Takva Ve Tasavvuf
Dini konuları işlerken, gerçek ehlisünnet âlimlerinin, evliyaullahın tüm görüşleri benim için en büyük kılavuzlardır. Konumuz Takva ve tarikat olunca çok anlamlı geniş konulardır. Hoca değilim ama anladığımı yazarak faydalı olmaya çalışayım. Önce takva nedir? Takva; Kur’an’i kerimin ifadesiyle Çok korkmaktır. Kimden? Allah’tan korkmak, tapınak haline getirilen liderlerden, değil, Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etmek. Helal haramı kavramak ve yaşamaktır.
Tasavvuf ise; Peygamber Efendimiz’e vâris olmuş gerçek mürebbîlerin (mürşidlerin elinde; nefsin tezkiye, kalbin tasfiye edildiği mânevî bir mekteptir. Nefse karşı sulhü olmayan bir cenktir. İlâhî takdire her hâlükârda rızâ göstererek Allah ile daima dost kalabilme marifetidir. Hayatın med-cezirleri ve acı-tatlı sürprizleri karşısında, gönül dengesini korumaktır. Varlıkta şımarmayıp yoklukta daralmamaktır. Başa gelen cefaları, ilâhî bir imtihan bilip, bunları kendisine bir tezkiye (mânevî arınma) vesilesi kılabilme olgunluğudur. Şikâyet ve sızlanmayı unutarak daima hamd ile şükreden “güzel bir kul” olabilme maharetidir.
İlahi kelamda “ yanımda sizin en keremliniz benden en çok korkanınızdır “ Hucurat suresi Ayet 13 (bu konuda Kur’an-ı kerimde çok ayetler vardır.) Bu ayetin tefsirinde insanın değeri anlaşılıyor. İnsan ne ile rütbe alır O’ndan en çok korkmak, bu korkma tüm yaşantıya sirayet etmeli, hayatın tüm alanlarını kapsamalıdır.
Allah indinde İslama göre hayatlarını şekillendirip hayat boyu Rabbine boyun eğen peygamberine tabi olmuş insanlar değer görürler. Allah Resulü Hz. Fatimaya babam peygamberdir diye bana güvenme, seni ancak amelin kurtarır buyurmuştu. “Takvanın dışında rütbeler almak, şöhret kazanmak, insanları peşinden sürüklemek, kendine taptırmak, Nefis ve şeytana uyarak kendisini tapınak haline getirmek konumuzun dışındadır.” Yemede, içmede, giyinmede, kazanmada, sarf etmede, ticarette, siyasette, yürümede, çalışmada, evlilikte, düğünde, uyanıkken yaşamın tüm alanlarında takva (Allah’tan korkma) İkliminden nem kapma her Müslüman’ın görevidir.
Peygamberlerin dışında hiçbir insan günahsız değildir. Masum değildir. Hiç kimsenin elinde İman ölçme aleti olmadığına göre Kimin iyi kimin kötü olduğunu En iyi bilen yaratan Rabbimiz’dır. Dinimizde zahire hükmedilir. Kraldan fazla kralcı olmak, Şeyh uçmaz, Müritler uçurur anlayışı günümüzde çok yaygındır. Dinimizde böyle bir şey yoktur. Tarikat veya tasavvuf ise kelime olarak yol demektir. Sıratı Müstakim yani dosdoğru yol. Öyle bir yol ki, Takva Allah’tan korkmak ise Tarikatta olan ehli tasavvuf bir insan Allah’tan daha fazla korkmak ve İslam’ın en ince emirlerine yapışmaktır.
Tarikatların çok pirleri vardır. Kökleri Şeyh Abdülkadir’i Geylani ve şahı nakşibentlerdir. Şecereler sahabelere kadar dayanır. Her alanda olduğu gibi tarikat alanında da zaman zaman belki İslam dışı şeyler olmuştur. Bu oluşlar Tarikatların yokluğu demek değildir. Bu İslam dışı oluşumlar, doğru yolun sapık kollarıdır denilebilir. Tarikatlar çıkışından günümüze kadar İnsanlığa çok şey kazandırmışlardır Hiç bir tarikat Şeriat dışı olamaz. Beşeri sistemlerin hangisinde tarikatlara önem verilmiş, yayılmasına çalışılmış, tarikatlardan medet umulmuşsa o sistemlerde birlik olmuş, yükselme olmuş, cezaevleri bile boş kalmıştır. Bunun en bariz örneği Osmanlı dönemleridir. Kuruluşundan son dönemlerine kadar olan zaman diliminde olan Padişahların hepsi tasavvuf ve tarikat ehli sultanlardı hepsinin bağlı oldukları hocaları vardı.
Osmanlı devletini yıkan zihniyet yerine kurduğu Cumhuriyette yaptıkları ilk iş Tekke ve zaviyeleri kapatmak olmuştur. Şirk ve soygun düzenlerinin korkulu rüyası olduğu için, bu bile bir ölçüdür ders alınacak İslam karşıtı bir tuzaktır. Tarikat nefis ve şeytanla mücadele etme tarzıdır. İntisap olduğu davanın ilkelerinde fani olmaktır. Bazı camilerimizde tasavvufun çilehaneleri halen mevcuttur. Tarikat liderlerinin hepsi İslami ilimlerle donanımlıdırlar. Yaşamları tarz değil İslam farzıdır. Bu masumiyet değil, insan kusursuz olamaz ilkesidir. Gerçek tarikatlarda keramet vardır bu kerametler din dışı yaşayış, dine karşı savaş açanlara gösterilir. Dinimizde İtikatta Maturidi ve Eşari Mezhepleri, Amelde ise Hanefi, Maliki, Hambeli, Şafii Mezhepleri vardır. Hiç bir tarikat ehli bunların dışında değildir.
Mezhepsiz hayat olmaz. Ehlisünnet inancında şu an müçtehit olmadığına göre hepimiz mukallidiz. Mezhep imamlarının görüşleri inananları bağlar. Mezhep tanımadan Kur’an bana yeter demek cehalet ilkesidir. Kur’an, sünnet, fıkıh İmamlarının görüşleri yaşamak için Müslüman’ın hayat kaynaklarıdır. Kötü olan Mezhepçilik, Tarikatçılık cık caklar dır. Gerçek tarikatlar ve önderleri toplumun kılavuzlarıdır kutbudurlar. Ayet hadis okuyan anlatan çok hoca seydadan fazla tarikat avcıları (İnsanları ıslah etmede) insanları kötülüklerden arındırmış ehlisünnete bağlanmada vesile olmuşlardır. Tarihi seyir içerisinde hak batıl mücadelesinde hakkın hâkimiyetinde ehli tasavvufun payı çok büyüktür. Bazı zındıklar gerçek tarikatları inkâr etseler bile, it ürür kervan yürür misalidir. Gerçek tarikatta Cihat vardır, nefsi terbiye etme vardır, Tüm ibadetlere düşkünlük vardır, insan sevgisi ve kalpler yapma vardır, Kötülüklere karşı durma, zalimin zülmüne dur deme vardır.
Hiç bir şirk düzenini kabul etmeme, karşı koyma vardır. Emri bil maruf nehyi anilmünkerle hem dem olma vardır. Tüm zalim liderlere karşı baş kaldırma vardır. Sapıklığa düşmemek için Tarikatsız İlim, İlimsiz tarikat tasavvuf olmaz diyoruz. İnsanlık bugün çıkış yolu arıyor. Bunalımlardan korunmak istiyorsa sahte Müslüman’ı, Sahte şeyhi veya müride bakarak işte din veya tarikat budur diyorsa yanılıyordur. İşin aslı çok sağlamdır. İnsanlığın kurtuluş reçetesi Şeriat-gerçek tarikattadır. Gerçek tarikatlar balığın suda yaşaması gibidir. Susuz balık nasıl ki hayatta kalamaz ve yaşayamaz şeriatsız, tarikatsız veya takvasız insanda ruhen ölmüştür. İnsanın dışındaki tüm varlıklar Allah’ı zikreder İnsan niye Allah’ı zikretmesin aksi halde nankör olur. Allah muhafaza Cehennemi boylar. Ruhun gıdası Allah’ı zikretmededir. Kalpler ancak Allah’ın zikri ile huzur bulur. Tebliğde insanları şahıslara değil, mevlaya davet metodumuz olsun. Mevlam hepimizi zakirlerden eylesin…