Ticaret Ahlakı
Ticaret insanlar için vazgeçilemez bir ihtiyaç ve uğraştır. Dünyada hemen hemen Ticaret yapmayan bir toplum yoktur. Ticaret dünyanın en eski uğraşıdır da aynı zamanda…
Ticaret, bir eşyayı, bir ürünü belli bir bedel ile vadeli yâda peşin satmaktır. Ticaretin diğer adına halk arasında alış-veriş diye tabir edilir.
Şimdi İslam’da ticaret anlayışı nedir ona bakalım. İslam’da ticaret; pek mühim bir kazanç yoludur. Allah-u Teâlâ ayeti kerimelerde buna değinmiştir.
“Yeryüzünde sizin için geçimlikler yarattık.” (Hicr suresi, 20. Ayet)
“Size yeryüzünü boyun eğdiren O’dur. Öyleyse yeryüzünde dolaşın. O’nun verdiği rızıktan da yiyin. Nihayet dönüş O’nadır.” (Mülk suresi 15. Ayet)
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor; “Rızkın onda dokuzu ticarettedir.” Geçimini sağlamak için çalışan hirfet ve san’at sahiplerini Cenab-ı Hakk sever” (Münavi)
Korkak tacir ticaretten mahrum, cesur tacir ise bilakis rızkı bol olur. (Camiüssağır)
“Yediğinizin en temizi kendi kazancınızdan olandır.” (Ebu Davud)
Helal kazanç Müslümanlar için farzdır. Helal kazanç elde etmek için çalışıp kazanmak farz olduğu gibi; alış-verişle/ticaretle uğraşan her Müslüman’ın ticari muamelerle alakalı, lüzumlu bilgileri öğrenmesi de farzdır. Bu konuda Hz. Ömer- Radiyallahu anh:
“Ticaret hakkında ki dini hükümleri bilmeyen, çarşılarımızda satıcılık yapamaz.” Diye buyurmuştur…
İslam dini, rızkın onda dokuzunun ticarette olduğunu haber vermiş ve meşru kazanç yollarına teşvik etmiştir İnsanlar, ihtiyacı olan gıda maddelerini, giyim eşyasını ve günlük işlerinde kullanacağı aletleri, ticarethanelerden kolayca temin edebilmektedir Tarlasından çıkardığı toprak mahsullerini ve fabrikasında ürettiği eşyayı ticaret borsalarında pazarlama imkânı bulmaktadır… Ticaret ihmal edilecek olursa arz ve talep dengesi bozulur, kişi ihtiyacı olan şeyleri bulamaz ve malını değeri ile satamaz…
Ticaretin taşıdığı önem açık bir şekilde görülmektedir Ama esas üzerinde durulması, bilinmesi ve riayet edilmesi gereken şey, “Ticaret ahlak”ıdır Bir işte başarılı olmanın sırrı; ahde vefa, sözleşmeye sadakat, karda kanaat ve imalatta dürüstlük gibi ahlak ölçülerine bağlı hareket etmekte gizlenmiştir. Kar uğrunda utanmayı, menfaat temin edeceğim diye merhameti, servet yolunda şeref ve haysiyeti feda etmek, İslam’da ki ticaret anlayışıyla bağdaşmaz.
İslam her şeyde olduğu gibi ticarettede ölçülü olmayı, satışa hile katmamayı öngörmüştür. İslami usullere göre satışa sunulan malın kusuru gizlenmemelidir. Bu durum, müşterinin aldanmasına ve zarara uğramasına sebep olur. Bu noktada, bizleri uyaran Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır; “Kim ayıbı (bulunan bir malı) o (kusuru)nu açıklamadan satarsa, Allah’ın daimi gadabı içinde kalır ve melekler durmadan ona lanet eder ” (et-Tac, 2/196 (Pamuk Yayınları 1961), et-Terğib ve’t-Terhib, 3/361 (Beyrut 2003)
Asr-ı saadette şöyle bir örnek var. Sevgili Peygamberimiz, buğday satan bir kimsenin yanından geçiyordu. Elini yığının içine soktu ve bir avuç buğday çıkardı. Yığının üstü kuru olduğu halde avucunun içindeki taneler yaştı. Peygamber (s a v ) mal sahibine bunun sebebini sorduğunda, yağmurdan ıslandığını söyledi. Peygamberimiz, “İnsanların görebilmesi için onu açığa koymalı değil miydin? ”Diye buyurdu ve şöyle devam etti: “(Bizi) aldatan, bizden değildir ”(et-Tac, 2/196, et-Terğib ve’t-Terhib, 3/359)
Dinimizin emrettiği çalışma, ne şekilde olursa olsun sadece ve sadece kazanç elde etme fikrine dayalı değildir. Kazancın helal olması ve ticaret ahlakının gerektirdiği bir dürüstlük içinde hareket edilmelidir “Doğru, güven duyulan bir tacir, (kıyamet günü) peygamberlerle, sıddıklar ve şehitlerle beraber (haşr) olacaktır ”(et-Tac, 2/197, et-Terğib ve’t-Terhib, 3/365)
İslam’da alış-verişten önce pazarlık esastır. Kişiler alıp satacakları malın değerini ortaya koyup anlaşmalıdırlar. Adı konulmamış alış-veriş caiz değildir.
Pazarlık demişken halk arasında yanlış bilinen bir pazarlık anlayışına da değinmek istiyorum. Halkımız arasında duyulmuş bir hadis vardır. Pazarlık ‘Sünnettir’ diye, fakat bu sünnetin nasıl uygulandığı, Hz. Peygamber aleyhisselatu ve selamın bunu niçin söylediği pek bilinmez.
Mesela geçenlerde bir mağazada şöyle bir olaya şahit oldum. Valiz almak isteyen bir müşteri, valizin fiyatını sorduktan sonra, “fiyatının yarısını verdi.” Mal sahibi bu fiyata olur mu hiç, ben bu malı yerde mi bulmuşum demek zorunda kalınca, müşteri “niye kızıyorsun ‘pazarlık sünnettir” dedi.
Bende kulak misafiriydim ve o müşteriye dönüp ‘sünnet’in ne olduğu, ne anlama geldiğini sordum; dedi işte şöyle böyle, sen orayı karıştırma falan… Sonra kendisine farzları yerine getirip getirmediğini sordum, mesela en önemli bedeni ibadetlerden/farzlardan olan namaz ibadetini yerine getirip getirmediğini sordum?
Tabi sıkıldı ve o ayrı bu ayrı diyerek kendini haklı çıkarmaya çalışınca, dedim ben seni yargılamıyorum, sadece durum tespiti yapmaya çalışıyorum. Çünkü insanlarımız menfaatlerine uygun olan yerde hemen dinden bahsederek kendilerine dayanak yaparlar. Bu yüzden öncelikli olanı yerine getirmezler. İkinci veya üçüncü görevleri menfaatleri icabı en ön sıraya koyarlar.
Devam ederek dedim istersen ben sana sünnet nedir ve pazarlıktaki sünnetin mahiyetini anlatayım, ister misin? Olur deyince, şöyle anlattım: “Peygamber efendimizin bir alış-veriş yaparken pazarlık yapın demesindeki kastı ve amacı şudur; önceden anlaşmak, fiyatı belirleyip üzerinde bir karara, neticeye varmak, kabul etmektir.” Dedim.
Örnek: “siz bir marangozu çağırdınız, dediniz ki gelin şu evimin kapılarını yapın, o marangoz gelip kapılarınızı yaptıktan sonra borcum ne kadar dediniz, oda çok yüksek fiyat çıkardı size, o zaman ne olur, aranızda ihtilaf çıkar, tartışma çıkar. Fakat siz önce aranızda bir fiyatta-az veya çok- anlaşırsanız, sonrasında o fiyatı iki tarafta kabul etmiş olduğu için bir sorun çıkmaz. İşte pazarlık budur. Pazarlık, mutlaka fiyat indirmek demek değildir. Satıcı bir malı değerinden fazla söylememiş ise bundan fiyat indirmesi yapmanız gerekmez.” Dedim.
Sonuç olarak o insan da anlayışlı çıktı ve durumu anlayarak kabul etti. Hem de memnun kalarak teşekkür etti. Bizde kendilerine bizi dinledikleri için teşekkür ettik.
Dolayısıyla satıcı/tacir ticaretine hile ve yalan katmamalıdır. Alıcı ise, aldığı malın tamamının kar olduğunu düşünmemelidir. Sorun biraz da alıcının/tüketicilerin aldıkları eşyanın tamamının, yâda çoğunun kar olduğunu düşünmelerinde kaynaklanmaktadır. Selam ve dua ile…