TÜRKİYE-ABD DOSTLUĞU VE ERDOĞAN
ABD ve Türkiye için sık sık “İki müttefik ve stratejik dost” deyimi kullanılmaktadır. Türkiye 2. Dünya savaşından sonra ABD ile müttefik oldu ve iki devlet, komünizmi durdurmak için KORE savaşları dâhil, birçok fedakârlıklarda bulundular. Türkiye’nin samimiyetinden kuşku duyulmadığı için NATO’ya da alındı. O gün bu gün Türkiye NATO içinde bir müttefik ve NATO’nun en büyük ortağı olan ABD ile stratejik dosttur.
Fakat son 8 yıldır ters giden bazı şeyler vardır. ABD’li yöneticiler, diğer Batılı müttefikler gibi, Türkiye’nin eksen kayması yaşadığını ve “Şeriata” kaydığını söylüyorlar. Onları bu kanaate sevk eden asıl hadise “ONE MUNİTE” olayıdır. Bu olaydan sonra bütün Batılı müttefikler Türkiye’ye ve Türkiye’nin güçlü lideri ERDOĞAN’a “Eksen kayması” gözüyle baktılar. Hatta bazıları Erdoğan’ın Türkiye’yi radikal bir dinciliğe doğru hıza götürdüğünü iddia etmeye başladılar.
Erdoğan’ın tavizsizliği ve dürüstlüğü, son birkaç yıldır Batılı müttefikleri öfkelendirmeye başladı. Onlar öfkelendikçe ikiyüzlülükleri de her geçen gün ayan-beyan ortaya çıkmaya başladı. Başka bir deyimle, Erdoğan’dan, hiçbir şeye karışmayan Eski Türkiye’nin yerinde kalmasını ve inisyatif alan bir Türkiye’yi istemediklerini her platformda ifade etmeye başladılar. Hele Laiklik ve Kemalizmin ülke gündeminden çıkarılmışolmasından çok rahatsız olmaya başladılar.
Şimdi bu zaviyeden bakarak son Erdoğan-Tramp görüşmesini ele alalım.
Tramp görüşme başlarken Erdoğan için “Dostum…” diyor. Sonra ABD-Türkiye ilişkilerinin, hiç olmadığı kadar güzel bir seviyede olduğunu e Türkiye’nin, ABD’nin en büyük dostu olduğunu söylüyor. Erdoğan da, “Dostum” dediği Tramp’la görüşmenin iyi geçtiğini ve görüşmeden memnun ayrıldığını söylüyor.
Battılı bütün liderlerin ikiyüzlü olduklarını biliyoruz. Fakat merak edilen soru şudur: Acaba Sayın Erdoğan, Nevyork’ta yapılan son görüşmenin samimiyet ve iyi niyet taşıdığına ve Tramp’ın gerçekten de Türkiye ile dost olmak istediğine inanıyor mu?
Bence Sayın Erdoğan durumun ciddi olduğunun fakındadır. Çünkü Batılıların ne kadar sahtekâr ve ikiyüzlü liderler olduklarını ve hiçbir zaman Müslümanların iyiliklerini düşünmediklerini, hatta daima fırsat kollayarak Müslümanları birbirine düşürmeye çalıştıklarını biliyor. Erdoğan’ın böyle düşündüğünü bilmek için kâhin olmak gerekmez. ÇünküErdoğan-Tramp görüşmesinin devam ettiği sıralarda, ABD’nin derin devleti marifetiyle Erdoğan’ın prestijinisarsmaya yönelik bir dizi işlem bitirilmişti:
a) Erdoğan’ın en fazla güvendiği eski Bakanı Zafer Çağlayan mahkemeye verilmiş ve hakkında tutuklama kararı çıkarılmıştı. Yani, eğer Zafer Bey ABD’ye giderse tutuklanacaktır.
b) Erdoğan’ın Mayıs 2017’de ABD’ye yaptığı seyahat esnasında çıkan arbedede, Erdoğan’ın 19 koruması hakkında tutuklama kararı çıkarılmış bulunuyor. Bu yüzden Erdoğan eski ekipten bir tek kişiyi dahi götürmedi ve yeni bir ekiple ABD ziyaretine başladı.
c) Türkiye’nin en büyük 2. Bankasının genel müd. Yardımcısı yolsuzluk yapmaktan ABD’de tutuklu bulunuyor ve 6 aydan beri tutukluluk hali devam ediyor.
d) ABD, Türkiye’nin terör örgütü kabul ettiği PKK’nın Suriye kolu PYD için bugüne kadar “terörist” ifadesini hiç kullanmadığı gibi, yılbaşından beri onlara tam 2 bin Tır modern silah sevkiyatı yapılmıştır. Buna karşılık, Türkiye bir NATO üyesi olarak etkin ve modern silahları müttefiklerinden parayla alamıyor, hatta bu yüzden S-400 füzelerini Rusya’dan almak zorunda kalıyor.
e) Daha vahimi, Erdoğan’nın korumaları için talep etiği 1.2 milyon dolarlık silah satış anlaşması, Erdoğan’n ABD’ye ayak bastığı gün ABD tarafından askıya alındı. Yani Sayın Erdoğan’ı korumasız bırakmak istiyorlar.
f) ABD, referandum kararıyla Ortadoğuyu yeni bir istikrarsızlığın içine sürüklemek isteyen Barzanî’ye karşı ciddi bir önlem almıyor. Referandum aleyhinde söyledikleri sözler sadece laftan ibarettir. Buna karşı Türkiye’nin alacağı askerî önlemlere, ABD henüz yeşil ışık yakmış değildir. Zira eğer Türkiye ABD ile bir birliktelik içinde hareket etmezse hem Kuzey Irak’ta hem Kuzey Suriye’de ABD’nin ordusuyla karşı karşıya gelebilir.
g) Bu yetmiyormuş gibi, Temmuz 2016’da Sayın Erdoğan’ı Marmaris’te öldürüp iktidarı ele geçirmeye çalışan FETÖ’nün lideri Persilvanya’da krallar gibi ağırlanmaktadır. Üstelik Türkiye’yi işgal etmeye çalışan bu örgüt için de ABD “Terörist” demiyor.
Şimdi bütün bunları alt alta koyduğumuz zaman, Sayın Erdoğan’ın Tarmp’ı ve ABD’yi asla dost görmediğini biliyoruz. Peki, Tramp’ın “Dostum” sözünü nasıl değerlendirmek gerekiyor? İki ihtimal vardır: Ya başta da söylediğimiz gibi bu laf, Batılı liderlerin ikiyüzlülüklerinin bir tecellisidir; ya da Trampgerçekten Erdoğan’la iyi ilişkiler sürdürmek istediği halde, ABD’nin derin devleti huna izin vermiyor ve Tramp’ın her hamlesine karşı bir hamle ile ortalığı bulandırmaya çalışıyor.
9 aydır iktidar olan Tramp’ın, derin devletin karşı hamleleri yüzünden fazla muktedir olmadığına bakılırsa ikinci şık yabana atılır gibi değil.