Spikerlerin zor anları

Gün geçmiyor ki bir canlı yayın kazası haberiyle daha karşılaşmayalım. Son zamanlarda spikerlerin başına gelenler, pişmiş tavuğun başına gelmez. Onların bu kazaları bazen güldürürken bazen de çok sert eleştirilere maruz kalıyor. O anda ne hissettiklerini elbette bilemeyiz. İsterseniz bir de kendileri anlatsın.

Spikerlerin zor anları
Televizyonculuk adeta kumdan kale. Her an bozulmaya hazır ve hataya açık bir alan. Spikerlik de bu alandaki riskli mesleklerden biri. İş ne kadar dikkat gerektirse de, ucunda insan olunca her şey dört dörtlük olmayabiliyor. Hatalar yapılabiliyor. Bunların kimi gülümsetirken, bazıları da unutulmuyor ve ağır eleştirilere maruz kalıyor. 

Televizyonda canlı yayın kazasının son kurbanı, NTV spikeri Nur Tuğba Algül'ü duymayan yoktur. Hakkâri'deki 8 şehit haberini sunan Algül'ün, haberin görüntüleri ekrana verilince kendi kendine şarkı söylemeye başladığı görüntüleri günlerdir konuşuluyor. Açık unutulan mikrofondan sesi yayına giren spikerin, bu davranışı sosyal medyada büyük tepki çekti ve bunun üzerine NTV bir özür bildirisi yayınlayıp spikeri tatile gönderdi. 

Görünen manzara bu. Acaba canlı yayın kazalarına maruz kalanlar ne düşünüyor diye merak ettik. İnternette ve sosyal medyada bu görüntülerle dillere düşen isimlere neler hissettiklerini sorduk. Sonuç oldukça insanî: "Profesyonel olmalıyız ama biz de insanız." 

Mehmet Ali Birand/Kanal D Ana Haber: Doğal olun ve özür dileyin

Yıllardır canlı yayında haber sunan tecrübeli bir isim Birand. Ustalığı ve renkli kişiliğiyle bazen nükte ve özürle durumu kurtarabilse de, onun da hiç unutamadığı ekran kazaları yok değil. Usta sunucunun en çok unutamadığı hadise, bir gün haber sunarken fontların karışması olmuş. "O gün dünyanın en komik cümlelerini kurmak zorunda kaldım." diyen Birand'ın muhabirlere ve rejiye kızdığı canlı yayınlar da hayli fazla. Mehmet Ali Birand muhabirlere kızma sebebini şöyle anlatıyor: "Muhabirlerin kullandığı bazı kelime ve kalıplar var. Polis diliyle konuştuklarında onlara sinir oluyorum. 'Giriş yaptı, sıcak temas oldu, çıkış yaptı.' diye konuşuyorlar. Hatta bir tanesine 'Sen gazeteci misin polis misin?' diye canlı yayında kızmışlığım var." Haberin ve haberciliğin çok monoton olmaması gerektiğine inanan Birand, bazen doğallığının fazla ön plana çıktığının farkında ama bundan hiç rahatsız değil. Aksine ona göre izleyiciyle sunucu-anchorman arasında bir dostluk ilişkisi olmazsa olmaz. "Ben izleyicinin evine girdiğimde saygı çerçevesinde hareket ediyorsam sorun yok. Bazılarına göre bu yanlış ama ben böyleyim." diye de ekliyor. Son zamanlarda insanların bu tür hadiselere fazla tepkisel yaklaştığını düşünüyor. Birand'a göre, 'Hata yaptı, gaf yaptı' gibi söylemlerle spikerlerin üzerine gidilmesi yanlış. Çünkü bunlar teknik hatalar. İnsanlara linç girişiminde bulunmasına gerek yok. Seyircinin yanı sıra spikerlere de tavsiyede bulunmadan edemiyor: "Böyle bir şey olduğunda doğal bir şekilde özür dileyin, telafi edin ve işinize devam edin. Benim kaç kez böyle hatalarım oldu. Yanlış kelimeler söyledim, hapşırdım da, öksürdüm de ama hep özür diledim. Doğallığı elden bırakmadım." 

Pınar Esen/CNN Türk-Hafta sonu Güne Merhaba: Üzüntümü ve mutluluğumu paylaşmaya devam edeceğim

Pınar Esen'in, geçtiğimiz yıl temmuz ayında 13 asker için atılan gazete manşetlerini programında okurken kendini tutamayıp ağladığı görüntüler hafızalardan silinmiyor. Gözyaşlarını tutamayıp ağladığı o günü soruyoruz. "O gün programda gazete okumaya başladım. İlk 3 gazete olayları anlatıyordu ve cenaze fotoğrafları vardı. 4. gazetenin manşeti 13 annenin acılı yüzleriydi. O annelerin fotoğrafları tüm direncimi kırdı. Sesim titremeye, yaşlar boşalmaya başladı ve yönetmenim hemen reklam arası vermemi istedi. Arada kendimi topladım ve yayına döndüğümüzde özür diledim. Profesyonelce değildi belki ama çok insancaydı ve kimse umurumda değildi." diye cevaplıyor. Şehitler ve çocuklar konusunda çok hassas olduğunu anlatan Esen, dinlemeye bile dayanamadığını, gazetede okurken yutkunamadığını söylüyor. "Bir oğlum var ve o annelerin ne hissettiğini düşünmek bile istemiyorum. Ben anneyim ve tüm anneler gibi bu haberlere duyarlılığım çok fazla. Bazen kızıyorum kendime ama böyleyim. Sevgimi, üzüntümü ve mutluluğumu paylaşmaya devam edeceğim. Çünkü bu benim işim değil, hayatım." sözleri ise her şeyi özetlemeye yetiyor. 

Seda Selek/KANAL 24- Spiker: Canlı yayında her şeyi kontrol etmek mümkün değil

Biz onu Star Medya Grup Başkanı Mustafa Karaalioğlu'nu programında konuk ettiği gün, aniden düşüp bayılmasıyla hatırlıyoruz. Videosunu gören ve 'Ay yazık kızcağız açmış meğer' yorumları ise olayın ne kadar de insanî ve doğal olduğunu gösteriyor. Seda Selek o gün başına gelenleri "Bayılmadım ama herkes öyle bildi. Gözüm karardı, fenalaştım ve yere düştüm. Bilincim yerindeydi. O an aklıma hemen ailem geldi. 'Ya gördülerse, şu anda kim bilir ne durumdadırlar?' diye düşündüm." sözleriyle anlatıyor. Selek, canlı yayın sırasında spikerin kontrolü dışında, kimi zaman komik, duygusal kimi zaman da kendisinin başına geldiği gibi izleyen herkeste paniğe neden olan bir sağlık sorunu yaşanabileceğini hatırlatıyor. Bunun tamamıyla profesyonelliğin dışında değerlendirilmesi ve anlayışla yaklaşılması gerektiğini düşünüyor. "Canlı yayında her zaman her şeyi kontrol edebilmeniz mümkün değil." diyen Selek, perde arkasındaki küçük bir aksaklığın bile spikere mutlaka yansıdığını söylüyor. Ona göre, izleyici her zaman arka planda olan biteni anlayamayacağı için, spiker olayın mağduru iken sorumlusu olarak görülebiliyor. Eğer spiker tecrübeliyse o anı doğallıkla kurtaranlar oluyor. Ama her televizyoncu o kadar şanslı olmuyor. Bazen bir anlık hata, spikerin itibar kaybına ve hatta işini kaybetmesine de sebep olabiliyor.

Erhan Çelik /Kanal 7-Ana Haber: İnşallah bu son olsun!


Canlı yayın iftar saatine denk geldiği için, yayın arasında orucunu açarken izledik Erhan Çelik'i. O an iftarını yaparken yayında olduğunu fark etmemiş. Kısa bir süre sonra telefonuna ardı ardına düşen mesajlar ve gelen aramalardan durumu öğrenmiş. "O an artık yapacak bir şey yoktu. Bültene devam edip işime baktım." diyen Çelik, yayına devam etmekte zorlandığını ama haber sunumundaki konsantrasyonunu kaybetmeden bülteni tamamlamaya çalıştığını anlatıyor. Canlı yayın kazalarını ekranda olanlar için çok can sıkıcı buluyor Çelik. O an yaşanan şoku 'birkaç saniyeliğine dünyanın durması hissi' olarak niteliyor. Her meslekte istenmeyen kazalar yaşandığını belirten Çelik, bu milyonların önünde olunca ağır bir mahcubiyet duyduğunu söylüyor. Diğer meslektaşlarından farklı olarak bu kazalardan daha çok pay aldığını düşünüyor. İlk kazasını hiç unutmuyor. Show Haber'de ona ait olmayan ifadeler nedeniyle Reha Muhtar tarafından canlı yayında işine son verilmesiyle kazalar zinciri başlamış. Sonraki kaza sakarlığı nedeniyle bakan ağırladığı bir yayında bardak devirmek olmuş. O anı "Ama ne devirmek! Yere düşen bir bardaktan o kadar mı ses çıkar? Sonrasında yaramaz çocuklar gibi dudaklarımı ısırmam da cabası." tepkisi anlatmaya yetiyor. 

Bir başka bültende ise haberleri okurken, çaycının bir anda dalgın bir şekilde stüdyoya girmesi ve çıkarken de hâlâ bunun farkında olmayışı yayını kısa bir süre sabote etmiş. Ardından iftarda ekrana gelen yemek görüntüsüyle kazalar zincirini tamamlamak istiyor Çelik ve "Son olsun! İnşallah bu son olsun!" demekten kendini alamıyor.

Kaynak: Zaman