Said Nursi’nin Urfa’dan Son Yolculuğu Ve Saklı Kalanlar
Bediüzzaman Said Nursi’nin son günlerinin geçirdiği Şanlıurfa’da neler yaşandı ve sonrasında nasıl gelişmeler meydana geldi? Mezarlığına ilişkin sır perdesini Araştırmacı Yazar ile konuştuk.
RHA AJANS’ın sorularını yanıtlayan Araştırmacı Yazar Abdulkadir İkbal, Bediüzzaman Said Nursi’nin ölümünden üç gün önce Urfa’ya gelişini ve yaşananları anlattı.
Bediüzzaman Said Nursi’nin Urfa’ya gelişi ne zamandı?
Urfa’ya gelişi ölümünden 3 gün önceydi. 23 Mart 1960 tarihinde Urfa’da vefat etti. İpek Palas isimli Otelde. Ömrünün son günlerinde Urfa’yı tercih etti.
Kendisi Urfa’ya gelmeden önce Isparta civarındaydı. Gizlice yola çıktı. Devlet onu takip ediyordu. Ve geldi Adana’nın Alman pınarı denilen bir yer var orada bir mola verdi. Sahurunu falan orada yapıyor. Sonrasında Urfa’ya geliyor. Burada İpek Palas oteline yerleşti.
Said Nursi’nin vefatından sonra Urfa özelinde neler yaşandı?
Urfalılar Bediüzzaman Said Nursi’yi çok sever ve sayarlardı. Vefat ettikten sonra Ulu Camii’ye götürdüler. Ama öyle bir kalabalık oldu ki mahşeri bir kalabalık oldu. Ve o gün Urfa’da öyle bir yağmur yağdı. Hava karardı ikindi saatleri ben okuldaydım okullar bile tatil edildi. Urfa semalarında görülmeyen kuşlar görüldü.
Bir de Bediüzzaman kesinlikle elini öptürmezdi. Ama Urfa’da kaldığı son günlerde Urfalılara serbest etti. ‘Çünkü Urfa taşı ile toprağıyla mübarektir. Benin atam Hz. İbrahim olan atamın menziline burada vefat etmeye geldim’ diyerek elini serbest bıraktı.
Bediüzzaman Said Nursi’nin Urfa’da olmasının anlaşılması ile birlikte neler yaşandı, Neler söyleyeceksiniz?
Devlet Said Nursi’nin bir yerlere gizliden gittiğinden haberdardı ancak Urfa’da olduğunu öğrenmek için devletin tüm imkânlarını kullanarak Urfa’da olduğu tesbit ediliyor. Yazışmalar oluyor. ‘Said Nursi Urfa’dan çıkarılsın buraya getirilsin’ deniliyor.
Ramazan ayıydı. Bediüzzaman Said Nursi çok hastaydı. (Ben o zamanlar lise talebesiydim) Yerinden kalkamıyordu üstad. En sonunda doktor bir rapor yazıyor. Ve diyor ki ‘bu hasta hiçbir yere gidemez’.
O dönemin içişleri bakanı Namık Gedik şöyle diyor, ‘Çöp arabasına koyun bize getrin’ aynen ifade bu. Tabi Urfalılar devreye giriyor. O zaman Demokrat Parti falan da onlarda devreye giriyor. Said Nursi’yi vermeyiz diye muazzam bir direniş gösteriyorlar.
Said Nursi’nin ölümünden sonra defnedileceği yer ile ilgili vasiyet ettiği bir yer var mıydı?
Tüm bu durumlar yaşanırken Bediüzzaman hazretleri özel olarak seçtiği Urfa’da sabaha doğru hayata gözlerini yumuyor.
Ama bu kez nereye defnedilecek söylemleri başladı.
Bediüzzaman Said Nursi’nin vefatı İmam-ı Şafiye göre Kadir Gecesi’dir. 23 Mart 1960 tarihi İmam-ı Şafiye göre Kadir Gecesi’dir. Ve şimdi kadar da mevlitleri ona göre yapılıyor.
Bediüzzaman’nın kendi mezarı hakkında 3 merhalesi bulunuyor. Bunlardan biri ‘Hol Hol Medresesi’ne (Van) gelin çiçekleri başımıza takın, mezarımızı ziyaret edin. Daha yok mu sedasının sesini işiteceksiniz’ diyor
İkinci merhalede bir şiiri var üstadın ‘Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır içinde / Said’den yetmiş dokuz, emvat bâasam âlâma / Sekseninci olmuştur, mezara bir mezar taş’
Mezarı hakkında üçüncü olarak da bir mektubu var Bediüzzaman Said Nursi’nin burada da şöyle diyor, ‘Uzakta olanlar gelip benim kabrimi ziyaret etmesinler. Uzaktan da Fatiha okusunlar o gelir bunu bulur, Yalnız yakınımdaki talebeler bazı yanlışlara meydan vermemek için kabrimde nöbet tutsunlar.’diyor. Nöbetti de has talebelerinin yapmasını istemiştir. Bununla da halk yanlışa kapılmasın diye yapılmasını istiyor.
Bu 3 mektubunda kendi imzası bulunuyor ancak dördüncü bir mektubu var ancak onda imzası yok. O mektup şüpheli bir mektuptur. O mektup bilinerek oraya konuldu. Hiçbir peygamber hiçbir evliya dua etmemiştir mezarım kaybolsun diye. Hiçbir peygamber ve evliyanın yapmadığı duayı Nursi niye yapsın.
Peki Bediüzzaman Said Nursi’nin naaşının Urfa’daki mezarlıktan çıkartılması ve nasıl götürüldüğü ile ilgili neler söyleyeceksiniz?
Üstad Bediüzzaman’nın vefatından 111 gün sonra Konnya’da Bediüzzaman Said Nursi’nin abisi var Abdülmecit abi. Konya’da imam hatip öğretmeni. Onu alıyorlar. Genelkurmaya getiriyorlar. Ondan hazırlanan bir dilekçeyi imzalamasını istiyorlar. Ne var dilekçede ‘Said Nursi kardeşimdir ben ziyaret edemiyorum. Said Nursi’nin mezarını benim yakınıma getirin” yazılı bir dilekçe dilekçeyi okuyor. Sonra da sitem ediyor. ‘bari onu mezarında rahat bırakın.’diyor. Ve ağlıyor. Ağlıyor ama o dilekçeyi de imzalamak zorunda kalıyor.
Urfa’ya geliyorlar. O zaman genelkurmay başkanı ile beraber geliyorlar. Sabah karşı mezarı kırıyorlar. Askerler mezarın dört bir tarafını sarıyorlar. Kimse mezarlığın bulunduğu Dergah Camii’sine bırakılmıyor. Ve mezarı açıyorlar. Naaşı alıyorlar. Fakat sonradan mezarın başında iki tabut olduğu söylendi.
Bediüzzaman’ın naaşını akşama kadar götürmüyorlar. O ara Abdülmecit abi (Said Nursi’nin abisi) mezarın başında değildi. Havanın tam kararmasıyla birlikte bir Bediüzzaman’ın naaşını Urfa’dan alıyorlar.
Said Nursi’nin naaşının Urfa’dan götürülmesinden sonra neler yaşandı, yaşananları kimlerden öğrendiniz?
Urfa’da öz talebeleri vardı. Bunlardan biri Abdulkadir Badıllı ağabeydi. Oda birkaç yıl önce vefat etti. Birçok bilgiyi ondan öğrendik. Bediüzzaman’ın ağabeyi Abdülmecit ağabey de anlattı.
Said Nursi’nin abisi Abdülmecit ağabeyi de anlattı. Şöyle diyordu: ‘Götürdüler bizi bir dağın başıydı. Bir de bir duvar vardı. Orada bir mezar kazmışlardı. Acil bir şekilde defin işlemini yaptılar. Hava karanlıktı. Bende o duvarın üzerine çıktım. Etrafıma baktım şehir veya herhangi bir ışık görünmüyordu. Yani defin işleminin yapıldığı yerde ne şehir ne kasaba ne de köy görünüyordu’
Sonra Abdülmecit ağabeye sorumuşlar ‘burada mı kalmak istiyorsun yoksa Konya’ya mı dönmek istiyorsun’ Abdülmecit abide dönmek istediğini söylemiş. Ve bir askeri cipe koyuyorlar. 2 saat yolculuktan sonra bir gölün kenarından geçtiklerini ve yanında olan askerlerden birine nerede olduklarını sormuş, askerde oranın Isparta’nın Eğirdir Göl’ü yakınları olduğunusöylemiş. Sonra onu getirip Konya’ya bırakmışlar. O da Said Nursi’nin mezarının nerde olduğunu bilmediğini söylüyor. Her taraf karanlıktı. ‘Benim orasını hatırlamam mümkün değil’ diyordu.
Birkaç yıl önce sizde bir basın açıklaması ile Said Nursi’nin mezarının Urfa’da olduğunu duyurdunuz, Bu bilgiyi kimden aldınız ve bu kanıya nasıl varıldı?
Evet birkaç yıl önce bizde Said Nursi’nin mezarının Urfa’da olduğunu açıkladık. Çünkü İbareler çok kuvvetliydi. Bunu biz kafamıza göre yapmadık tabi.
Urfa’da Mahmut Hasırcı ağabeyimiz vardı. O da önceleri Said Nursi ziyaret etmiş. Görüşmüş bir ağabeyimizdi.
Ben sürekli ona söylüyordum sen bir şeyler biliyorsun ama bize söylemiyorsun diyordum. Benin oğlumda sormuş aynı soruyu ona ‘valla oğlum söylemek istediğimde ya hasta oluyorum ya da rüya görüyorum. Vazgeçiyorum’ demiş.
Ama vefatından 14 gün önce ben kendisine telefon ettim. Ve sordum gel bize bu yeri göster dedim. O da kabul etti. Bize gösterdiği yer Bediüzzaman aile mezarlığının bitişiğinde küçük askeri bir şehitlik mezarlığı var. Bizi oraya bir mezarın başına götürdü ve dedi ki, ‘Said Nursi oradan aldılar buraya getirdiler ve senaryo olarak da diğer tabutu götürdüler’ demişti.
Bu durumda Bediüzzaman’nın ‘Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır içinde / Said’den yetmiş dokuz, emvat bâasam âlâma / Sekseninci olmuştur, mezara bir mezar taş’ şiirine birebir uyuyordu.
Hasırcı ağabey olayı takip etmiş Bediüzzaman’nın defnedildiği günden bir gün sonra bir askerin öldüğü söylenmiş. Ve bu asker Yusuf Paşa Camii’sinde kılınan cenaze namazından sonra askeri mezarlığa defnedilmiş. Hasırcı ağabey de olaydan biraz şüphelenmiş ve o askerin defnedildiği mezarı tesbit etmiş. Ve ölmeden 14 gün önce bizlere mezarı gösterdi.