Tımarhane Diyalogları
Bediüzzaman'ın hazırladığı Divan-ı Harb-i Örfî adlı kitabın ikinci ve son bölümü “Devr-i İstibdat ve Said-i Kürdi'nin Pençeleşmesi” başlığını taşıyor. Bu bölümde iki muhaveresinden (diyalogundan) söz etmektedir. Birincisi, kendisiyle tımarhane doktoru arasında geçen bir muhaveredir; ikincisi de, tımarhaneden çıktıktan sonra, sorguda zaptiye nazırı Şefik Paşa ile yaptığı muhaveredir.
Bilindiği gibi Bediüzzaman İstanbul'daki Şekerci Hanı'ında bir oda kiralamış, kapısına da “Burada her soruya cevap verilir fakat soru sorulmaz” diye bir ilan asmıştı. Bediüzzaman'ın burada hiçbir ayırım yapmadan bütün sorulara cevap vermesi bütün İstanbulluları özellikle de ulemayı hayretler içinde bırakmıştır. Durum hükümete intikal eder; hükümet de “Böyle bir insan ancak deli olabilir” düşüncesiyle onu doktor raporuyla tımarhaneye sevk eder.
Bundan sonrasını kendisinden dinleyelim:
“Ey doktor Efendi, Sen dinle ben söyleyeceğim. Deliliğim için bir delil daha eline vereceğim. Sen de antika bir divanenin sözlerini dinlemek istersin herhalde. Ancka muayenemi muhakeme suretinde istiyorum. Senin vicdanın da hakem olsun. Tabibe tıp dersi vermek füzuliliktir, fakat teşhis-i ilete yardımcı olmak hastanın vazifesidir.”
Bediüzzaman bu girişten sonra dört temel noktayı nazara vererek, kendisinde deliliği çağrıştıran sebepleri izah etmeye çalışıyor. Daha sonra yine doktor raporuyla tımarhaneden çıkarılıyor ve sorgu dairesine getiriliyor. Burada Zaptiye nazırı Şefik Paşa ile arasında karşılıklı konuşmalar geçiyor. Şefik paşa padişahın selamını getirdiğini ve kendisine 30 lira maaş bağlandığını söyler.
Bediüzzaman, “Ben maaş dilencisi değilim. Bin lira da olsa kabul edemem. Kendim için İstanbul'a gelmedim, milletim için geldim. Ayrıca bana vermek istediğinin rüşvet ve hakk-ı sükûttur.”
Bu arada gerek doktorla gerek Şefik Paşa ile yaptığı konuşmalar esnasında çok veciz ve hikmetli sözler söylüyor. İşte onlardan bazıları:
Nazır, “maaşı reddetmekle iradeyi reddeiyorsun, irade reddolunmaz” demiş. Bediüzzaman:
“Reddediyorum, taki padişah darılsın, beni çağırsın, ben de doğrusunu söyleyeyim.” Demiştir.
Nazır “Neticesi vahimdir” demiş. Bediüzzaman: “Neticesi deniz de olsa geniş bir kabirdir. İdam olunsam bir milletin kalbinde yatacağım. Hem de İstanbul'a geldiğim vakit hayatımı rüşvet getirmiştim. Ne ederseniz ediniz.” Demiştir.
“Eğer müdahene (yağcılık), dalkavukluk, kedi gibi yalvarmak ve umumun menfaatini şahsi menfaatine feda etmek aklın gereklerinden ise, şahit olunuz ben o akıldan istifa ediyorum.”
“Ben isterim ki, insanları bi'l-fiil ikaz edeyim ki, devlete intisap, hizmet etmek içindir, maaş kapmak için değildir Hem de benim gibi bir adamın millete ve devlete hizmeti nasihat iledir. Binaenaleyh, ben maaşın kabulünde mazurum.”
Bediüzzaman'ın Şefik paşa ile olan muhaveresinden sonra muhtemelen fazla nezarette kalmadan serbest bırakılır, bir-iki ay sonra da 31 Mart hadisesi sebebiyle tutuklanır
betasus - betboo - betebet - betgaranti - betgram