Suriçi Grubu Bakan Dinçeri ağırladı
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, önümüzdeki yıl 11 milyon tablet için ihale yapacakları müjdesini verdi
İstanbul Suriçi Grubu Derneği, Türkiye'de kendi alanlarında söz sahibi olan konukları İstanbul Toplantılarında ağırlamaya devam ediyor. Söz konusu toplantıların sonuncusunun konuğu Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ömer Dinçer oldu.
Topkapı Eresin Otelde düzenlenen kahvaltılı toplantıda yaklaşık bir buçuk saat konuşan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, bakanlığına ait çalışmalardan, projelerden, yöneltilen eleştirilere kadar geniş açıklamalarda bulundu. Hükümetin en büyük ödeneği eğitime ayırdığını hatırlatan Dinçer, eğitim sistemimiz gelişmiş ülkelere göre çok gerilerde kaldığını, bu açığı kapatmak için radikal önlemler almaya çalıştıklarını anlattı. Programların sık değiştiğini, uygulamaların 1-2 yıllık, stratejilerin ise 10-20 yıllık süreleri kapsadığını vurgulayan Bakan Dinçer, " Bu ülkede 40- 50 yıldır eğitim stratejisi hiç değişmemiştir. Sınav zamanları, sayıları gibi programlar ve uygulamaları değişmiştir. Biz eğitim stratejisi değişiyormuş gibi tartıştık durduk. Aslında şimdi stratejilerimizi tartışıyoruz. Çünkü eğitim felsefemizi değiştiriyoruz" ifadelerini kullandı.
ÜNİVERSİTE MEZUNLARININ İSTİHDAMI
Üniversite mezunlarının istihdamı üzerine konuşan Dinçer, , bütün mezunların devlet tarafından istihdam edilme fikrinin yanlış olduğunu belirtti. Dinçer konuşmasına şu şekilde devam etti: "Bu günlerde yapılan tartışmalarda 'Üniversitelerden mezun olanları istihdam edemeyecekseniz niye okutuyorsunuz' şeklinde. Bu çok spekülatif bir tartışmadır. Bu tartışmaların zaman kaybından başka bir şey olmadığını düşünüyorum. Biz kamu nüfusundaki bütün çocuklarımızı mezun etmeliyiz. Aynı zamanda İstihdam ve eğitim arasındaki ilişki giderek güçleniyor. Ama mutlak anlamda devletin istihdam edeceği gibi bir yaklaşım 'istihdam edemiyorsanız niye okutuyorsunuz' fikri ile pekişir. Türkiye'de eğitim ile istihdam zihniyetinin değişmesine ihtiyacımız var. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir yaklaşım yoktur."
NORM FAZLASI ÖĞRETMENLER
Dinçer, bakanlık olarak öğretmenler ve okullarla ilgili aldıkları tedbirlerin çocuklar için olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti: "Dolayısıyla yaptığımız herhangi bir adım sebebiyle çocuklarımızın eğitiminin niteliği bozulacaksa biz o değişikliği yapmayız. Öyleyse çocuklarımızın başarısını artıracak tedbirler alındığında da bundan kamuoyundan destek bekliyoruz. Biz eğitimde niteliğin en kritik öğesinin, en çekirdek alanın öğretmenlik olduğunu düşünüyoruz. O yüzden de öğretmenlerimizin sınıfta ilk gün ilk dersten son gün son derse kadar eğitim yapacağı bir zemini, bir fırsatı hazırlamaya çalışıyoruz. Tabi bütün bunları yaparken vaktiyle karşı karşıya kaldığımız bir takım sorunları çözmek için de farklı politikalar uygulamak zorunda kalıyoruz."
Yaptıkları uygulamayı anlatan Dinçer, "Vaktiyle il emrinde bulunan ama il merkezlerinde yoğunlaştığı halde yeteri kadar kendilerinden yararlanamadığımız öğretmenlerimizi köylerimizde ve öğretmene ihtiyaç duyulan okullarda değerlendirmek istiyoruz. Bu çok tabii olarak aslında eğitimde niteliğimizi artıracak. Çünkü kadrolu öğretmenlerimiz bizim tecrübeli ve nitelikli öğretmenlerimiz. Onlar bir tarafta yeteri kadar ders sahibi olamaz, atıl beklerken öbür tarafta çocuklarımızın öğretmen bekliyor olmaları sizce de çok makul olmaması gerekir" dedi.
ANLAYIŞ BEKLİYORUZ
Daha önce bu politika yerine daha çok ücretli öğretmenlerle eksikliklerin telafi edilmeye çalışıldığını dile getiren Dinçer, "Ama şimdi mevcut öğretmenlerimizi okullarımızda değerlendireceğiz. Bundan kaynaklanan ufak tefek problemler çıkabilir. Onları da gördükçe çözmeye çalışacağız. Bu değişikliğin olduğu süre içerisinde biz daha çok anlayış bekliyoruz. Bilsinler ki genel anlamda çocuklarımızın başarısı bizim için ilk hedeftir. Bu açıdan varsa şayet öyle bir durum biz yeniden kararımızı gözden geçiririz ama temel politikalarımızı sonra devam ettiririz" diye konuştu.
12 YIL GEREKİYORDU
Gelişmiş ülkelerde ortalama eğitim yılı 12 iken, Türkiye'de 6,1; 2009'da orta öğretim seviyesinde okullaşma oranının dünya ortalaması yüzde 88 iken, Türkiye'de 2011'de yüzde 68 olduğunu aktaran Dinçer, sadece okullaşma oranları kıyaslandığında bile küresel dünya ile Türkiye arasındaki mesafenin görüldüğünü belirterek, "Eğer rekabette avantaj sağlamak istiyorsak zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarmak gerekiyordu" dedi.
Dinçer, 1980'lerden sonra eğitim sisteminde bütün dünyanın arz odaklı yapılanmadan talep odaklı yapılanmaya geçtiğine değinerek, mesleki eğitimin piyasayla irtibatlı hale getirildiğini dile getirdi.
OKULLAR HAYAT OLSUN
Eğitimde dünya ile Türkiye arasındaki mesafeyi kapatacak değişikliklere ihtiyaç duyulduğunu kaydeden Dinçer, 4 4 4 sistemi, "Okullar Hayat Olsun Projesi", kılık kıyafet yönetmeliğindeki değişiklik, bazı derslerin kaldırılması şeklinde düzenlemeler yaptıklarına değindi.
Dinçer, eğitimde zihniyet değişimi yapmaya çalıştıklarını ifade ederek, eğitimin 12 yıla çıkarılması ve 4+4+4 ile kademeli hale getirilmesinin eğitim sisteminin esnekleştirilmesi ve demokratikleştirilmesi, "Okullar Hayat Olsun Projesi"nin okulların fiziki mekanlarının kullanımının demokratikleştirilmesi anlamına geldiğini söyledi.
KILIK KIYAFET
Kılık kıyafette serbestleşmeyi, eğitim sisteminin demokratikleşmesinin paralel bir adımı olarak gördüklerini vurgulayan Dinçer, "Tabii ki bir takım tali meselelerde tartışmalar oldu. Bu tartışmalardan biz, çok tedirginlik duymadık. O tartışmaların içinden belki birçoğu bizim için yol gösterici oldu, hiçbir itirazımız olmaz. Stratejik olarak doğru bir şey yapıyorsanız, operasyonel olarak yanlış bir şey yapmak aslında sizi yolunuzdan döndürmemelidir. Onu
düzeltirsiniz ve yolunuza daha etkin bir şekilde devam edersiniz" diye konuştu.
120 BİN ÖĞRETMENE İHTİYAÇ OLACAK
Bakan Dinçer, şu anda 730 bin civarında öğretmen istihdam edildiğine işaret ederek, "Eğer ilkokul, ortaokul ve lisede okullaşma oranları yüzde 100'e çıkarsa, bizim 120 bin öğretmene ihtiyacımız olacak. Çünkü bu sene aldığımız öğretmenlerle norm kadro doluluk oranı yüzde 85'e çıktı. Daha önceki yıllarda bu oran yüzde 65, yüzde 60 civarındaydı. Son 2 yılda aldığımız öğretmenlerle bu oran yüzde 85'e çıktı. Hatta Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde bu oran yüzde 90'ın üzerinde" dedi.
120 bin öğretmen daha alındığında öğretmene ihtiyaç kalmayacağını kaydeden Dinçer, bunun da birkaç yıl içerisinde tamamlanacağını bildirerek, daha sonra emekli olan öğretmen ne kadarsa, o kadar öğretmen alınarak eksikliğin tamamlanacağını söyledi.
11 MİLYON TABLET İHALESİ
Her bahsettiğinde heyecanlandığı Fatih Projesine de değinen Dinçer, şöyle devam etti: "Tablet ve tahtaların Türkiye'de üretimiyle ilgili bütün hazırlık çalışmaları yapıldı. Zaten tahtaları Türkiye'de üretmeye başladık. Tabletleri de Türkiye'de üretecek şekilde yakında ihalesini yapıyoruz. Bu yıl, Türkiye'de ne kadar lise varsa tamamına akıllı tahta döşedik. Tam 85 binden fazla akıllı tahta döşendi. Önümüzdeki yıl ne kadar geri kalan lise varsa, meslek lisesi, imam hatip lisesi ve benzeri varsa tamamına döşeyeceğiz. Bu yıl 50 bin civarında tabletin ihalesi yapıldı, dağıtıyoruz. 40 bin tabletin ihalesi bitmek üzere, onu da
dağıtacağız. 90 bin civarında tablet dağıtmış olacağız. Muhtemelen yeni yılın ilk 3 ayında 11 milyon tablet için de ihale yapacağız ve onun Türkiye'de üretimiyle ilgili zemin ve zaman da kazanmak istiyoruz."
DERSHANELERİN KALDIRILMASI
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, soruları yanıtlarken, dershanelerin kaldırılmasına ilişkin bir soruya şu yanıtı verdi:
"Türkiye'de mesele dershanelerin kapatılması, SBS'nin kaldırılması meselesi değildir, orta öğretimin yeniden yapılandırılması meselesidir. Orta öğretim meselesine bakarken, hepsi beraber, bir bütünlük içinde ve birbiriyle uyumlu biçimde ele almak zorundasınız. Eğer tek başına bugünkü yapıyı aynen koruyarak, dershaneleri kapatacak olursanız, 3 gün sonra o dershaneler farklı yöntemlerle o dersleri vermeye devam edeceklerdir. Eğer siz bugün herhangi bir tedbir almadan 'SBS imtihanını kaldırdım' diyecek olursanız, toplumda sadece
kargaşa yaratırsınız, başka bir şey değil. Türkiye'de orta öğretimin yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç var. Bunu kapsamlı bir biçimde ele almak gerekir, kapsamlı biçimde ve her biri birbiriyle uyumlu olacak şekilde çözülmeden bu sorulara verilecek cevap doğru değildir. Daha net, daha kesin bir şey söyleme imkanı bu açıdan henüz yok. Çalışıyoruz, uzmanlarımız çalışıyor, dünyayı inceliyoruz ve konuyla ilgili sektörlerin fikirlerini alıyoruz."
ORTAÖĞRETİMDE DİN DERSLERİ
"Orta öğretimin yeniden yapılandırılması sürecinde din derslerinin devam edip etmeyeceği" yönündeki sorusunu yanıtlayan Dinçer, şöyle konuştu: "Zorunlu din dersleri anayasal bir gerektir. Türkiye'de mevcut zorunlu din dersi özellikle son dönemlerde temel dini bilgiler dersini de seçimlik olarak koyduktan sonra din kültürü ahlak bilgisi, toplumsal değerlerin öğretildiği ders olarak yeniden içeriklendirilecek. Bu anayasal olarak zorunluluktur ve Türkiye'deki azınlık okulları hariç bütün okullarda bütün çocuklarımız almak zorundadırlar. Vaktiyle bu dersi almak istemeyen birçok öğrencimiz ve velisi dava konusu etmişlerdir bu meseleyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürmüşlerdir. Hem Türkiye'deki dava neticeleri hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin verdiği kararlar bu dersin objektif ve eşit bir şekilde verilmesi şartıyla gerekli olduğu üzerinedir. Dolayısıyla tekrar tekrar bu meseleleri tartışmaya gerek yok. Niçin bu tip tartışmaları sürekli yaparak zaman kaybediyoruz? Öyleyse bu konuyla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı'nın politikası da çok açık ve çok şeffaf bir şekilde paylaşılıyor. Öyleyse buna dair durumu kabullenmekte bence yarar var." dedi.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'e konuşmasının ardından İstanbul Suriçi Grubu Derneği Genel Başkanı Nedim Abi tarafından Osmanlıca yazılmış İstiklal Marşı Temalı bir tablo hediye edildi. Dernek Aile fotoğrafının çekilmesiyle toplantı sona erdi.
Müslüm Aktürk / www.balikligol.com