanı mağdur etti. İslami faaliyet yapan kuruluş ve camialara yönelik çok ciddi operasyonlar yapıldı. Hukuksuz bir şekilde insanlar gözaltına alınıp, işkencelerden geçirildi. Devlet Güvenlik Mahkeme(DGM)’lerinde veya Özel Yetkili Mahkeme(ÖYM)’lerde hukuksuz bir şekilde bu insanlar cezalandırıldı. Binlerce insan Sivas Davası, İslami Hareket, Hizb-ut Tahrir, İBDA-C, Hizbullah ve Umut Davası gibi davalardan yıllardır cezaevlerinde.
Bu davalardan Türkiye’deki önemli siyasi cinayetlerin içinde yer aldığı Umut Davası; Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve Amerikalı, İsrailli, Suudi Arabistanlı Hindistanlı diplomatlar gibi pek çok faili meçhul cinayetin ihale edildiği bir kumpas operasyonundan oluşuyor. Umut Davası’ndan yıllarca cezaevinde yatan, Akıncılar Derneği Onursal Başkanı Mehmet Şahin yaşanan hukuksuzlukları İLKHA’ya anlattı.
“Çok ciddi işkenceler gördük”
Umut Davası mağdurlarından olan Şahin, 5 Mayıs 2000 yılında gece gözaltına alındığını, önce İstanbul Emniyeti’nde, ardından Ankara Emniyeti’nde yaklaşık 8 gün fiziki ve psikolojik çok ciddi işkenceler gördüğünü söyledi.
Sevk edildiği DGM tarafından tutuklanarak cezaevine konulduğunu belirten Şahin, Türkiye genelinde yaklaşık 2 bin insanın o dönem gözaltına alındığını ifade etti.
“Serbest kalmamız gerekirken, bizler yine tutuklandık”
Umut Davası’nın hukuk açısından tam bir skandal olduğunu vurgulayan Şahin, “Ne bir bilgiye ne bir belgeye ne de bir delile dayanmamaktadır. İlk başlarda itirafçı konumundaki kişilerin itiraflarına dayanarak bu ifadeler hazırlanmış ve insanlara zorla imzalatılmıştır. Daha sonra bu itirafçılar, kendilerine itirafçılık teklif edildiğini kabul ederek böyle bir şey yapmadıklarını söylemelerine rağmen dava düşürülmemiştir. Uğur Mumcu cinayetiyle suçlanan arkadaşlara tatbikat yaptırılmıştır. Fakat daha sonra bu tatbikat yaptırıldıktan ve basına katil olarak lanse edildikten sonra, bu tatbikatı yapan Abdulhamit Çelik arkadaşımızın o gün İstanbul’da düğünü olduğu ve hepimizin de düğünde olduğu videolarla ortaya çıkmıştır. Serbest kalmamız gerekirken, bizler yine tutuklandık.” cümlelerini kullandı.
“Bütün faili meçhul cinayetler Ankara’da yakalanan arkadaşların üzerine yıkıldı”
Şahin, “Ankara’da bir takım insanlar gözaltına alındı ve garip bir senaryoyla bütün faili meçhul cinayetler Uğur Mumcu da dahil olmak üzere Ankara’da yakalanan arkadaşların üzerine yıkıldı ve bu şekilde dosyalarda kapatılmış oldu. Şuanda hukuken bu dosyalar hepsi kapatılmış durumda ama kamuoyunun vicdanında bu dosyaların hiçbiri kapanmış değil. Mesela Uğur Mumcu’nun yakınları bile hala faili meçhul olarak bu cinayetten bahsediyor. Çünkü bu mahkeme sürecinde gelişen olaylar, verilen ifadeler ve ortadaki çelişkiler göz önünde bulundurulduğunda Umut Operasyonu’nun düzmece olduğunu ve belli bir çevreye operasyon olduğunu onlar da anladılar.” ifadelerini kullandı.
“Tabiri caizse kuyruklarına bastık”
Şahin, Fethullah Gülen’in sapkınlığını ifşa etmekle, Emperyalizm ve Siyonizm karşıtı sosyal ve kültürel faaliyetlerden dolayı hedef haline geldiklerini belirtti.
Şahin şöyle konuştu: “Umut Operasyonu’nun muhatabı olan bizler o zamanlar Tevhid diye bir dergi çıkarıyorduk, ardından Selam Gazetesi’ni çıkarttık. Ardından Selam Vakfı’nı kurduk. Bu çalışmaları yaparken anti Emperyalist, anti Siyonist bir çizgide duruyorduk ve bu konuda sürekli yayınlar yaptık. Amerika ve İsrail’in Türkiye üzerinde oynadıkları oyunları ifşa etme anlamında ve onların Türkiye’ye yönelik operasyonlarının boyutlarını ifşa etme noktasında çok ciddi işler yaptık. Halkın bu konuda bilinçlendirilmesi noktasında çok ciddi sosyal, kültürel faaliyetlerde bulunduk. Birinci sebep buydu. İkinci sebep de ve bana göre aslında da ikinci ama asıl sebep, Fethullah Gülen’e yönelik bir yazı dizisi başlattık. Şuanda kendisi vefat etmiş olan gazetemizin yazarı rahmetli Sükuti Memioğlu diye bir kardeşimiz vardı. ‘Mistik Hezeyanlar’ başlığı altında Fethullah Gülen’in kendi makalelerinden, kendi kitaplarından alıntılar yaparak Fethullah Gülen’in ne kadar itikadi bir sapkınlık içinde olduğunu, bu camianın aslında hedeflerinin ne olduğunu, bu işin içerisinde Amerika’nın ve küresel güçlerin olduğu noktasında bir takım ifşalarda bulundu. Bu tabiri caizse kuyruğa basma oldu.” şeklinde konuştu.
“Kumpasın altyapısı ve senaryosu hazırdı”
Bir süre sonra başlatılan 28 Şubat süreci ve ardından 2000 yılında Selam Gazetesi’ne ve Selam çevresine yönelik Umut Operasyonu gerçekleştirildiğini hatırlatan Şahin, “Bunun altyapısı hazırlanmıştı. Hepimiz İran’la bağlantılı ajanlardık. Hepimiz Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy’u öldürmüş katil insanlardık! Bunun altyapısı, senaryosu hazırlandı. İtirafçıları ayarlandı ve bu operasyon başlatıldı. Ben idamla yargılandım. Daha sonra örgüt üyeliğine karar verdiler. 5 sene cezaevinde kaldım. Cezamın tamamını yattım çıktım. Benim gibi diğer arkadaşlara da örgüt üyeliğinden ceza verdiler. Kimilerine örgüt liderliğinden ceza verdiler. Ankara’da yakalanıp da üzerine cinayet yıkılan arkadaşlar ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına çarptırıldılar. Önce idam aldılar, idam kalkınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dönüştü. Bu arkadaşlarımız 16 yıldır cezaevinde ne yazık ki suçsuz yere yatmaktadırlar.” dedi.
“Umut Davası, hukuki skandallarla dolu”
Yazar Selahaddin Eş Çakırgil’in de bu davadan uzun yıllar arandığını belirten Şahin, “Uzun yıllar İran’da, Almanya’da kaldı. Şuanda Türkiye’de ve bu davadan tutuksuz yargılanıyor. Bu davanın mağduru olup, Türkiye’ye gelemeyen bir sürü arkadaşımız var. Gazetenin sahiplerinden Hasan Kılıç var, Türkiye’ye gelemiyor. Gelse 4 yıl 2 ay hapse atılacak. Yine gazeteci, yazar arkadaşımız Aydın Koral var. Bu davanın mağduriyetinden dolayı Türkiye’ye gelemiyorlar. Adım attıkları an tutuklanacaklar. Bugün bizi kumpaslarla mağdur eden bu insanlar, FETÖ üyesi olmaktan tutuklanıp cezaevine konuluyorlar ama halen cezaevinde olan arkadaşlarımız var, daha ne kadar kalacakları da belli değil.” diye konuştu. (Mehmet Tahir Özsoy, Ahmet Kurt- İLKHA)