TAKI MI, TAKINTI MI?
Kadınlar affetsin beni. Kuyumcular da… Gerçi af dileyeceklerimi uzun uzadıya sıralarsam iş taa kapalı çarşı esnafına, bilemediniz; dünya altın borsasını ellerinde bulunduran altın lobisine kadar gidecektir. Af diliyorum çünkü bu sözlerim belki hoşlarına gitmeyebilir. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Yaklaşık iki yıldan beri oldukça yükselen altın fiyatları evlenecek olan pek çok genç kardeşimizi zora sokmakta. Söz konusu Şanlıurfa olunca bu zorluk daha da çekilmez bir hal oluyor. Başka şehirlerde, altın mevzusu evlenecek olanları maddi yönden pek etkilemese de ne yazık ki Şanlıurfa’da durum öyle değil. Nadir de olsa bazı düğünlerde kilo ile altının takıldığı bu şehirde, altın ziynetler takmak düğünlerin olmazsa olmazı. Maddi bir güvence oluşturmasından ziyade bir gelenek haline gelen bu durum evliliklerin iyice azaldığı çağımızda evlilik oranlarını düşürmekte üstelik. Ve zaman zaman evlenecek erkeğin bu maddi külfete karşı haklı itirazlarına rağmen kız ailesi geri adım atmayarak yapılacak olan evliliğin en baştan beri mutsuz olmasına zemin hazırlıyor. Hatta altın sahibi olmayı maddi bir güvenceden ziyade gösteriş olarak görenler de var. Burada hemen aklımıza şu soru geliyor: Takı mı takıntı mı? Evet, onu bir takıdan ziyade bir takıntı olarak isteyenler de var. Hal böyle iken peygamber efendimizin şu hadis-i şerifi aklıma geliyor. “Kolaylaştırınız güçleştirmeyiniz.”
Altın sahibi olmak elbette iyi bir şey. Evlenecek olan çiftlere maddi bir güvence. Üstelik en iyi yatırım araçları arasında. Altın takılmasına, altın ticaretine ve altına yatırım yapmaya hiçbir itirazım yok! Ancak evliliği bu kadar güçleştirmenin, maddi olarak çıkmaza sokmanın ve bu işi takıntı boyutuna getirmenin hiç bir anlamı yok. Bu konu kanaatimce hem dini açıdan hem de sosyolojik açıdan irdelenmesi gereken bir konu.