Siverek'in Tarihçesi Siverek

Siverek Güney Doğunun , Bir kültür ve asalet kentidir. Siverek Güneydoğuda , İslamın ve imanın öne çıktığı bir kültür mozayiği şahsiyetli olduğu kadar , cesaretli ,yiğit insanların yaşadığı bir itibar şehridir.

Siverek'in Tarihçesi Siverek

Siverek Güney Doğunun , Bir kültür ve asalet kentidir. Siverek Güneydoğuda , İslamın ve imanın öne çıktığı bir kültür mozayiği şahsiyetli olduğu kadar  , cesaretli ,yiğit insanların yaşadığı bir itibar şehridir.

 

Siverek tarihi camileriyle , kendine mahsus örf ve adetleriyle ,gözleri kamaştıran bir şehrimizdir.  Siverek, kenarından bakanları içine çekecek kadar her yönüyle cazip ve engin bir derya gibidir. Bağları, üzüm türleri, pekmezi, pestili, kesmesi, mayoş narları, sütü, peyniri ve ayranıyla ve hepsinden önemlisi suyu ve havasıyla bir başka güzeldir Siverek.

 

Kentin bu günkü ekonomik ve sosyal yapısına bakarak Siverek’li ince esmer endamı, gür siyah bıyıkları, şahin bakışları, iri ve ela gözleri, ve her göreni kendisine hayran eden levendane yürüyüşü ile tam bir Osmanlı efendisidir. Siverek’te yaşayan insanlar daima taşan, kabaran ve coşan bir sevdanın kahramanlarıdır. Siverek’lide bazen haklı bir öfkenin heybetini ifade eden sert bir bakış görebilirsiniz. Sakın telaşa kapılmayınız. Zira kesinlikle bu bakış yara değil, ağyaradır. Şanlıurfanın kurtuluşunda Siverek’linin katkısını unutmak vefasızlık olur.Ancak Siverek’lilerin sert bakışları altında munis ve dostane bir vefa vardır.

 

Siverek’te ilme ve ilim adamlarına gösterilen saygı, her türlü takdirin üstündedir. Kendisine hizmet eden herkese Siverek’li minnet duymakta ve takdir  hislerini  gizleyememektedir.  Zaten  “Bu şehirde en sevilmeyen şey nedir ? ” diye sorarsanız, herkes “Vefasızlıktır” diye cevap verir. “ En affedilmez suç nedir ? “ diye sorarsanız, “dostlara ve kimsesizlere karşı kaba davranmaktır.” diye  cevap verirler.”En geçerli meta (servet) nedir ?” diye sorarsanız , “Mertlik, cesaret, doğruluk ve asalettir.” derler. Işte Siverek’i  ve Siverek’liyi tanımak için lütfen bu pencereden bakmalısınız.

 

 

 

Siverek, sönmüş, bir yanardağ olan Karacadağın batısında, Fırata doğru uzanan bölgede, Diyarbakır-Şanlıurfa-Adıyaman arasındaki üçgende kurulmuş bir  şehirdir.

 

Tarihi, Sümer ve Asurlulara kadar uzanan şehir, Asurlular döneminde yığma  bir tepe üzerine inşa edilen kale etrafında kurulmuştur. Şehire hükmedenler  tarafından zaman zaman onarılan kalenin son olarak Bizans İmparatoru  II.Costantin tarafından  Diyarbakıra gelecek saldırıları önlemek ve  çevredeki önemli yolları kontrol altına almak amacıyla yeniden tamir  ettirilmiştir.  Tarihte pek çok medeniyetlere beşiklik eden ve değişik  milletlerin hakimiyetine giren Siverek, Milattan sonra Araplar, İranlılar,  Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlı İdarelerinde çok mamur günler geçirdiği  gibi, çeşitli savaşlarda tahrip edilip yıkık bir köy halini aldığı zamanlar  da olmuştur.  Diyarbakırın fethinden önce Halid b.Velid tarafından eyalet  merkezi olmuş, daha sonra Bizanslıların idaresinde Batlamyusun rivayetine  göre Kontopolislik yapmıştır.  Selçukluların Anadoluya girmesiyle, Melikşahın  komutanlarından Bozan Bey tarafından (1097) Urfa Kontluğuna,daha sonra Musul  Atabeyi Nureddin Zengi idaresine  geçmiştir.  1400lerde Timurun  tahribatından nasibini alan Siverek sırasıyla Mısırlıların (1426),  Akkoyunluların (1435), bilahere İranlıların eline (1451) geçmiştir.  Yavuz  Sultan Selimin Ridaniye Savaşı dönüşünde (1517) Osmanlı idaresine geçen  şehir, İranlılar tarafından tekrar zaptedilmişse de, bu uzun sürmemiş, 1535  yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından tekrar Osmanlıların idaresine  geçmiş ve Harput eyaletine bağlı bir kaza merkezi yapılmıştır. Osmanlı idarecileri tarafından zamanla şehire camiler, hanlar, medreseler, hamamlar ve  çarşılar yapılıp kalesi tamir edilerek, 1908 yılında mutasarraflık  yapılarak Çermik, Hilvan (Karacurun), Viranşehir  Sivereke bağlandı.

 

Milli mücadelede ve Urfanın kurtuluşunda çok büyük kahramanlıklar  gösteren Siverek 1923te vilayet merkezi yapıldı. Ancak Sivereklilerin bu  mutlu sevinçleri fazla uzun sürmedi. Bölgedeki aşiret yapılanması ve bu  aşiretler arasındaki akıl almaz rekabet ve şahsi ihtiraslar maalesef Siverek  vilayetinin 1926 yılında ilçe yapılmasına sebebiyet vermiştir.

 

İşte Siverekin Cumhuriyet devri macerasının başlangıcı... 1926dan  1996ya kadar tam 70 yıl... Evet tam 70 yıl... Bu uzun yıllar içinde Siverek  geniş arazisi, verimli toprakları, mücadeleci ve çalışkan insanları ile pek  çok il merkezini sosyal ve kültürel açıdan geride bırakarak, ama maalesef çok  acı günler yaşayarak, günümüze bir mücadelenin (il olma mücadelesinin) adeta  sembolleşen şehri olarak  Türkiye gündemine yerleşmiştir.

 

Türkiye genelinde kültür ve ilim dünyamıza pek çok değerli isimler  armağan eden Siverek, maalesef belli başlı üç nedenle kendisine layık  olan  ve gelmesi gereken yere gelememiştir.

 

1.Aşiretler arasında bitip tükenmek bilmeyen ve bölgede adeta sosyal bir  kangren olan kan davaları ve ölümler... Yerleşik hayatı cehenneme çeviren kan  davalarının sosyal ve ekonomik, hatta zirai hayata getirdiği zararları yeri  geldikçe inceleyeceğiz.

 

2. 1970lerden sonra başlayan anarşi ve terör olayları,Sivereki ve  çevresini çalkalamış,şehri zaman zaman yaşanmaz bir hale getirmiştir.  Bunun  neticesi olarak pek çok insan ve bilhassa zengin ve şehirli tabaka  Sivereki terk etmiştir.Bunun yanı sıra okumuş kitle de büyük şehirlere  giderek beyin ve sermaye göçüne sebep olmuşlardır.

 

3.Siverekin ilçe merkezi olarak kalması ilçede gerekli alt yapı ve  yatırımların yapılmamasına neden olmuş.Diyarbakır ile Şanlıurfa illeri  arasında sıkışmış, bu iki büyük il ile rekabet imkanı da olmadığından  buralara da büyük oranda sermaye ve yetişmiş insan gücü vermiştir.

 

Siverekte  yapılması gereken ve Siverekin hakkı olan özel ve kamu yatırımları maalesef  yukarıda sayılan üç nedenle çevre illere kaymıştır.Kısaca bugün Siverek,sosyal, kültürel,ekonomik,sanayi ve idari yönden olması gereken yerde değildir.

 

 

 

SİVEREKİN İSMİ

 

Geçmişi millattan öncesine dayanan, Sümer, Akad, Asur, Eti, Mitani, Bizans, Arap, Selçuklular ve Osmanlılardan günümüze kadar çok değişik kavim ve milletlere beşiklik eden Siverek şehrinin tarihi kadar ismi de  değişmiştir.  Çeşitli merhalelerden geçerek bu günkü halinde karar kılmıştır  SİVEREK ismi bu günkü şeklini alıncaya kadar değişik şekillerde söylenmiş ve Sümer, Hitit, Asur, Mittani, Bizans ve Arapların bu şehre verdikleri isimlerin sanki bir özeti olarak ortaya çıkmıştır.İşte tesbit edebildiklerimizden bazıları; KİNABA, SURK, SEVAVORAH, SEVAVARAK, SEVAVEREK, SEBABEREK, SİBABARKA, SIKLIS, SÜVEYDA, SERREK ve SENN... Sanki, tarih içinde kullanılan bu İSİMLER macun yapılarak bunlardan SİVEREK çıkmıştır. Siverek isminin bu şeklini alması bile,onun tarihin çok eski devirlerine kök saldığını göstermektedir.  Yaptığımız araştırmada  Siverek adının kaynağı ve manası şu şekilde ortaya çıkmıştır;

 

SEVAVEREK:Bizans ve Ermeni kaynaklarında Siverek için kullanılan bu  isiminin kelime manası   SEAV:siyah  AVEREK:harebeler  yani siyah harebeler anlamına gelmektedir.

 

SURK:Kırmızı toprak anlamına gelen bu ismi Sasaniler vermişlerdir.

 

SERREK:Farsçada birşeyin başı ,veya baş damarı anlamındaki bu ismi İranlılar vermişlerdir.

 

SENN:Diyarbakırı ele geçiren Bekir b. Vail kabilesi,bölgenin tamamına hakim olmak istediğinde Siverek kalesi önlerinde bir engel olarak kalmıştı SENN ise arapçada Diş ya da engel anlamına gelmektedir.Diyarı- bekire bu ismin verilmesi Bekir bin Vail kabilesinin namına nisbetle  olmuştur.

 

SÜVEYDA: Arap ve Bizans kaynaklarında , Arapların Siverek için es_Süveyda ismini kullandıkları anlaşılmaktadır. Süveyda  siyah manasında kullanıldığı gibi, daha çok kalpteki siyah nokta, yani kendsine  aşık olunan , sevilen ,  sevda manasına da gelmektedir. Ermeni ve Süryani kaynaklarındaki  manası ( siyah harabeler) kalpteki siyah nokta ile  günümüze kadar gelen siyah taşlar birbirine uygunluk arzetmektedir. Bu gün  bile Siverekin siyah taşları meşhurdur.

 

Çeşitli kaynaklardan öğrendiğimize göre Siverek hakimiyetine girdiği kavimlerin dilinde birbirine yakın isimlerle anılmıştır. Bunlardan :

 

Sümer,Hitit, Akatlar, ; Sevavorah,

 

Asuri ve Sonrakiler ; Sevaverek ,

 

Bizanslılar (Ermeni ve Süryaniler) Sevaverek

 

İranlılar ; Surk ve Serrek,

 

Araplarda ise Senn ve Süveyda ile isimlendirilmiştir.Yine bazı kaynaklarda ve halk arasında KANKALESİya da KİNABA diye adlandırıldığı da bildirilmektedir. Bu gün bile halk arasında bu isimlerden bir kısmı (Surk, Kankalesi) kullanılmaktadır.

 

İnsanın,sanki tarihte bu beldeye verilen isimler bir kaba konup karıştırılmış ve içinden SÜVEREK, SEVEREK ve bu günkü SİVEREK  çıkmıştır diyesi geliyor.

 

 

 

ŞEHRİN KURULUŞU

 

 

 

 Mazisi milattan önce 5000li yıllara kadar uzanan Siverekin ne zaman ve  kimler tarafından kurulduğu kesin bilinmemekle beraber Sümer, Asurlar, Medler, Eti,Kamuk, Hurri ve Mitanilerin burada değişik zamanlarda hüküm  sürdükleri hem eski tarih kaynaklarında, hem de son zamanlarda yapılan  tarihi kazılardaki buluntular sayesinde anlaşılmaktadır. Şehrin etrafında kurulduğu kale ilk defa Asurlular tarafından yapılmıştır. Daha sonra  Bizanslıların eline geçen Siverek kalesi Diyarbakırın dış saldırılara karşı korunması ve  ordu konaklama yeri olarak kullanılmıştır.

 

Yığma bir tepe üzerine inşa edilen ve tarih içinde pekçok medeniyete  sahne olan Siverek, bu zaman içnde bazen imar edildi, bazen de karşı  tarafın saldırılarına uğrayarak tahrib edilip köy halini aldı.Kısaca Siverek umranı da, hüsranı da yaşamış pekçok med-ceziri görmüş, ama bu dalgalarda erimeyerek günümüze kadar gelebilmiş bir beldedir.

 

YÖNETİM SAFHALARI

 

Dicle ile fırat arasındaki bölgede yer alan ve tarihi Milattan çok  önceye dayanan Siverekte değişik kavimler hüküm sürmüşlerdir.

 

SÜMERLER:M.Ö.3500-2800 Yıllarında  Siverekte, Hassek Höyükte ve bölgede  hüküm sürmüşlerdir.

 

AKADLAR:M.Ö.2800-2500 Yıllarında Sümerlerin yenilgisinden sonra bölgede  hüküm sürmüşlerdir.

 

BABİLLER:M.Ö.2500lerde Sümerlerin bölgeden çekilmesinden sonra hüküm  sürmüşlerdir.

 

HİTİTLER:M.Ö.1600 Yıllarında Mitannilerin egemenliğine son veren  Hititler Mezopotamyanın kuzeyinde ve Siverek civarında hüküm sürmüşlerdir.  Sivereke bağlı Taşlı köyünde 1939 yılında Hititlere ait bir heykel  bulunmuştur.Araştırmacılar ve arkeoloğlar bu heykelin Hitit ilahı olan  Kinabaya ait olduğunu iddia ediyorlar.Ayrıca kalenin güneyinde bulunan  Yeraltı hamamındaki aslanlı kurna ile duvardaki aslan başı kabartması Hitit  kültürünün özelliklerini taşımaktadır.Hititler döneminde Kinaba ( Siverek )  önemli bir idare merkezi olmuştur.

 

ASURLULAR:M.Ö.11.ve 10.yüzyıllar bölgede Asurluların Arap kökenli  Aramileri bozguna uğrattıkları ve Diyarbakır bölgesinde,Diyarbakır dahil  Kuzey Mezopotamyada hüküm sürdükleri ve Sivereki Asur eyaleti haline  getirdikleri yıllardır.Asurluların hakimiyeti M.Ö. 600 yıllarına kadar  sürmüştür. Bu dönemde Siverek savaşlarda yakılıp yıkılmıştır.Bir köy halini  alan Siverek daha sonra Perslerin bölgeye gelmesiyle tekrar canlanmaya  başladı.Perslerin hakimiyeti Makedonyalı Büyük İskenderin bölgeye girmesiyle  son bulmuştur. Büyük İskenderin ölümüyle Makedonyalıların bölgedeki hakimiyeti  son bulmuş ve bölge M.S. ilk yıllarda Romalıların eline geçmiştir. M.S. 240  Yıllarında Sasaniler Romalıların elinde bulunan bölgeye Kral Ardeşir  komutanlığında sahip oldu.Ancak Romalılar bölgeyi Sasanilerden tekrar geri  aldılar.

 

BİZANSLILAR:Romalıların elinde bulunan Siverek, Doğu Roma  İmparatorluğunun Bizans İmparatorluğu adını almasıyla uzun süre bu devletin  egemenliğinde kaldı  M.S.540 yıllarında tekrar Sasanilerin eline geçmiştir.  Sasaniler hükümdar Nuşirevani Adil ile II.Hüsrev zamanlarında bölgeye hakim  olmuşlarsa da Bizanslılar bölgeye tekrar egemen olmuşlardır.

 

MÜSLÜMANLAR: Bölgeye girişleri ilk defa Hz.Ömerin Hilafeti döneminde  olmuştur Ebu Ubeyde Bin Ğanem Komutanlığındaki İslam ordusu 637-639 yılları  arasında Diyarbekir ve Sivereki almışlardır. Başka bir Rivayette de  Diyarbakırın fethi sırasında Halid b. Velidin bölgeye geldiği, Diyarbakır  ve Siverekin onun tarafından alındığı bildirilmektedir.Daha sonra Emevi ve  Abbasi dönemlerinde de İslam hakimiyeti altında kalan Siverekte  kısa  aralıklarla  yönetim değişiklikleri olmuştur.

 

Haçlı seferleri sırasında tekrar Bizanslıların eline geçen (1069)  Siverek, Malazgirt Savaşından sonra Melik Şah döneminde Bozan Bey tarafından  feth edilerek, tekrar İslam hakimiyetine girmiştir. Ancak haçlı seferleri  sırasında (1097) Urfa Kontluğuna bağlanan Siverek, 1200 yılında Musul Atabeyi  Nureddin Zengi tarafından feth edilmiştir. 1256 yılında Moğollardan Hulagunun  ve daha sonra (1400) Timurun istilalarına uğramıştır.Bundan sonra sırasıyla  Mısır Memluklularının, 1435 yılında Akkoyonluların, 1508 de ise Safevilerin  eline geçti.

 

OSMANLILAR:Siverek ilk defa 1517 yılında Osmanlıların eline geçti.  Yavuz Sultan Selim Mercidabık Savaşı sırasında Sivereki Osmanlı topraklarına  katmıştır.Ancak Safeviler 1522 yılında Sivereke bir daha girdiler.1535  yılında Irakeyn seferine çıkan Kanuni Sultan Süleyman hastalanınca  Karacadağda konaklamış ve oradaki suyla şifa bulmuştur.İşte bu sırada  Siverek Osmanlı hakimiyetine girmiştir.Bu dönemde pek çok imar faaliyetine  sahne olan Siverekte camiler,hanlar,hamamlar,çeşmeler ve çarşılar yapılarak Siverek kalesi de yeniden tamir edilmiştir.1908de Viranşehir,Çermik ve Karacurun (Hilvan) kendisine bağlanarak mutasarrıflık yapılmıştır.

 

 

 

 CUMHURİYET DÖNEMİNDE SİVEREK

 

 Yukarıda görüldüğü gibi bir çok kavimlere beşiklik eden, saadeti de  şekaveti de gören,eyalet merkezliğinden köye, köyden mutasarrıflığa inip  çıkan ve tarihin dalgalarına karşı direnerek ayakta durmayı başaran  Siverek,Osmanlı devletinin yıkılışının ardından Türkiye Cumhuriyetinin  kurulmasıyla yeni bir döneme girmiştir.

 

Daha önceki dönemlerinde Başkentlik, Eyalet,Sancaklık, mutasarrıflık ve  vilayetlik gibi aşamalar geçiren Siverek,Cumhuriyet dönemine Diyarbakır  vilayetine bağlı sancak olarak girmektedir.

 

Milli Mücadelede göstermiş olduğu büyük kahramanlıklardan ve bağlılıktan  dolayı 1923 yılında Viranşehir ve Çermik ilçeleri de kendisine bağlanarak  vilayetlikle mükafatlandırılmıştır. 1926 yılına kadar vilayet kalan Siverek,  kurtuluş savaşının vermiş olduğu ağır harabiyete rağmen sosyal, kültürel,  eğitim ve ekonomik açıdan şehir olma vasfını koruyordu.  Siverek tam kalkınma  ve gelişme devresine gireceği sırada,aşiretler arasındaki çekişmeler ve yerel  yöneticilerin de isteğiyle 1926 yılında ilçe yapılarak Urfaya bağlanmıştır.  İlçe yapılmasıyla beraber adeta gelişmesine set çekilmiştir.  Bu dönemden  itibaren bir çok alanlarda gerileme başlamıştır. 4314 Km2 yüzölçümüne sahip  olan Siverek, 2 veya 3 (Tuceli,Aksaray,...)il merkezi hariç tüm, illerin  ilçe merkezi yüz ölçümlerinden büyüktür ve her yönüyle gelişmeye  müsaittir. Siverekte belediye Cumhuriyetten önce kurulmuştur.  İlçe olmadan  önceki Siverekin gelişmişliğini anlamak için aşağıdaki bilgileri okumak  yeterlidir. 1893 Osmanlı nüfus sayımlarında Siverekin merkez nüfusu 30.713  tür l905 Diyarbakır vilayet salnamesinde 35,000.Aynı salnamede bir hükümet  konağı, iki cami,üç mescit,bir kilise,iki medrese(Lise sonrası okul) bir  İdadiye (Lise), bir Rüştiye (Orta okul), üç iptidaiye (İlk okul), altı sübyan  mektebi (ana okulu),dört azınlık okulu (Gayrı müslim okulları), dört han, iki  hamam, bir çarşı ,ve beş çeşme olduğu yazılmaktadır.

 

İlçe olduktan sonra,  eğitim yuvalarının çoğu kapanmıştır.Uzun yıllar  sadece bir kaç ilk okul ile eğitime devam etmiştir.Bunun dışında diğer  konularda da Siverek gerilemeye devam etmiştir.Belediyece bazı çalışmalar  yapıldıysa da bunun yeterli olduğu söylenemez. l945 yıllarına kadar gün be  gün gerileyen Siverekte, aydın insanlar ve basının büyük çaba ve mücadeleleri  neticesinde 1946 yılında Siverek orta okulu açılmıştır,l947 yılında ilk  defa , 1970 yılında ise ikinci şehir planı çalışmaları yapılmıştır,l950 de  içme suyu l953 de ise elektrik şebekesi yapılmıştır.

 

Siverek belediyesi kendi imkanlarıyla hizmetlerini devam ettirerek başta  ana caddeler olmak üzere yaş ve kuru hal pazarı,eski buğday pazarı yıktırılıp  yerine betonarme buğday pazarı yapılmış bundan başka kasaplar ve manavlar  çarşısı,içinde küçük sanayi sitesinin de yer aldığı şehirler arası otobüs  terminali,halkın en önemli geçim kaynağı olan hayvan pazarının tesisi  tamamlanmıştır.l963 te ilçe halk kütüphanesi, 19.. yılında Siverekin en  önemli tesislerinden olan ve Türkiye süt endüstrisi kurumu (SEK) tarafından  kurulan Süt ve tereyağıfabrikası açılmıştır. 1923 ile 1996 yılları  arasındaki 73 yıllık dönemde Siverek gelmesi gereken seviyeye ne yazık ki  gelememiştir.

 

Bir zamanlar kültür seviyesi yüksek  olan Siverek aydınlarının günden  güne başka şehirlere göç etmesi,aydın insan nüfusunu azaltmış,köyden şehre  akan göçler ise eğitim ve kültür seviyesini iyice düşürüp Sivereke büyük bir  köy ya da şehirköy manzarası vermiştir.

 

1974 te yetersiz kalan hükümet binasının yerine yenisi yapıldı Siverek  ilçe olmadan (1926) evvel eğitime açık olan idadi mektebi (Lise) kapandıktan  37,38 yıl sonra l965 yılında yine aydınların ve yerel basının çaba ve  mücadeleleriyle eğitime açılmıştır.

 

Ondan sonraki zaman içerisinde gerçekten kayda değer sosyal ve kültürel  faaliyet görülmemiştir.1965ten sonra Lise ve dengi eğitim alanında bir çok  dallarda okullar açıldı.

 

1924 YILI DEVLET SALNAMESİ

 

Türkiye  Cumhuriyeti

 

 

 S İ V E R E K  V İ L A Y E T İ

 

Vilayetin vaziyet ve ahvali umumiyesi.-Varidatı umumiye ve hususiyesi.- mektebler,cemiyetler,şirketler ve fabrikaları,-ihracatı,-nüfusü umumiyesi memurların sıfatı,memuriyetleriyle isimleri.

 

Vilayetin vaziyet ve ahvali umumiyesi:

 

Siverek vilayeti,Viranşehir kazasıyle merkeze aid Karakaçi,Karacadağ, Bucak nahiyelerini havi beş yüz seksen köyden ve bir çok göçebe aşairden ibarettir.Vilayetin umumi mesahe-i sathiyyesi 13,500 kilometre murabbaı yani 6.000.000.dönümdür.Bunun sülusanı nisbetinde ormanlık ve mütabakisi taşlık olup, kabili ziraat kısmı bir milyon dönümdür.

 

Siverek vilayeti bir ziraat memleketidir. Arazisinin münbit ve mahsuldarlığı sayesinde istihsalatı ziraiyesi ihtiyacatı mahaliyeye kafi geliyor.senevi 340.000 kilo pirinç 6.000.000 kilo mikdar buğday 900.000 kilo arpa haric sevkiyatta bulunmaktadır.

 

Vilayetin varidatı umumiyesi 191,185 lira, varidatı hususiyesi 85,000 adet liradır.Vilayetin dahilinde şirket olmayıp yalınız Viranşehir kazasında bir un fabrikası vardır. Merkez vilayetde bir kız ve iki erkek ilk mektebiyle bir iptidai leyli köy mektebi ve merkeze aid muhtelif köylerde dört aded ilk erkek mekteb mevcud olub, bunlara müdavim talebe mikdarı ellisi kız ve dört yüzü erkek olmak üzere çemen dört yüz ellidir.

 

 

 

                        

 

MÜNTEŞİR GAZETE VE MECMUALAR

 

İRFAN GAZETESİ: Haftalık olarak siyasi mahiyetde Siverekde intişar eden İrfan ğazetesi ilk defa olarak 22 nisan 339 tarihinde şapiroğrafla ve 3 Şubat 341 tarihinden itibarende tab makinesiyle tab ve intişare başlamıştır.Pazarertesi günleri neşir olunur.Sahibi imtiyazı Siverekli Mehmet Siret efendidir.Heyeti muhaririyesi paşazade Fikri,Kekeizade Mustafa Vasfi, Acemzade Fikret beglerdir.Kendi matbaası mevcud olub adedi tabı üç yüzdür.

 

ALTIN IŞIK Mecmuası:Onbeş günde bir ilmi ve edebi mahiyetde  neşir edilmektedir 341 senesi nisanında tesis ve intişare başlamışdır.Sahibi imtiyazı ve müessisleri Mehmet Siret,Acemzade Mahmud Fikret efendilerdir. Müstekil ser muherriri yokdur.Heyeti tehririyesi Mustafa ve Fikri beglerdir. Adedi tabı beş yüzdür.Kendi matbaası yokdur.

 

KEŞKÜL

 

ESER HAKKINDA:

 

Burada okuyacağınız Siverek tarihi ile ilgili notlar,eski Viranşehir Kadısı AbdulCelilzade Zühtü Efendinin Keşkül adlı el yazma kitabından aynen yeni Türkçeye aktarılmıştır.

 

Eser, yazarın oğlu Mehmet Feyzi BAYAR tarafından muhafaza edilmektedir.El yazmasının 436.ile 446.sahifeleri arasında yer alan bu bölümün başında  şu ibare bulunmaktadır: Urfa ilk tedrisat mektebi müfettişi  Baki Beyin istirhamı üzerine Siverek hakkında yazdığım tarihtir

 

Siverek   tarihi  ile  ilgili  olan bu  bölüm, Mehmet Feyzi BAYAR  tarafından hiç değiştirilmeksizin bu günkü dile aktarılmıştır.Eserin sonunda yeralan 1/5/931 tarihi bu notların yazılış tarihi değil,el yazmasına geçiriliş tarihidir.Kitabın yazılışı yazarın oğlu Mehmet Feyzi BAYARa göre 1926-1927 tarihleridir.AbdulCelilzade Zühtü Efendi,o sıralarda Siverekte bulunuyordu.     

 

 

 

URFANIN KURTULUŞUNDA SİVEREK’İN ROLÜ

 

Haçlı zihniyetinin,Anadoluyu emelleri doğrultusunda işgal etmek ve  aralarında pay etmek için giriştikleri istilanın bir bölümü olan Urfanın  işgaline karşı, gerek Urfalının gerekse çevre aşiretlerinin büyük  mücadelesi vardır.Bununla beraber işgale karşı gerek örgütlenmede ve gerekse  fiili mücadelede,Siverekliler büyük rolü oynamıştır.

 

Milli mücadele ile ilgili kaynaklarda belirtildiğine göre o zaman için  en emin,güvenli ve teşkilatlanmış yer Siverek idi.Bunun için  Urfadaki  Ali Saip Ursavaş ve Ali Rıza Bey gibi,güvenliğini tehlikede gören komutanlar  hep Sivereke sığınmışlardır.Ayrıca Fransız işgal kuvvetleri komutanları  Villi ve Normanın işğali genişletmek için Diyarbakır,a geçişleri Siverekte  başta Cudi paşanın ve diğer aşiret reislerinin akıllı ve kahramanca  davranışları sonucu akim kalmıştır.

 

Siverekliler gerek kendi kurdukları Müdafai Hukuk cemiyetlerine gerekse  Kuvai Milliye teşkilatına bütün güçleriyle destek olmuşlardır.1919  yılında Siverek Müdafai Hukuk cemiyeti,Siverek müftüsü Yeşilbaş Osman  Efendinin evinde yapılan bir toplantının sonunda oluşturuldu.Bu toplantıya  Cudi Paşa,Mahmut Efendi,Şaraptullu Ömer Ağa,Ramazan Ağa oğlu Mehmet,Küçük  Ömerlerin Rüştü,Bekir Köran,Karahanlı Şeyhmus ve Refik Bey katılmışlardır.

 

 Daha sonra Siverek Müdafai Hukuk cemiyetinin başına Cudi Paşa  getirilmiştir.

 

Siverek Müdafai Hukuk cemiyeti üyeleri;

 

Başkan:Cudi Paşa

 

 Üyeler: Odabaşızade Mahmud Efendi(Meclis-i Mebusan Üyesi),

 

Ramazanoğlu Mehmet Ağa,

 

Refet Bey ,

 

Karahanlı Şeyhmus,

 

Molla Şeyh,

 

Şaraptullu Ömer Ağa

 

Bu cemiyetin kuruluşundan sonra Kuvay-ı Milliye Heyetlerine daha düzenli     bir şekilde yardım yapılmıştır.

 

Sivas Kongresinden sonra oluşturulan Heyet-i temsiliye ile irtibata     geçerek Milli Mücadeledeki görevlerini harfiyyen yerine getirmişlerdir.Özellikle Urfanın kurtuluşunda en büyük cephane , ilaç ve diğer savaş  ihtiyaçları Siverek Müdafa-ı Hukuk Cemiyetince yerine getirilmiş ve  Siverekliler bu konuda hiç bir fedakarlıktan kaçınmamışlardır.Ayrıca   Fransızların Güneydoğuyu işgallerini protesto ederek telgraf    çekmişlerdir.

Siverek Kaymakamlığı