SON DARBE GİRİŞİMİYLE SAF DEĞİŞTİREN POLİTİKACILAR
Son yapılan darbe girişimleri (17-25 Aralık ve 15 Temmuz), şimdiye kadar yaşadığımız hiçbir darbeye benzemiyor. Mesela 1960 darbesi merkez sağın hükümeti olan ve 10 yıldan beri iktidarda olan Demokrat partiye karşı yapılmıştı. Bütün darbecilerin Ana muhalefet partisi yanlısı oldukları sır değildi. Hatta dönemim parti genel başkanı İsmet İnönü, Başbakan Adnan Menderes’e, “Ayağını denk al; sonra ben bile seni kurtaramam” demişti. Yani “Ben ki, darbe yapacak olanlar benim sözümden çıkmazlar. Ama gün gelir seni kurtarmak için onlar bile sözümü dinlemez olabilirler” demek istemişti.
Sadece partiler değil, Solcular, komünistler, Alevi vatandaşlar, gazeteciler, ne kadar irili-ufaklı solcu grup varsa bunların tümü 1960 darbesini desteklemişlerdi. 1971’de Başbakan Demirel’e verilen askerî muhtıra da ordunun içinde kümelenen Ana muhalefet yanlısı cuntacılar tarafından verilmişti. Nitekim muhtıra verildikten sonra tipik bir ana muhalefetçi olan Nihat Erim Başbakan yapıldı. Bu kez ordunun içinde ulusalcı kesim çoğunluktaydı ve aşırı solcuları kayırmadılar. Fakat ana muhalefetçi solculara en ufak bir zarar vermediler. Hem aşırı solcuları hem de ne kadar sağcı kesim varsa hepsini kıyıma tabi tuttular.
1980 darbesi de 1971 muhtırasına benziyordu. Darbeyi gerçekleştiren Kenan Evren hem sağcı hem de aşırı solcu ne kadar kesim varsa hepsini tasfiye etmişti. Ancak Atatürkçü olan ana muhalefetçilere hiç dokunmadı. 28 Şubatta post-modern darbeyi yapanlar sözde irticayla mücadele edebilmek için darbe yapmışlardı. Öyle de oldu. FETÖ dışında ne kadar sağcı ve dindar kesim varsa hepsi zarar gördüler.
2013 17-25 Aralık’ta yapılmak istenen huhuk darbesi ise, FETÖ’yü sevmeyen, kısacası Zaman gazetesini okumayan herkese karşı yapılmış bir darbe teşebbüsüydü. Tabi ana hedef Tayyib Erdoğan ve Ak Parti hükümetiydi. Darbeyi beceremediler fakat ortaya saçtıkları tapelerle ahlak ve namus cellatlığına soyundular. Sağda ve solda, Erdoğan’ı sevmeyen ne kadar kesim varsa hepsine gün doğmuştu adeta. Erdoğan’ı görevden uzaklaştırmak için Fetöcülerin hazırladığı bu tapeleri iyi bir fırsat olarak değerlendirdiler.
Ana muhalefet dâhil ne kadar aşırı ve orta solda grup varsa hepsi, Erdoğan’ı yıkmak için FETÖ’nün tarafında yer aldılar. 17-25 Aralık darbesi bir yolsuzluk mücadelesi olmadığı halde bu kesimler bunun bir yolsuzluk konusu olduğunda ısrar ettiler. Sadece solcular mı? Hayır, şahsî kinleri sebebiyle Ak Parti içinde yer almayıp da Ak Partiyi kendilerine rakip gören ne kadar hasut ve kindar sağcılar varsa onlar da FETÖ’yü desteklemeye başladılar.
Hatta Risale-i Nurların basımını Diyanet İşleri Başkanlığına verdi diye, gelirleri azalacağı için hükümete düşman olan bazı gazete sahipleri bile, daha önce FETÖcüleri hiç sevmedikleri halde, FETÖ’den yana tavır alıp hükümete düşmanlık yapmaya başladılar.
2013 Aralık ayında Hukuk darbesiyle işi beceremediler. Sadece darbeciler değil, Batı dünyası da şoktaydı. Ancak (B) planları da vardı. Bu (B) planı daha dehşetli ve silahlıydı. İşte 15 emmuz’da yapılmak istenen (B) planıydı. Bu plan da kayaya toslayıp akim kaldı ve bütün dünya yeni bir şoka girdi. Batı dünyası hala şoktan kurtulmuş değil. Hatırlayın; Batılı dostlarımızın kimisi üç gün sonra, kimisi bir hafta sonra, Avrupa Birliği gibi bir kuruluş da 3 hafta sonra şoktan kurtuldu.
Ne var ki, bu darbenin ortaya koyduğu ilginç gariplikler vardır. Daha önce FETÖ’yü düşman belleyen ne kadar aşırı veya orta solda grup varsa tümü birden FETÖcü oldular. Kendi ihtirasları içinde hasutluklarıyla baş başa kalan ne kadar sağcı parti varsa onlar da FETÖcü oldular. Bütün mesele Tayyip Erdoğan’ı görevden uzaklaştırmak… Onlar Tayyib Erdoğan’ı büyük ve yenilmez bir rakip gördükleri için, “Belki birlikte bir şeyler yapabiliriz” diye Batılı ülkeleri de yanlarına alarak darbecileri destekliyorlar.
İşte 15 Temmuz darbesinin garip tecellileri…