SEN GELİNCE
Kurak toprakların yiğit oğlu,
Dünyaya yetim olarak doğdu.
Yetimliğin ikliminde iken öksüz kondu!
Her şeye rağmen dimdik ayaktasın,
Çünkü sen peygamberliğin son halkasısın…
Ömrünle nakşolunacak tüm mevsimler,
Yeniliğin ve teslimiyetin habercisidirler.
Omzunda büyük bir emanet,
Ama kutsal bir emanet,
Sana da bu yakışırdı ya Muhammed.
Bir yol var Mekke den Medine ye doğru,
Sürgün iken Sen ve arkadaşların o yolda yolcu,
İşte geliyor Medine kentinin medeni konuğu,
İnsanlık Senin gelişinle medeniyet buldu.
Karanlıkları yırtıp İslam’ın nuruyla buluştu.
Cehaletin kol gezdiği bir devirde…
Yayılıyorsun karanlığın en orta yerine,
Güneş misali aydınlatıyorsun Allah’ın emri ile
Umut oluyorsun Âleme kurtuluşun umudu,
Milyonlarda bu uğurda sana Ümmet oldu.
Kadınlar eşya gibi pazarlara satılırken,
Kız çocukları dirice toprağa gömülürken,
Sen ellerinden tutup çıkarıyorsun düzlüğe,
Ve diyorsun ki o günün ve bu günün Annelerine,
Cennet sizin ayaklarınızın altındadır buyurun böyle…
Duysun Ebucehiller kadının ayak seslerini,
Görsün Ebulehebler kadının o yüce makamını,
Ama duyup da görmek istemezler o anı,
Kadınlar büyük haklarla tanıştı,
Sen geldin ya her şey güzel bir hal aldı.
Ve yeniden doğumun geliyor akıllarımıza,
Birilerinin yıkılmaz dedikleri sarayları yıkıldı.
Sönmez dedikleri bin seneden beri
Yanıp duran ateşleri söndü.
Sen gelince daha neleri değişti neleri âlemin,
Ardından öyle bir ateş tutuştu ki yüreklerde,
Senin gelişinle Senin Peygamberliğinle…
İnançsızlar gelsin de ateşi görsünler,
Bin dört yüz yıldır sönmeyen İman ateşi,
Kıyamete kadar sönmez bu ateş,
Allah’a kul Muhammed’e Ümmet olma ateşidir.
Yüreklerimizde yanıp tutuşan,
Öyle bir ateştir ki yakmaz tenleri.
Söndürmeye kalkış salarda söndüremezler.
Alevlendikçe alevleniyor Hak Muhammed aşkıyla,
Ve hükümdarlar gelsin de sarayları görsünler.
Kur an ve Sünnetin aydınlattığı sarayları…
Ya Muhammed, senin kurduğun saraylar yıkılmaz.
O saraylarda eğilmez doğruluğun,
Yüksekçe alçakgönüllülüğün,
Güvensizler içinde güvenirliğin,
Korkaklığın ve cimriliğin kapısını kapatıp,
Yiğitliğin ve mertliğin kapısını açışın…
Haksızlığa zulme baş kaldırışın,
Eşsiz adaletinle hükmedişin,
Müminlere karşı yumuşak duruşun,
Gül misali, gül kokulum, gül duruşlum!
Her zaman yeniliklere açık oluşun var bu saraylarda.
Bu saraylar Allah ve Muhammed sevgisinin,
Harcıyla yoğrulmuş gönüllerdeki iman sarayadır.
Harp meydanında bir komutan,
Kervanbaşlarında ticaretle uğraşan,
Sürülerin başında güzel bir çoban,
Cemaatin önünde mihrapta İmam,
Güzel olan her şeye öndersin her nerede olursan...
Gittiğin yollara feda eyledikse kendimizi,
Sana olan sevgimizdendir ey Nebi!
Sen vefat edip kavuştunsa da Rabbine,
Daima dipdirisin yüreklerimizde,
Cennette kavuşmak, komşu olmak, konuşmak ümidi ile…