Tüzmen: Öyle bir röportaj verdi ki; Akıllara ziyan!!!
CHP Milletvekili Aydın Ayaydın ve oğluyla yaşadığı kavgayla özel hayatıyla gündeme yeniden gelen Kürşat Tüzmen, beynin freninin olmadığını söyledi
Gülden Aydın'ın röportajı
Çok mu gözü karasınız?
- Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler. Deliysem deliyim. Deliliğimi kabul ediyorum. Ama benimki faydalı delilik. Zekayla delilik arasında çok ince bir çizgi vardır. Kendime dahi dersem ayıp olur, bunu başkaları söylesin.
Hiç frene basmaz mı beyniniz?
-Beynimin freni yok. Şu anda konuşurken, arka tarafta üç senaryo daha var. Tak tak tak!
Devlet Bakanı değil de Gençlik ve Spor Bakanı olsaydınız belki daha mutlu ve verimli olurdunuz...
- Yok, oralar beni kesmezdi. 333 milyar dolar gibi seksi bir rakam bıraktım Türkiye’nin dış ticaretine. Seksi rakamları severim. Aganigi naganigi de benim buluşumdu.
Fındık reklamının sloganı mı yani?
-Evet, Ali Taran üçkâğıtçı. Cüneyd Zapsu’ya, Ömer Faruk Doğan’a sorun. O zaman dış ticaret müsteşar yardımcısıydım. Tarım ve Hayvancılık Ürünleri Daire Başkanı Ömer Faruk da badem bıyıklıdır. O zaman Fiskobirlik fındıkları satamıyordu. “Oğlum, fındık seks gücünü artırır. Ben her gün bir avuç fındık yerim” dedim. Fındık Tanıtım Grubu’nu kurdum. Sloganım, Öztürk Serengil’den ilhamla ‘Abidik Gubudik’ti. Ali Taran da aldı bunu, Aganigi Naganigi yaptı, bir-iki milyon dolar kazandı. Bari söyle, benim buluşumun üstüne sıçtın be! Ondan sonra Ali Taran ‘müthiş beyin’ oluyor!
ODTÜ’DE DEVRİMCİLERİ DÖVÜP DÖVÜP ATIYORDUK
Son dönemde sanki çıldırmış gibisiniz...
- Zaten çıldırmış adamım. ‘Şu Çılgın Türkler’i okumadınız mı? Atatürk de bir çılgındı. ODTÜ’de ülkücüydüm. Devrimcileri dövüp dövüp atıyordum. İki ülkücü vardı: Biri Kürşad Tüzmen, diğeri Üzeyir Kaptan. İkimiz, 10 bin kişilik okulu sustaya çevirmiştik. Zafer Çağlayan diyor ya, “Eskiden tanışıyoruz” diye. O zaman ülkücüydü, şimdi “Kürt’üm” diyor; fark etmez, ülkücü türkücü... ODTÜ’den gider, Yükseliş’te onları dayaktan kurtarırdım.
Solculara karşı silah da kullandınız mı?
- Canlı hedefler üzerinde çok çalışmamız olmuştur. Yok artık, siz de beni mafya lideri yaptınız! Çok iyi silah atarım. Bombalandık, tarandık, kurşun yaralarım var. Kimseye göstermedim ama size gösteririm. Kaç kere ölümden döndüm.
Affedersiniz ama hiç olgunlaşmamış bir haliniz var...
- Benim oğlan Belgütay bana, “Ana sınıfı çocuğu’ diyor. ‘Yalan Dünya’daki Orçun gibi ayağını çarpıtıp “Babam doğuştan andropoz anne” diyor. Ben doğuştan andropoz adamım.
Vücudunuzun yağ oranı kaç?
- Yüzde 12 sevgılııım! (Yalan Dünya dizisindeki Çağatay taklidi) Karnımı yoklayacaksınız herhalde birazdan.
Artık eski popülerliğiniz yok, o yüzden biraz hırçınsınız bence...
- Yo, yüzmede Türkiye şampiyonu, triatlonda birinci oldum.
Siyaset sahnesindeki konumuzu kastediyorum.
- Yedi sene bakanlık yaptım. 70 sene mi yapacağım? Bırakın da hayatımı yaşayayım. Şimdi de Aydın Ayaydın ve oğlu Gökhan Ayaydın. Ulan erkekseniz…
Ne kadar erkek ve lümpen bir üslup!
- Kadınlarla dövüşmem, sevişirim. Zerre kadar erkekseniz, aşiretinizin olduğu Mardin’de ring kuralım. (Aydın Ayaydın’ın “Mardin’de aşiretiz” sözleri üzerine) Hepsi gelsin, ben karşılarına tek başıma çıkacağım. Eğer onlar beni döverse kabadayı falan değilim.
Karate kıyafetiyle uçan tekme mi atacaksınız?
- Dövüş benim sanatım, o zaman görürsünüz. İçimde bir kaplan var. Canı isterse dışarı çıkar, o an ikisi de yerdedir. Kaç dakika sürer? Beş-altı dakikada ikisi birden yerde.
Eşrefpaşa kabadayısı gibisiniz.
- Annem Kasımpaşalı. Kasımpaşalıyız, bol paçalıyız. Başbakan’a diyorlar, aslı burada. Babam çok efendidir. Ama anne tarafımda yırtıcılık var. Annem dişi aslan ama ben kaplan doğdum.
YATAYLIĞIM DA PROBLEM DİKEYLİĞİM DE
Alışılmadık türden bir siyasetçisiniz.
- Siyasetçi olamadım ki hiçbir zaman. Siyaset, çok severek yapılmalı. Vatandaşa hizmeti seviyorum ama siyaset adına yalan söylemek bende yok.
Ağır adam hali de hiç yok sizde.
- Ben ağır bir adam olamam. Ölürken de inşallah böyle olacağım. Ayakta ölürüm, yatakta ölmem. Ya yatayım, ya dikeyim. Yatay olduğum zamanlarda da problemler oluyor, dikey olduğumda da.
100 yıl önce dünyaya gelseydiniz, düello tam size göre olurdu.
- Çok şık olurdu. Çok beğendiğim bir hareket.
Dostoyevski’nin deli prenslerine benziyorsunuz...
- Matadorların hayatını anlatan roman, ‘İhtiyar Balıkçı’ da tam bana göre. Türkiye’de köpekbalıkları çok ama ben köpekbalıklarıyla dans eden adamım. Gençliğimde de kurtlarla dans etmiştim.
Bu kavga-dövüşten çocuklarınız tedirgin oldu mu?
- Çocuklarımın büyüdüğünü göremedim, iyi babalık yapamadım. Onlara ülkemin, ihracatının büyüdüğünü gösterdim ama... Beni affetmeseler de rakamlara baktıklarında affediyorlar. Son olanlardan da tedirgin olmadılar. Benim gibi gözü karalar. Kızım Aybike iyi ki erkek olmadı, başım dertten kurtulmazdı. Oğlan akıllı. Hesap yapar, 50 kişiye girişmez.
Sokak kavganızı nasıl da gururla anlatıyorsunuz!
- Gurur değil, gençlik bunlar. Doğamı mı değiştireceksiniz, 54 yaşımdan sonra bana adabı muaşeret mi öğreteceksiniz?
Estağfurullah, haddim değil zaten.
- Teşekkür ederim.
BANA KÜRŞAD KAPLAN DEYİN
Ne yapacaksınız bundan sonra?
- Aynen devam. Gökçeada’da dalgıç arkadaşlarımla harika bir hayat süreceğim. Sonra Başbakanımız’ın Mersin mitingine katılacağım. Ankara’ya dönüp danışmanlık hizmetlerime devam edeceğim. Böyle bir enerjim olduğu için benimle çalışan şirketler çok mutlu.
İçinizde dinamo taşıyor gibisiniz.
- Irak Petrol Bakanı Amir El Raşid de, Putin de bana ‘Dinamo’ dedi... Bir Superman, bir He-Man, bir de Tüzmen var. Ben sokaktan geliyorum. Dedem paşa ama ben sokakta yetiştim. Bana ‘külhanbeyi’, ‘kabadayı’ diyebilirsiniz. Yabancılar ‘Tiger’ (kaplan) derdi. Siz de kürşad Kaplan diyebilirsiniz. ODTÜ’de lakabım ‘Kemikkıran’dı.
Yakışıklı buluyor musunuz kendinizi?
- Kendimi hiç yakışıklı bulmuyorum. Onu kadınlara bırakmak lazım. Yakışıklı buluyorlarsa baş üstüne.
Saçlarınızı boyamıyorsunuz henüz...
- Boyayayım mı, siz ne dersiniz?
Boya çoğu erkekte komik duruyor, hele bıyıklarda.
- Doğru. Mahşer pezevengi gibi oluyorlar. Ulan 60 yaşındasın, saçların simsiyah. Ne oluyor? Saçlarımı boyamayacağım ama AB’ye girince bıyıklarımı keseceğim.
Sağlığınız nasıl peki, hayatınızda neler var?
- Çok şükür iyiyim. Hayatı ciddiye almıyorum, tamam mı? Hep öyleydim. Çok ölümden döndüm. Elimdeki şu iz, kendi silahımdan çıkan mermiyle. Alnımı sıyırdı, saçlarım yandı. Çizilen yazı neyse, Allah tarafından biçilen ömürdür. Caz çok seviyorum. Saksofon çalmayı çok istiyorum. Ud ve ney sesi çok hoşuma gidiyor. Allah yapısı şeylere zaafım var, kul yapısı şeylere yok.
KAFAMA SIKAR GİDERİM
Zengin misiniz?
- Günahkârım, günahkâr bir enstrümanım. Zengin değilim, hatunlara dağıttım. İki motosikletim, bir minibüsüm var. Tüm mal varlığım bu. Beş evim vardı, çocuklarımın hepsine dağıttım. Mezarımı hazırladım, Karşıyaka Mezarlığı’nda yer aldım. Mevlana, “Yaşarken ölün” diyor. Ben yaşarken çok öldüm. Bende çok hatunun emeği var. Ahı olanlar da var mutlaka...
Saldıran, tırmalayan kadınlar da oldu mu?
- Teşebbüs edenler oldu.
Siz hiç el kaldırdınız mı?
- Hayır. Çünkü ben vurduğumda insan ölür. Özel yetiştirilmiş olduğum için hesaplı davranmam lazım.
Risk alma potansiyeliniz çok fazla. İntihar eğilimi gibi...
- Ahmet Kaya’nın söylediği gibi: Köpeklerimden, kuşumdan, yavrumdan cayar giderim/ Beddua etmem üzülme, kafama sıkar giderim.
BELİMDE SİLAHIM VAR ÇIKARDIM MI VURMAK LAZIM
Beni ancak kalleşçe yakalayıp kahpece vurabilirlerdi. Yaptılar ve kaçtılar. Üç gün saklandılar. Babasının oğlu, yalancı. Bana küfretti, ben de ona küfrettim. Babasını dövmemden bir ay sonra arkadaşların öç alma günü gelmiş. Düğünün sahibi Recai Ersan, çok değerli büyüğümdür. Sümer Oral, Abdülkadir Aksu, Nadire İçkale’yle birlikteydim. USA Today’in Türkiye Temsilcisi Laila diye bir kız geldi yanıma. Bir kadın dansa davet ettiğinde reddedebilir misiniz? Laila da uzun boylu, güzel bir kız. Şov yaptık. Üç dört kişi, ellerinde içki kadehleri bizi izliyordu. İçlerinden şişman olan, üç basamak üstten bir hareket; güm diye bir kafa bana. Alnıma, yanağıma… Bir şey yapamadım, üç dört kişi üzerime çullandı. Belimde silahım var; Allah korusun! Silahı erkek adam taşıdığı zaman bir adabı var; çıkardınız mı vurmanız lazım. Bunlar, delikanlılık âleminin özel kurallarıdır. Kalktım, kör topal. Gözlüğüm düştü. Kahpe bunlar. Kaçtılar, polis arıyor, yoklar. Telefonlarının bataryalarını çıkardılar. Madem gıcıklık var, adam gibi “Gel bakalım dışarı” dersin. Görebiliyorsan hesabını, görürsün. Deniz Gezmiş neden hâlâ yaşıyor; delikanlı, yiğit adamdı.
KÜLHANLIK YAPTIM HATA ETTİM
“Ayaydın’ın validesine ve ailesine saygılarımı sundum” sözünü söylemekle hata ettim. O gün verdiğim demeçlerde, “Bana ilk önce küfretti, ben de ona küfrettim” demem yeterliydi. Ama serde külhanlık var, “Validesine, ailesine hürmetlerimi sundum” dedim. Yanlıştı; kabul ediyorum.
Hürriyet