TEHDİTLE VE ŞANTAJLA BARIŞ OLMAZ

TEHDİTLE VE ŞANTAJLA BARIŞ OLMAZ

Ak Parti hükümetleri, siyasî risklere ve şiddetli iç muhalefete rağmen Kürtlerle barış sürecini başlatan hükümetlerdir. Kürtler çözüm sürecine büyük destek verdiler ve hala vermeye devam ediyorlar. Problem, Milliyetçi ve ulusalcıların yapacakları kışkırtmamaların, Türkler üzerinde bırakacağı olumsuz etki idi. Onun için zamanın Başbakanı Tayyip Erdoğan, “Siyasî hayatıma mal olsa bile çözüm ve kardeşlik projesi konusunda karlıyız” diyordu. Ama çok şükür, sağduyu sahibi olan Türkler ve Kürtler bu kardeşlik projesini benimsediler.

Ne var ki, baştan beri hem Kürtlerin içinde hem de Türklerin içinde çözüm sürecini istemeyenler de vardı. Türklerin içindeki grupları biliyoruz; onlar milliyetçi ve ulusalcı kesimler olup Kürtlerin ille de Türk olduklarını ve Oğuz boyundan gelen dağlı Türkler olduklarını iddia eden kesimlerdir. PKK’ya destek veren Kürtlerin içinde de, hatta Kürtler adına siyaset yapan partinin içinde de çözüm sürecine temelden karşı olanlar vardır.
Bugünlerde KOBANÎ eylemlerini destekleyen ve sokakları hareketlendiren HDP’nin ne kadar ağır baskı altında olduğu ortaya çıkmış bulunuyor. Çözüm sürecinin sonuna yaklaşıldıkça, Kürt siyasetçilerin ve KCK’lı grupların içinde yer alan bir kesim, tehditlerini ve şantajlarını arttırdılar. LİCE ‘deki heykel olayı, durup dururken yol kesmeler ve çocuk kaçırmalar ve her gün Partiden gelen “Bu çözüm sürecinin sonu olabilir” şeklindeki mızıkçılık, baştan beri “İSTEMEZUK” tavrının işaretleriydi. Ancak hükümet vazgeçmedi; onlar provokasyonlara başvurdukça, hükümet çözüm ve kardeşlik projesi hakkındaki samimi adımlarını atmaya devam etti.
Bütün samimiyetimle şunu söylüyorum ki; Gezi olaylarının da, Paralel yapı örgütünün başlattığı 17 Aralık olaylarının da tek amacı barış sürecini baltalamaktı.
Nihayet KOBANΒde İŞİD militanlarıyla çarpışmaya giren PKK’lı gruplar, istedikleri sonucu elde edemediler. Ama bu mağlubiyetin sorumluluğunu Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin üzerine atmak istiyorlar. “Hükümet neden Kobani’deki Kürtlere yardım etmiyor?” diye eylem yapıyorlar. Ortalığı birbirine karıştırıp memleketi darmadağın ediyorlar. Oysa hükümet Kuzey Suriye’deki bütün Kürtlere kapılarını açtı ve ve onları en iyi şekilde ağırlamaya devam ediyor.
Siz Siirt’te Kütüphane yakacaksınız, Van’da market yakıp sonra yağmalayacaksınız, vatandaşların arabalarını ve işyerlerini ateşe vereceksiniz… Sonra da bu olayların KOBANÎ halkına bir destek olduğunu avucaksınız… Bu olayların sorumlu olan HDP yetkilileri bunları asla izah edemez.
Peki, Kürt siyasetçilerin içinde yer alan bu “İSTEMEZUK”çüler, onlarla işbirliği yapan Gezi Parkı eylemcileri ve yazılarıyla onlara destek veren sözde liberaller ne istiyorlar?
Kuşkusuz her birisinin derdi ayrı olmakla beraber, seksen yıldan beri ayrı olan devlet ve milletin bir araya gelmiş olmasından endişe duyuyorlar. Hatta Batı bile bu yüzden büyük endişe duyuyor. Onlar, daha önce olduğu gibi, devletin ayrı kulvarda, milletin ayrı kulvarda olmasını istiyorlar. Biz Batının, onların bizdeki uzantıları olan sözde aydınların ve Kürt siyasetçilerin ne istediklerini biliyoruz.
Bu kesimler çözüm süreci konusunda baştan beri samimi değillerdi. Çünkü halktan harac toplamaya devam ediyorlar… Kendilerinden olmayan Kürtlere “HAİN” damgasını vuruyorlar… “Bizin askere ihtiyacımız vardır” diyerek Kürtlerin çocuklarını dağa kaçırıyorlar… Ele geçirdikleri belediyeleri halkın menfaatlerine yönelik değil de, kendi arzu ve isteklerine göre yönetmeye devam ediyorlar…

Bütün bunları yapmaya devam eden bir grup çözüm süreci ve barış konusunda samimi olabilirler mi? Terörü bir kılıç gibi hükümetin ve halkın başı üzerinde tutarak “Çözüm süreci biter ha!” diyerek tehditlerine devam ediyorlar. Tehdit ve şantajla barış olabilir mi?  Biz onların samimi olmadıklarını zaten biliyorduk. Fakat her şeye rağmen hükümet barış konusunda ısrarcıdır. Hiçbir akıl sahibi, KOBANî eylemleri diye yapılan bu Vandalizmi izah edemez.

Barışı istemeyen bu azınlık Kürt gruplar, hiçbir zaman Kürt halkının barış umutlarını söndüremeyeceklerdir.