SAD B. MUAZ VE KABİR
Eshâb-ı kirâmın meşhûrlarından. İsmi, Sad bin Muaz bin Numan İmr-ul-Kays el-Ensârî, el-Evsîdir. Babası Muaz bin Numan, annesi Kebşe binti Râfidir. Künyesi Ebû Amr, lâkabı Seyyid-ül-Evsdir. Yaklaşık olarak (m. 590) senesinde Medine-i Münevverede doğdu. 5 (m. 627) senesinde Hendek Savaşında yaralandı ve şehit oldu. Müslüman olmadan önce, Medinede bulunan Evs kabilesinin ve Beni Abd-ül-Eşheloğullarının reisi idi. Evs kabilesi içinde Abd-ül-Eşheloğulları, çok zengin ve itibarlı olup, Sad bin Muazın sözlerini derhal kabul ederler ve Ona tâbi olurlardı. Bu bakımdan kabile içerisinde en ileri gelen bir kimse olarak kabul edilirdi.
Hendek Savaşından hemen sonra Benî Kureyza yahudileri muhasara altına alındı. Bu kuşatma bir ay sürdü. Sonunda teslim oldular. Haklarında verilecek hüküm için, yaralı bir şekilde revirde yatmakta olan Sad bin Muazı hakem olarak istediler. Onların bu isteği üzerine Peygamberimiz (s.a.v.), Sad bin Muazı (r.a.) yattığı çadırından getirtti. O Yahudilere Ne hüküm verirsem râzı mısınız? dedi. Evet, razıyız dediler. Bunun üzerine Sad bin Muaz, Benî Kureyza erkeklerinin boynunun vurulmasına hükmetti. Bu hüküm gereğince erkeklerin boynu vuruldu. Kadınlar ve çocuklar esir alınıp, mallarına el konuldu. Benî Kureyzadan az sayda erkekler ise Müslüman olup, kurtuldular. Sad bin Muaz bu hükmü verince Peygamberimiz (s.a.v.) Onlar hakkında Allahın ve Rasûlünün hükmüyle hükmettin. buyurdu.
Saʻd b. Muʻâz, Benî Kurayza hakkında hüküm verdikten sonra Kuʻaybe bt. Saʻd el-Eslemiyyenin çadırına geldi. Kureyş müşriklerinden Hibbân b. el-Arika onu okla yaralamıştı. Ok, kolundaki atar damarı kesmişti. Resûlullah (s) onu ateşle yaktı, kolu şişti. Resûlullah bıraktı; kan akmaya başladı. Bir daha onu kızarttı, eli tekrar şişti. Bunu görünce Saʻd şöyle dua etti: Yedi gök ve yedi yerin Rabbi olan Allahım! İnsanlar içinde, senin Resûlünü tekzib eden ve onu yurdundan çıkaran bir kavimle, Kureyş ile savaşmak isrediğim kadar hiçbir kavimle savaşmak istemiyorum. Ben tahmin ediyorum, artık bizimle onların arasında savaş sona ermiştir. Eğer hala bizimle onlar arasında savaş kalmışsa beni iyileştir; onlarla savaşayım. Eğer savaşı sona erdirmiş isen, bu yaramı patlat ve beni onunla öldür. Benî Kurayza sana, senin Resûlüne ve senin dostlarına düşman oldukları için onlar hakkında da gözümü aydınlattın.
Allah onun yarasını patlattı. Saʻd gece yarısında yatıyordu; farkında değildi. Resûlullah (s), bir grup Ashabıyla birlikte onu ziyaret etmek için yanına geldi. Üstünün beyaz bir örtü ile örtüldüğünü gördü. Saʻd uzun ve beyaz bir adamdı. Resûlullah (s) başının yanında oturdu; başını kucağına aldı ve Allahım! Saʻd senin yolunda cihad etti ve senin Resûlünü tasdik etti. O görevini yaptı. Mahlûkatın ruhunu aldığın en hayırlı alış şekliye onun ruhunu kabzeyle. dedi. Saʻd Resûlullahın (s) sesini işitince gözlerini açtı ve es-Selâmü aleyke yâ Resûlallah! Allahın risaletini tebliğ ettiğine şehadet ederim. dedi. Resûlullah (s) onun başını kucağından indirdi, sonra kalktı ve yanından ayrıldı.
Saʻd b. Muʻâz henüz ölmemişti. Resûlullah (s) evine döndü. Gündüzün bir saat veya daha fazla durdu; ardından vefat etti. Saʻd b. Muʻâz vefat ettiği zaman Cibrîl (a), başında atlastan bir sarık olduğu halde indi ve Ya Muhammed! Sizde vefat eden bu sâlih adam kimdir? Semanın kapıları onun için açıldı ve Rahmanın arşı titredi. dedi. Resûlullah (s) Cibrile, Bildiğim kadarıyla Saʻd b. Muʻâz vefat etmiştir. dedi. Sonra aniden Kuʻaybenin çadırına doğru hızla yola çıktı; yolda elbiselerini çekiştiriyordu. Saʻdın vefat ettiğini gördü.
İbn Abbâstan gelen rivayete göre, Saʻd b. Muʻâzın elindeki damar patlayınca Resûlullah (s) kalktı ve onunla kucaklaştı. Kan Resûlullahın (s) yüzüne ve sakalına sıçradı. Onlardan biri Resûlullahı (s) kandan korumaya çalıştıkça Resûlullah (s), vefat edene kadar ona daha fazla yakınlık gösterdi.
Seleme b. Harîş şöyle dedi: Biz kapıdaydık; Resûlullahı (s) gördük; onun arkasından gitmek istedik. Resûlullah (s) eve girdi; evde hiç kimse yoktu. Sadece Saʻd vardı ve üstü örtülüydü. Baktım, Resûlullah (s) adım adım ilerliyor. Onun ilerlediğini görünce durdum. O da bana Dur işareti yaptı; hemen durdum ve arkamdakileri de geri çevirdim. Resûlullah (s) bir süre durdu; sonra çıktı. Ben, Ey Allahın Resûlü! Kimseyi görmedim; sadece senin ilerlediğini gördüm. dedim. Bunun üzerine Resûlullah (s), Bir melek bana kanatlarından birini sermeden bir yerde oturamadım. Kanatlarını açınca oturdum. dedi. Resûlullah (s) Saʻd için, Afiyet olsun sana ey Ebû Amr, afiyet olsun sana diyordu.
Rivayete göre Sadın kabri kazılıyordu. Resûlullah (s) kabrin yanında, ayakları üzerinde duruyordu. Lahdine konulunca Resûlullahın (s) yüzü değişti ve üç kere Sübhanallah dedi. Müslümanlar da tesbih getirdiler. Öyle ki, sesten Bakî mezarlığı sallandı. Sonra Resûlullah (s) üç kere tekbir getirdi. Onun Ashâbı, üç kere tekbir getirdiler. sallandı. Bu durum Resûlullaha (s) soruldu; denildi ki: Ey Allahın Resûlü! Senin yüzünde bir değişiklik gördük; sonra üç kere tesbih getirdin? Resûlullah (s), Onun kabri, arkadaşınızı sıkmaya başladı ve onu bağrına bastı. Eğer ondan kurtulacak birisi varsa Saʻd kurtulacaktı. Sonra Allah onu rahatlattı. dedi.