Suriye, Türkiye'nin başını ağrıtacak gibi

Suriye, Türkiye'nin başını ağrıtacak gibi

Türkiye Devleti Hükümeti, Suriye konusunda öyle müşkül bir problemle karşı karşıyadır ki, neresinden bakarsanız durum Türkiye'nin aleyhine gibi görünüyor. SuriyeNin Baas rejimi, tam bir terör ve belirsizlik içinde varlığını sürdürmeye çalışıyor. Kendisine baş kaldıran tüm vatandaşlarını terörist kabul ederek bir buçuk yıldan beri seri katliamlara başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, daha işin başındayken Suriye rejimine kısa ama çok kısa bir ömür biçmişti. Suriye'yi de Mısır, Tunus ve Libya ile kıyaslayarak Esed'in kısa zamanda yurdu terk edeceğini tahmin etmişti. Hatta Sayın Başbakan bunu açıkça talaffuz ediyordu.


Ama hükümet üyeleri Rusya, Çin, İran, Irak ve Birleşik Kürt Cephesini hesaba katmamışlardı. Türkiye'nin arkasında Nato, Amerika ve Avrupa Birliği vardır, sanılıyordu. Türkiye bu "Dostlarına" güvenerek BM'den Suriye'yi yalnız bırakacak bir kararın çıkmasını bekliyordu. Oysa bu dostların her birisi kendi problemleriyle uğraşıyor görüntüsünü vererek bugüne kadar Türkiye'yi güçlü bir beyanatla bile desteklemediler. ABD, "Önümüzdeki Kasım ayında seçimler vardır ve bu bizim için hayat-memat meselesidir" diyerek Suriye olayına hep uzaktan baktı ve beylik laflarla vaziyeti idare etmeye çalıştı. Nato'un diğer güçlü ülkeleri olan İngiltere ve Almanya da hiçbir zaman ciddi mesajlar vermediler. Oysa önünde seçim olsa bile, dünyanın süper gücü olduğunu ve kırk küsur ülkede asker bulunduran ABD gibi bir devlet, devletin sürekliliği prensibine bağlı kalarak mesajlarını daha güçlü verebilirdi. En azından istihbarat konusunda Türkiye'ye yardımcı olabilirdi. Hâlbuki uzun zamandan beridir, terör istihbaratı konusunda Türkiye'nin kendi yağıyla kavrulduğunu biliyoruz.


Diğer taraftan, bugüne kadar dünyaya İslamcı mesajlar veren İran, Irak ve Lübnan, tüm beklentileri alt üst ederek tam bir Şii Blok oluşturmuşlar, Ortadoğu'daki tüm Sünni dünyaya ve Batı dünyasına meydan okumaya devam ediyorlar.  Hatta Irak hükümeti Türkiye'den, Kuzey Irak'ta bulundurduğu askerî varlığına derhal son vermesi uyarısında bulundu. Bu arada Suriye, Irak ve İran, -hatta bunlara Rusya'yı da ilave edebiliriz- Türkiye'yi Kürtlerle vurmaya hazırlanıyorlar. Düşmanın düşmanı dosttur, kuralından hareketle Suriye, İran ve Irak PKK'ya destek vererek, onlara kış barınaklarını sağlayarak Kuzey Suriye, Irak ve Türkiye sınırlarında güçlü bir Kürt bloğunun oluşmasına destek veriyorlar. Bu amaçla, şu anda Kuzey Suriye kentlerinden olan Hasaki, Deyruzor, Kamişli, Amud ve Mlikiye gibi kentlerde Kürtler Suriye bürokrasisine ve silahlı kuvvetlerine hâkim durumdadırlar. Hatta Beşşar Esed, bilerek bu bölgeleri Oradaki Kürtlere ve PKK'ya teslim etmiş durumdadır. Bu vesileyle bir ay önce Erbil'de çok anlamlı bir Kürt konseyi toplandı ve dünyaya Kürtlerin bir tek millet olduğu mesajı verildi.
Daha açık bir ifadeyle, Bugün Berzani, PKK ve Kuzey Suriye Kürtleri arasında su sızmıyor denilebilir. O halde Berzani'nin Ankara'da "Biz Kuzey Irak'ta teröre izin vermeyiz." sözünü çok ciddiye almamak lazımdır. Tersine, Talabanî'nin "Ben Kürtlerin bir kedisini bile Türkiye'ye teslim etmem" sözünün, bugün daha çok hayata geçmek üzere olduğunu görmek gerekir. Kısacası bugün Kürtlerin eli çok güçlenmiştir. Türkiye Suriye sınırında bir tampon bölge oluşturmaktan söz ediyor. Eğer bu iş BM'nin kararıyla olmazsa, Türkiye'nin Kuzey Suriye'ye girmesi, kesinlikle Batı dünyasında ters anlaşılacak ve Kürtlere yönelik en ufak bir operasyonun yapılması halinde Batı basını "Türkiye Kuzey Suriye'de masum Kürtleri öldürüyor" şeklinde yaygarayı basacaktır. Umarım Türkiye böyle bir yanlışın içine girmez.


Peki, çare nedir? Türkiye dostlarını ve müttefiklerini yeniden gözden geçirmelidir bence. Kimin gerçekten dost ve müttefik olduğunu görebilmek için Suriye ve Kürt Meselesi iyi bir ölçüttür. Eğer bu dostlarımızla yola devam edersek yarın Türkiye'nin başı daha da ağrıyacaktır. Uçaklarınızı düşüren Suriye hükümetine Nato'nun (ABD, İngiltere ve Almanya) en ufak bir girişimde bulunmaması ve Tıl-Ebyad'tan atılan bir top mermisinin Akçakale'de 5 vatandaşımızı öldürdüğü halde, Nato'nun, sadece Dış İşleri Müşavirleri seviyesinde basit bir toplantı yapmakla yetinmesi, bize dostlarımızı iyi tarif etmektedir.