Tadı Kalmadı
Pandemi öncesi hayatımızı ne kadar da özledik. Hatırlayın, insani bağlarımızın zayıfladığı dönemden söz ediyorum. Hani sosyal ilişkilerin kopma noktasına geldiği zamanlar. Bize, yani insanlara iyilik gelirse Allah’tandır, kötülük de gelirse bizdendir. İnsanlık istedi Allah verdi. Camide saflar sıkılaştığında bile rahatsızlık duyup kalbinde kızanlar vardı ki Allah kalpleri de biliyor ve safları bile ayırdı. Biz bunu hak ettik. Ancak bu musibetin kalkması için de çok dua edip Allah’a yakarmamız gerekiyor. Ve kendimizi düzeltmemiz lazım… Sadece birinci dereceden yakınlarımıza ara sıra telefonla hal hatır sorduğumuz, misafirliğin randevu ile alındığı devir… Özellikle pandeminin başlamasıyla tadımız, tuzumuz kalmadı. İşler eskisi gibi değil. Yarım, yamalak çorba parasına bir mücadele. Yaşam korkusu bir yandan, geçim korkusu diğer yandan.
Bu işin sonu ne olacak diyerek büyük bir bilinmezlik var. Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak sözleri geleceğe yönelik moralimizi bozarken eski yaşamı fazlasıyla özler olduk. Eski alışkanlıklarımıza yeniden kavuşabilmek için mutlak bu hastalığın ilacı bulunmalı. Hal böyle olunca hem sosyal hem de ekonomik durum zaafa uğradı. Yaşamdan hiç kimse tat almıyor ve hayatın tadı kaçtı. Kısacası kısıtlamalar hem insanımızı hem de devletimizi ekonomik sorunlarla karşı karşıya getirdi. Kim ne derse desin şuan içinde bulunduğumuz hal ve ahvalimiz iç açıcı değil... Beklentimiz tabi ki, öncelikle bu hastalığın biran önce çaresinin bulunması ve sevdiklerimizle kucaklaşmaktır. Özlemedik dersek yalan olur, hepimizin beklentisi eski normalimize geri dönmek.
Türkiye virüsle mücadelede ilk dönemi tamamladı ve katı kuralları gevşetmeye başladığı andan itibaren bizde halk olarak işi cıvıtarak ipin ucunu kaçırdık ve hasta sayısı yükselmeye başladı. Birinci dönemin bitirilmesiyle başlayan ve adına " kontrollü sosyal hayat " adı verilen ikinci döneme geçtiğimiz günden itibaren Korona’ya yakalanma sayısı günbegün arttı. Korona’nın dünyada ki, hızı kesilmiş değil. Ağzımızdan düşürmediğimiz, "tedbir almalıyız ve kurallara uymalıyız " sözlerine ne kadar sadık kalındığı ortada. Ne bu sözlere nede bu sözleri söyleyenler uyuyor. Amaç hastalığın önündeki fırsatları ortadan kaldırmak ise söylenen ve alınan kurallara eksiksiz uymak zorundayız. Evet, özgür ama tedbirli bir hayat yaşamak zorundayız ve bundan da taviz vermemeliyiz. Maske takmak ve sosyal mesafeyi uygulamak ile temizlik en önemli kurallardır. Aşı konusunda rahatlatıcı haberler geliyor kısa zamanda uygulamaya konulursa rahat bir nefes alacağız inşaAllah.
Dünya’yı kasıp kavuran bu virüsün yarattığı ölüm korkusu, toplumsal dayanışmayı dayatıyor ve ülkeler bu beladan ancak bu şekilde kurtulabilecek. Ancak, kurtuluşun olmazsa olmazı devletin fedakârlık yapmasından geçiyor. Devlet, milyonlarca emekliyi ve milyonlarca öğrenciyi ilk sıraya koyarak, sağlık çalışanları ile birlikte düşünmelidir. Kısacası devlet bu süreç sonuna kadar elinden gelenin fazlasını yaparak fedakârlığını ve babalık görevini yerine getirmelidir. Ülke olarak büyük bir sınav veriyoruz, Bu durum dünyada bir ekonomik sistem tadilatına sebep olacak cinsten. Bundan sonrası yeni düzen üzerine inşa edilecek ve ülkelerarası ayrımcılığa insanlık ayrımcılığı da ilave edilecek. Biz toplumsal dayanışma sağlayarak ölümden ve korkudan kurtulma çabası içindeyiz. Dünyanın gerçek gündeminde ne var ne yok onu anlamakta zorlanıyoruz ve çirkin oyunların içine çekilen figüranlar olmak istemiyoruz. Yalan dünyanın yalan yaşamı ha bugün ha yarın çok da önemli değil… Selamla Kalın Selamette Kalın.