Takva ve İtaat
Takva dinimizde itaatin zirvesidir. İnsanlar dünyada kendilerine nam, şan, paye verebilirler. Verdikleri bu payelerle övünebilirler, insanları kendilerine itaate zorlayabilirler, dünya payeleri ile vip’lerden geçebilirler. İnsanın en büyük düşmanı nefs, şeytan, şehvet, şöhret olduğu için bu itaatsiz akımların tuzağına düşen İnsan itaatten, takvadan, doğru istikametten ayrılabilir. Ancak bizi halk eden Rab insanın değer ölçüsünü ayetle bildiriyor. “Boşuna kendinizi övmeyin, kimselere sevdirmeye çalışmayın, sizde olmayan meziyetlerle kimseyi kandırmayın! Benim indimde, yanımda rütbesi yüksek, kariyer sahibi olanınız benden en çok korkanınızdır, takva ile itaat edeninizdir. (Hucurat-13 ) İlahi emirle insanın değer ölçüsünü veriyor Rabbimiz Kimin takva sahibi olduğunu, kimim yaratana itaat ettiğini biz insanlar olarak bilemeyiz, çünkü hiç bir insanda İman ölçme aleti yoktur.
Asrımızda Ümmetin çok sıkıntıları var. Beşeri siyasetler, anlayışlar, yaldızlı kelimeler, projeler, Ümmet fertlerinin derdine derman olmuyor ve olamayacak da. İlk önce Müslüman'ın Rabbi ile arası nasıl? Rabbin emir ve yasakları vardır. Yaşam tarzımızda emirlere ne kadar yapışıyor, yasaklardan ne kadar kaçıyoruz? Takva denizinde olan Müslümanlar ibadetsiz olamaz, ibadetli olunca bir karıncayı bile incitemez. Mideye, keseye, kasaya haram bulaştıramaz. Dinimizde yetmişe yakın büyük günahlar vardır. Ne yazık ki, cehaletle bunların çoğu Müslümanlara bulaşmıştır. Müslüman olup, “Allah’lık” taslayan, insanları kendilerine itaat ettiren eblehleri dünyada görmek mümkündür. Bizim Müslüman olarak kopmaz hablullahımız var. Solmaz, sönmez Kur’an ve sünnet vazgeçilmezlerimizdir. Müslümanların iman dolum tesisleri camilerdir. Camiler cemaat yeridir. Caminin görevlisi caminin fedaisidir. Cami görevlisi camide her gün İlahi emirleri ketm etmeden anlatan, beşeri siyasetin peteklerinden uzak, sansürsüz, sağlam tohum eken, serpen, Kur’an hadimi olursa toplumda hasret kaldığımız takva neferlerini çokça görürüz. Kıyametin alametlerinden biri de; camiler çoğalacak, çok süslü püslü olacak, cemaati olamayacak, mihraptaki, kifayetsiz olacak, mıknatıs gibi insanları çekiciliği olamayacak günümüzde bunların hepsi mevcut.
Camilerden söz açılmışken art niyetli bazı kesimler “feminizm” adı altında kadınları camilere doldurmaya çalışıyor. Dinimizde kadının ibadeti evinde olanıdır. Kadın hiç camiye yanaşmasın demiyoruz. Niyet başka olduğu için bunları yazıyoruz. Sözde medeni kanunda kadın erkek eşitmiş, fıtrata aykırı bir söylemdir. Kadını evinden, çoluk çocuğundan ayıran kamusal alanda sözde özgürleştiren, zihniyet bilsin ki, kadına karşı en büyük hak ihlalini yapmıştır. Üzüntümüz icra makamındakilerin bu zihniyeti desteklemeleridir. Bir önek; Hz Fatma validemiz Ölüm döşeğinde hüngür hüngür ağlıyor. Sahabe soruyor: “Neden ağlarsın ya Fatma?” diye. Verdiği cevap arşı alayı inletiyor: “Biliyorsunuz Mescitlerimizdeki tabutların üstü açıktır. Beni tabuta koyarken omuzlarda taşırken, tabutumu gece götürsünler korkarım kefen altında vücut tenimin izleri görülür diye ağlıyorum.” Adı Fatma, Ayşe olan çağdaş kadınlara duyurulur. Bir toplumda hem yöneten, hem de yönetilenler mevcuttur. Takva sahibi olmak, Halıka itaat etmek hem yönetene, hem de yönetilene farz-ı ayndır. Halid bin velid sahabeler den ordu komutanlarının kahramanlarındandır. Hangi savaşa girmişse o savaşı kazanmıştır, Halife Hz. Ömer (R.A) Halit’i görevden alır. Yerine başka komutanı atar. Askerler çok üzülmüştür halkta tedirgindir. Hz. Ömer’e sorarlar niçin Halit’i görevden aldın dediklerinde Ömer el Faruk; “Halid cihan perveridir, ancak halk ve askerler tüm zaferleri Allah'tan değil, Halit’ten biliyorlar, bu anlayış ilahi emre aykırıdır.” Yöneticilerimize küpe olsun.
Günümüzde basın en büyük araçtır. İyi kötü yönde kullanılması en büyük silahtır diyebiliriz. Geçmişte basının sansüründen, bağımsızlığından şikâyet edilirken günümüzde aynı şeyleri yaşıyor, ızdırabını çekiyoruz. Bir ülkede basın prangalı ise, yanlılıkta ısrar ediyorsa, yanlışa çekinmeden yanlıştır diyemiyorsa, manşetleri ile birilerinin gözüne girmek istiyorsa o ülke iflah olmaz. Bir ülkenin âlimleri haksızlık adaletsizlik karşısında susarsa dilsiz şeytan olurlar. Birincisi şartsız itaatimiz Allah’a olmalıdır. Ana babaya, gerçek ulemaya, yaşlı pir-i fanilere hürmet edilebilir. Meşru sınırlar içinde tüm canlı ve cansızları sevmek, değer vermek dinimizin gereğidir. Güncel olaylardan umurumda olmamakla beraber dolar düşüyor, ipi de puştun elinde, bir büyüğümüz eti ithal etmenin gerekçesini refah seviyemizin yükselişine bağlıyor. Alın teri dökmeden milyarder dolarcılar için olabilir. Fakir fukaranın eti görmesi bayramdan bayramadır. Yanlış yönetimle hayvancılığı batıranlar utansın. Paraya, kadına, faniye bel bağlayanların ilahi emirlere itaatte, takvada ipleri kopmuştur. Mevlam cümlemizi muttakilerden eylesin. Vesselam…