Tunus’ta Aç(a)mayan Yaseminler !

Tunus’ta Aç(a)mayan Yaseminler !

       

       Beş yıl önce söylense aklımın ucundan bile geçmeyecek bu ülkeye yapmış olduğum ziyaretten; dağarcığıma yeni güzel şeyler eklemiş, yeni bir kültürü tanımış olmanın mutluluğu ve sorularımın bir kısmına bulduğum cevapların verdiği huzurla geri döndüm.

       Dikkatimi Tunus’a yoğunlaştırmamın sebebi; hepimizin bildiği gibi 2010 yılında başlayan olaylar zinciriydi. Neydi bu olaylar? Bir genç düşünün, bilgisayar mühendisi işsiz bir genç. İş bulamadığı için el arabası alıyor ve ekmek parasını meyve-sebze satarak çıkarmaya çalışıyor. Yine satış yaptığı bir gün,  el arabasının ruhsatı olmadığı gerekçesiyle, hem arabasına hem de sebze-meyvelerine zabıta tarafından el konulur. Bu da yetmezmiş gibi zabıtalar, hakaret ve tokadı da herkesin ortasında genç çocuğun suratına basarlar. Genç adam, hem ekmek teknesinin elinden alınmasına hem de herkesin ortasında yediği hakaret ve tokadın yarattığı bunalımın etkisiyle depresyona girer. Kendisine yapılan haksızlık ve reva görülen muameleye tepki göstermek için, Valiliğin önünde kendini yakmaya karar verir ve de hemen yapar. Tarihlerin 17 Aralık 2010’u gösterdiği gün, yaptığı protestoyla vücudunun % 90’nı yanar. Muhammed Bouazizi, 4 Ocak 2011’de tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeder.

        Bu ölümün kendisi, şekli ve sebeplerinin birçok kıtada domino taşı etkisi yaratacağını 2010 yılında kim tahmin edebilirdi? Hiç kimse. Diplomalı işsiz Muhammed’in cenaze töreninde, halkın öfkesi artık durdurulamayacak noktaya ulaşır. Bu cenazede halkın, yönetime tepkisini “Yaseminler atarak” göstermesi nedeniyle, devrim ismini bulur. Yasemin devrimiyle birlikte, halkın adalet ve ekonomik eşitlik isteğiyle isyana dönüşen yürüyüşler, günlerce kesintisiz devam eder. Olaylar sonrasında Devlet Başkanı cenaze töreninden 10 gün sonra hükümeti feshettiğini açıklar. Seçimlerin 6 ay içerisinde yenilenmesi kararı alınır, geçici hükümet kurulur ve görevi Muhammed Gannuşi devralır. Fakat halkın Bin Ali’ye duyduğu öfke o kadar yoğundur ki, olağanüstü hal ilanına rağmen, isyan durdurulamaz. Olaylardan yaklaşık bir yıl sonra 2011 Şubat ayında Bin Ali ailesiyle birlikte ülkeden kaçarak Suudi Arabistan’a sığınır. Bu kaçışa dair, herkes gibi benim hafızamda da kalan tek kare; Bin Ali’nin, kaçarken uçağın kapısında, karısı tarafından içeriye doğru büyük bir hışımla itildiği görüntüydü.

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ