SDE'den Mısır'daki askeri darbeye tepki
Mısır'da seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve yönetimine karşı yapılan Askeri Darbe'ye SDE tepki gösterdi.
SDE'den yapılan açıklamada; "
Mısırda Devrime ve Demokrasiye Darbe
Mısırda 30 Haziran gösterileriyle başlayan süreç kelimenin tam anlamıyla bir askeri darbeyle sonuçlandırıldı. Başta, demokratik yolla seçilmiş Cumhurbaşkanına karşı yine demokratik bir protesto hareketi olarak sunulan bu gösterilerin bir askeri darbeye ulaşmış olması yaşadığımız coğrafyada demokrasinin ne kadar büyük tehditler altında olduğunun çok net bir resmini göstermiştir. Demokrasiye karşı tehdidin bizzat demokrasinin yollarından geçerek yaklaşması ibretlik bir durum olmuştur. Bu gelişme İslam dünyasında demokrasinin ne kadar zorlu bir yoldan geçmek durumunda olduğunu da göstermiş ve kuşkusuz bu dünyada demokrasinin gerçek dostları ve düşmanlarının yeniden gözden geçirilmesini gerektirmiştir. Çünkü görünürde İslam dünyasında demokrasinin gelişimini dert etmiş görünen ulusal veya uluslar arası mihrakların darbe karşısında takındıkları tutum çok daha gerçek başka bir yüzlerini göstermiştir.
25 Ocak Devriminin ardından gidilen ve Mısır tarihinin ilk şeffaf demokratik ve en yüksek katılımlı seçimlerinde Cumhurbaşkanı olarak seçilen Muhammed Mursiye karşı Mısır ordusunun yaptığı darbe Arap Baharı sürecinde önemli bir kırılmayı temsil ediyor. Bu kırılma kuşkusuz sadece Mısırda veya Arap Baharı ülkelerinde değil aynı zamanda bütün medeni dünyada da yaşamaktadır. Halkın oylarıyla seçilmiş bir cumhurbaşkanını daha birinci yılında görevinden azleden bir ordunun yaptığı şeye darbe demekte zorlanan bir dünya, kuşkusuz şaşırtıcı bir dünyadır. Mısır devrimine ve demokrasisine karşı askerin yaptığı darbenin batılı ülkelerce bir darbe olarak isimlendirilmemesi ya bu ülkelerin de darbeye ortak olarak müdahil olduklarını veya teşvik ettiklerini gösteriyor. Bu durumda Müslüman halklara sürekli olarak demokrasiyi telkin eden, Müslüman halklara demokrasi götürmek için savaşları ve işgalleri göze alan Batılıların işlemekte olan bir demokrasi sürecine karşı böyle bir darbenin yanında yer almaları, kuşkusuz şimdiye kadarki bütün siyasi analizleri gözden geçirmeyi gerektirmektedir. Bu tuhaf gelişmelerin tam da ortasında İslam ve demokrasi ilişkisini tartışma gündemine getirmek ise tek kelimeyle traji-komik bir manzara arzediyor. Çünkü demokratik yolu savunan ve bunun için hâlihazırda direnenler, zaten Müslüman kimliğiyle temayüz etmiş olan Müslüman Kardeşler. Buna karşılık burada demokrasiye darbeyi yapan, bu darbeyi destekleyenler de bizzat bu tartışmayı açanlar.
Mısırdaki askeri darbe, daha şimdiden İslam ülkelerinde demokrasinin gelişimine karşı ne tür engellerin olduğu ve bir şekilde yoluna girmiş bir demokratikleşme sürecinin ne tür risklerle karşılaşabileceğine dair çok önemli dersler içeriyor. Mursinin bir yıl içinde kendisinden beklenen mucizeyi göstermediği gerekçesiyle başarısız olduğuna karar veren temerrüt (isyan) hareketi 22 milyon imza topladığını iddia ederek bunun 17 milyon oyla seçilmiş olan Mursinin azledilmesi için yeterli olduğuna kendi kendine karar vermiştir. Seçime katılımın bile en fazla 34 milyon seviyelerinde olduğu bir Mısırda 22 milyon imzanın nasıl toplandığı ayrı bir konu, ancak imza toplama nın bir anda bir yasal yaptırım unsuru olarak medyada işlenip fiilen kabul ettirilmesi üzerinde de ayrıca durmak gerekiyor. Mısırdaki darbenin böylece güçlü bir ulusal ve uluslar arası medya eşgüdümüyle kotarılmış olduğu ortaya çıkmıştır. Bu eşgüdüm, yasalarda hiçbir yeri olmayan imzayı oyun yerine ikame etmeyi başarmıştır.
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursiye karşı daha seçildiği günden itibaren harekete geçirilen propaganda ne yazık ki, onu bir diktatör gibi resmetmeye çalışmış, kendisine karşı direnen kendi bürokrasisi ve güvenlik güçleri Mısırı yönetme iradesine türlü türlü sabotajlar düzenleyerek yönetimi beceremediği izlenimi yaratmaya çalışmıştır. Bütün bunlar, darbeler geleneğine sahip olan Türkiyeden okunduğunda çok tanıdık gelen süreçler. Devrimden hemen bir gün sonra hem Mursi döneminde ortaya çıkan tuhaf benzin krizi, ekmek kıtlığı ve elektrik kesintisi sorunları bir anda çözülüverdi. 11 Eylül 1980'de her yerde patlayan bombalarla, silahların 13 Eylül'de birdenbire nasıl sustuğunu biz Türkiye tecrübemizden gayet iyi biliyoruz. 33 yıl sonra aynı oyunun Mısırda oynanmış olması, darbeler geleneğinde yeni bir şeyin olmadığını da gösteriyor.
Derbenin Uluslar arası Boyutları
Mursiyi diktatörlükle ve muhalefete baskı yapmakla suçlayan darbe işe 7 Mursi yanlısı veya dini içerikli yayın yapan TV Kanalını kapatmakla ve yüzlerce insanı tutuklamakla başladı. Oysa Mursi zamanında hiç bir TV kanalı kapatılmamış olduğu gibi hiç bir gazeteci veya parti yetkilisi de düşüncesinden dolayı tutuklanmış değildi. Üstüne üstlük barışçıl gösteri yapan halka sabah namazı esnasında askerin açtığı ateş sonucunda 55 ölüm ve yüzlerce yaralının olduğu tam bir katliam yaşanmıştır.
Hem darbe hem de onun karşısında devam edeceği anlaşılan direnişin bölgenin siyasal, kültürel ve ekonomik alanlarında büyük sonuçlara yol açacağı muhakkak. Mısır bölgenin en önemli ülkelerinden birisi olduğu için bu bölgedeki gelişmeler Arap Baharı süreci, İsrailin geleceği, bölgesel sorunlar ve ilişkiler gibi birçok dinamiği etkileyecektir.
Esasen, işe başlar başlamaz darbe yönetiminin iki icraatı, uluslar arası yönelimini de ortaya koymuştur. Mursinin açmış olduğu Gazze ile Refah sınır kapısının kapatılması ve Esad Suriyesi ile yine Mursi tarafından kesilmiş olan diplomatik ilişkisinin başlatılması. Buna ABD ve ABnin darbe dememesi ile Körfez ülkelerinin hemen kesenin ağzını açması eklendiğinde, Mısır darbesinin sade iç dengelerle olmadığını da gösteriyor.
Darbenin hesabını altüst eden direniş
Ancak darbe olmuştur ve bu ilk başta tarihi boyunca ilk defa kendi iradesiyle demokratik bir seçimle cumhurbaşkanını seçen Mısır halkına bir darbe olmuştur. Mısır halkı bu darbeye karşı kendisinden beklenmeyen ve aslında darbecilerin bütün planlarını suya düşüren bir direniş sergilemeye başlamıştır. Muhtemelen askeri darbeye karşı yıllarca Firavun yönetimleri altında yaşamaya alışmış Mısır halkının böylesi bir direnç sergileyeceği hesaplanmamıştı. Oysa Mısır halkı bütün bölge tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir direniş sergilemekte ve bu da darbenin başarıya ulaşma şansını daha şimdiden yok etmiştir. Mısır halkı 15 ocak kazanımlarından vazgeçmek istemediğini meydanlarda ortaya koyarken, kendi iradesiyle seçmiş olduğu ilk Cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursinin görevine iadesini talep etmektedir. Durum Mısır için bir darbenin ürettiğinden öte bir krize dönüşmüştür. Darbenin geri adım atmaktaki zorluğu ve darbenin kabul edilemezliği arasında kaçınılmaz olarak ortaya çıkan bu krizden çıkma yolu Mısır halkının geleceği kadar bölgedeki, hatta İslam dünyasının tamamındaki mukadderatı belirleyecek bir yol olacaktır.
Krizden Çıkış yolu:
Bu esnada SDE olarak baştan itibaren Seçilmiş bir yönetime karşı askeri darbenin kabul edilemez olduğunu ve bu darbenin behemehal geri çekilmesi gerektiği hususundaki görüşümüzü yinelemek istiyoruz.
- Bu aşamaya gelmiş olan Mısırdaki krizden çıkmanın tek yolu meşruiyet çizgisine geri dönüş ve gerekirse müzakerelere bu çizgiden başlamak gerekiyor. Ancak bu çizgiden itibaren yakın zamanda yapılacak parlamento veya erken cumhurbaşkanlığı seçimleri ve gereken anayasa değişiklikleri üzerinde görüşülebilir.
- Bu aşamada Mısırın meşru tek temsilcisi olarak Muhammed Mursinin bizzat kendisinin tayin ettiği görevlilerce gözaltında tutuluyor olması kabul edilemez, Tutuklu olanların hemen serbest bırakılması gerekiyor.
- Dünyanın bu gelişmelere seyirci olmaya devam etmesi ve yapılan katliamlara ve Mısır halkının milyonlarcasının meydanlarda sergilediği iradeye rağmen darbeyi darbe olarak halkın iradesini demokrasi olarak tanımıyor olması, ibretle kaydedilmektedir. Bu tavırlar demokrasi ve insan hakları söylemi konusunda İslam dünyasına batılıların öğretecek hiçbir şeylerinin olmadığının resmidir.
- Bu konuda Türkiyenin sergilediği ilkeli ve ahlâkî tutum takdir ve teşekkürü hak etmektedir. Bu meyanda Türkiyenin dış politika analizlerinde girilen başarı değerlendirmelerinin ufku Türkiyenin takındığı ahlaki tutumu takdir edebilmekten uzaktır.
- Neticede, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve yönetimine karşı yapılmış Askeri Darbe, Mısır halkının demokratik iradesine, seçimine ve tercihine, Mısırdaki demokratik devrime ve Arap Baharına karşı yapılmış dışarıdan destekli, ahlaksız ve antidemokratik bir müdahaledir. Hiçbir mazeretle bu kaba saldırı mazur görülemez ve gösterilemez. Sandık, demokrasinin en önemli sembolüdür ve onun sonucunu başka hiçbir şey geçersiz kılamaz.
- Mısır halkının demokratik iradesine, özgürlüğüne, onuruna ve Arap Baharına karşı yapılan kanlı darbeye insan hakları ve demokrasi bağlamında karşı çıkmak ve Mısır halkının asil demokratik direnişine destek vermek insani bir sorumluluktur.
Kamuoyuna, İslam Dünyasına ve insanlığa saygıyla duyurulur.
STRATEJİK DÜŞÜNCE ENSTİTÜSÜ