TOPARLANMAK
Bayramın ilk gününün sabah kahvaltısında çocuklarla sohbet ederken Ömer oğlumun "Uzunca bir zamandır insanın içini karartan şeyler yazıyorsun." demesi üzerine önce şaşırdım; sonra "İnanmıyorsan yazdıklarına bak." deyince de düşünüp hak verdim.
Aralık ayından itibaren şehrin kenar mahallelerinde dolaşıp oradaki sorunlar ve acılar üzerine yazmaya başlamışım.
6 Şubat'tan sonra deprem ve depremzedeler tek gündemim olmuş.
Sonra sel ve selzedeler.
Sonra da bunlarla beraber yeniden yoksulluk ve yoksullar ağırlık kazanmış.
Bir iki istisna dışında hep böyle.
Dervişin fikri ne ise zikri de o olur hesabı, gündemimde ne varsa yazılarımın ve paylaşımlarımın konusu da o oluyor.
Fakat demek ki fazla gelmiş, yormaya başlamış.
Kendimi yokladım, bende de aynı etki.
Demek ki tadında bırakmak lazım.
O klasik cümle gelip dudağıma yerleşti:
"Hayat devam ediyor."
O halde?
Kendimi toparlamalıyım.
O acıları unutmadan ama altında da ezilmeden...
Hayatın farklı yönlerini de hatırlamalıyım
Denge önemli.
Bak işte, depremle, selle bozulan tabiata bahar gelmiş.
Bugün de bayram.
Başka bayramlar da gelecek.
Uzun, güneşli, aydınlık günler başlıyor.
Yer yeşil, gök mavi.
Hayat renkli.
Karamsarlığa yer yok.
Umuda şans vermek lazım.
Güzel şeyler de oluyor.
"Hadi gülümse..."