TATLISES, ÇANAKKALE, HALEPÇE VE ÇELİŞKİLER

TATLISES, ÇANAKKALE, HALEPÇE VE ÇELİŞKİLER

      Yanlış anlaşılmasın diye yazımın başında belirtmek istiyorum. Kim olursa olsun, biz haksızlığa uğrayanın her zaman yanındayız,  zulmedenlerin, haksızlık yapanlarında karşısındayız. Tabiî ki gücümüz nispetinde. Kalemimizle, sözümüz ve duruşumuzla haklının ve mazlumun yanında olmaya çalışıyoruz.

       Fikri, zikri, görüşü, dini, dili, rengi, ırkı ne olursa olsun her insan; en az benim kadar değerlidir. Benim kadar, senin, sizin kadar yaşamaya, öğrenmeye, kazanmaya ve pay almakta hak sahibidir. Çünkü tüm insanlar temel haklarda eşittirler. Onları da Yüce Allah yaratmıştır, bizi de. Temel haklarda kimse kimseden üstün değildir.

       Bu yüzden amacımız, tek derdimiz; herkesin barış ve huzur içerisinde yaşaması, tüm dünya halklarının birbirlerine karşı saygılı ve hak-hukuk içerisinde hareket edeceği bir dünya oluşturmaktır. Yazmamızın mücadele etmemizin temel hedefi budur.

       Bildiğiniz gibi hemşerimiz olan ve sanatçı kimliğiyle topluma mal olmuş, milyonlarca hayran kitlesi oluşmuş, kendisine karşı olan sevgi sınırı ülke bazını aşmış, dünyanın değişik ülkelerindeki insanlar tarafından bilinen ve sevilen bir sanatçı hemşerimiz; kötü bir saldırıya uğradı. Ve ağır yaralandı.

       Olayın iç yüzünü bilmiyoruz. Bu emniyet mensuplarının ve istihbaratın işidir. Biz sebep her ne olursa olsun. Şiddetin her türlüsüne ve hain saldırılara karşıyız. Bu sebeple İbrahim Tatlıses’e Allahtan acil şifalar dileriz. Kendisine büyük geçmiş olsun diyoruz.

       Ancak tepkimiz bu üzücü olay üzerinden gündem oluşturup kendilerine rant sağlayanlaradır. Adalet herkese lazımdır. Zulme uğrayan kim olursa yanlarında olmalıyız. Tek taraflı ve amacından saptırılmış tepkiler, protestolar kimseye fayda vermez. Aksine zarar verir.

     Bakınız bu günlerde anılan, hatırlanan ve yıl dönümü olarak şehitlerin anısına konferanslar, geceler düzenlenen Çanakkale zaferi var. Herkes, her siyasetçi, akademisyen ve devlet adamları açıklamalar yapıyorlar. Milli mücadeleden bahsediyorlar. Güzel bir şey, tabiî ki insanlığın geleceği için, ülke için, halk için canıyla kanıyla, malıyla düşmanlarla mücadele edenleri anmak lazım. Onların kutlu mücadelelerini unutmamak ve onları hayırla yâd etmek lazımdır.

    Bunu gerekli görüyorum. Fakat tek taraflı olmaması kaydıyla… Bazı insanlara bakıyorum sadece bir yere kilitlenmişler. Tek kişiye yapılan haksızlığı görüyorlar ama binlerce insana yapılan zulmün farkında bile değiller. 

     Başta Urfa olmak üzere Tüm Türkiye günlerdir Menfur bir saldırıya uğrayan sanatçımızı konuşurken; kimsenin Halepçe’den haberi bile yok. Kimsenin 5.000 (beş bin) kişinin katledildiği Halepçe katliamından söz ettiği yok. Sizce de bu bir çelişki ve çifte standart değil-midir? İsterseniz Halepçe katliamı ile ilgili kısaca hafızalarımızı tazeleyelim. Bakalım Halepçe de ne olmuştu;

     “Halepçe Katliamı ‘16 Mart 1988’ de Saddam Hüseyin’in emriyle Irak ordusu tarafından, çoğunluğu çocuk ve kadınların oluşturduğu 5.000 kürdün zehirlenerek öldürüldüğü katliamdır. 15.000 kişi yaralanmıştır, çok sayıda insan sakat kalmıştır. Kimyasal gazlar kullanılarak Halepçe`de yaşayan insanlar zehirlenmiş ve tarihin sayfalarına bir kara leke olarak geçecek büyük bir katliam meydana gelmiştir.

      Saldırıya uğrayıp ağır yaralanan bir sanatçımız için adeta seferberlik ilan edenler; yanı başında, yakın tarihte binlerce insanın katledildiği bir olayı hiç gündemine almıyorlar. Burada büyük bir çelişki vardır. Olayı abartan ve provoke eden güçler vardır. Bakınız insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen bu büyük Halepçe katliamının üzerinden tam 23 yıl geçti. Bugün siyasi cepheden olsun, devlet büyükleri olsun, akademisyenler, aydınlar, sivil toplum kuruluşları, yazar- çizerler olsun kaç kişi bu olayı gündemine taşıdı. Kaç kişi bir daha böyle büyük katliamların olmaması için elini taşın altına koyuyor.

     Dikkat ederseniz ben basit bir olaydan bahsetmiyorum. Dile kolay tam 5.000 (beş bin) insanın öldüğü, 15. 000  (on beş bin) insanın yaralandığı ve sakat kaldığı bir olaydan bahsediyorum.

       Bizim inancımızda, Kur’an-i kerimde şöyle yazılıdır; “kim haksız yere bir cana kıyar, öldürürse, sanki tüm insanlığa kıymış, öldürmüş gibidir.” Ama burada bir can değil, binlerce can söz konusudur.

       Biz medyadan, siyasilerden, devlet erkânından, aydınlardan, sivil toplum kuruluşlarından, yazarlardan ve toplumun her kesiminden, ben insanım ve sorumluyum diyen her bir fertten şunu bekliyor ve istiyoruz.

     Zulme karşı durmak, haksızlığa uğrayanların haklarını savunmak, abartı ve çelişkisiz, çifte standart uygulamadan olaylara yaklaşmak…

     Ölenlerin, öldürülenlerin, haksızlığa uğrayanların, kim olduğuna, hangi dine, hangi dili konuştuğuna, hangi ırka mensup olduğuna bakmadan yanında olmak… Bakınız İslam dini Müslüman demiyor, insan diyor. Haksız bir şekilde öldürülen insan diyor.

     Dolayısıyla dünyanın herhangi bir yerinde haksızlığa uğrayan insanlara sahip çıkmak ve adaletten sapmadan, haksızlık yapmadan, abartmadan, kararlı ve adaletli bir şekilde tüm haksızlıklara karşı durmak dileklerimle tüm şehitleri rahmetle ve saygıyla anıyorum.

       İnsanlığın ve dünyanın daha güzel yaşanılır bir hale gelmesi için, kimsesin haksızlığa uğramaması ve haksızlığa uğrayanların hakkının alınması için herkesi adaletli olmaya, adaletin de güçlenmesi için çalışmaya davet ediyorum. Selam ve dua ile.