Risale-i Nur kongresi ve Suriye nin durumu

Risale-i Nur kongresi ve Suriye nin durumu

Geçen hafta sonu (18-20 Mart-20011), Risale-i Nur kongresi için Suriye nin başkenti Şam daydık.

 

Bediüzzaman ın tam yüz yıl önce Şam Emevi camisinde okuduğu hutbenin yüzüncü yılıydı. Yüz yıl önce Bediüzzaman ın Hutbe-i Şamiye de dile getirdiği sorunlar hala İslam dünyasının devam eden sorunlarıdır. İslam dünyasına hakim olan ümitsizlik Müslümanların güçlerini yok ediyor.

 

 Bu kongrede Hutbe-i Şamiye yi ve ortaya koyduğu sorunların çözüm şekillerini tartıştık. Yeni Asya Gazetesinin tertiplediği kongre çok katılımlı ve çok faydalı geçti.

 

Suriye, 0nbir yıldır iktidarda olan Beşşar Esad sayesinde daha rahat, daha müreffah ve daha serbest bir dönem yaşıyor kuşkusuz. Ancak her şeyin bir sonu olduğu gibi tek adamlığın da bir sonu vardır.

 

Her ne kadar Beşşar Esad Batıyı görmüş, batı demokrasilerini anlamış ve özgürlüklerin kıymetini bilen bir lider olsa bile,  hatta Suriye halkı onu babasından daha çok sevse bile, babası Hafız Esad ın kadroları hala iş başındadır. Bu yüzden Beşşar Esad ın eli-kolu bağlıdır denebilir. Meydana gelen olayların asıl sebebi bu.

 

Peki Suriye de de Libya da olduğu gibi olaylar başlayabilir mi? Kuşkusuz Arap dünyasında meydana gelen olaylar yakın Ortadoğu tarihinin müzminleşen ciddi sorunlarını da gündeme getirmektedir. Eğer Suriye de  yaklaşık yarım yüzyıldan  beri bir baskı rejimi uygulanıyorsa burada bastırılmış sorunlar var demektir. Dolayısıyla Suriye de de olaylar başlayacaktır.

 

Hatta başladı bile… Biz Şam a geldiğimiz gün, Cuma günü, Ramazan el-Boti, muhtemelen devletin telkiniyle Emevi camisinde bir hutbe okumuş, ardından, Şam a yakın ve Ürdün hududuna yakın bir bölge olan ed-Der a vilayetinde tatsız tartışmalar başlamış, olaylar olmuş ve güvenlik güçleri tarafından  bir Kürt öldürülmüştür. Bu da olayların devam edeceğinin işaretlerini veriyor.

 

Bilindiği gibi, Suriye toplumu farklı etnik milletlerden meydana geliyor. Araplar çoğunluktadır. Ancak Suriye devletini yöneten Nusayriler küçük bir azınlık sayılır.

 

Şu anda Beşşar ın kadroları büyük bir ekseriyetle Nusayrilerden oluştuğu gibi, iktidardaki parti olan Baas partisinin yöneticileri de çoğunlukla Nusayri… Nusayrilerden başka olayları çarpıtma istidadında olan bir Arap grubu da Deyrü z-Zor Araplarıdır. Aşırı milliyetçi olan bu grup her zaman Suriye de meydana gelebilecek olayları manipüle edebiliyor.

 

Kürtlerin durumu çok şaşırtıcı; şaşırtıcı olduğu kadar da dramatik… Çünkü Şam-Halep ve bazı bölgelerdeki yerli Kürtler istisna edilirse 800 bin civarında bir Kürt topluluğu kimliksiz dolaşmaktadır.

Bunlar vatandaş sayılmadıkları gibi Suriye Vatandaşlarının faydalandıkları haklardan da istifade edemiyorlar.

 Fakat Şam bölgesindeki Salihiye de bulunan Kürtler asıl vatandaştırlar ve devletin istihbarat teşkilatlarında çalışıyorlar.

93 harbinden sonra Şam Bölgesine  ve Ürdün e yerleştirilen Çerkezlerin ve Balkan Savaşından sonra oralara yerleştirilmiş olan Balkan göçmenlerinin durumu da ilginç… Çünkü hemen hemen tüm istihbarat kadroları Çerkezlerin elinde sayılır.

Keza Arnavutlar Suriye de üniversitede önemli görevlerde bulunuyorlar.

 

Hadis ve Fıkıh ilimleri sahasında meşhur Arnavut âlimler vardır. İsminden anlaşılacağı gibi Nasirüddin el-Elbani de Arnavut âlimlerden birisidir.

Bu kadar farklı etnik grubun ve farklı sorunların bulunduğu bir ülke olan Suriye de suların durulması kolay olmayacaktır. Beşşar Esad a düşen görev hemen bir deklarasyonda bulunmak ve Suriye halkının önünü açmaktır.

 

Şöyle diyecektir: Ey vatandaşlarım! En kısa zamanda Anayasayı değiştirip serbest seçimlere gideceğiz. Uzun yıllardan beri devam eden sıkı yönetimi de kaldırıyoruz. Herkes bu vatanın birinci sınıf vatandaşıdır. Halkın önündeki tüm engeller de kaldırılacaktır Sanırım Beşşar Esad böyle bir yaklaşım içinde olabilir.

Ancak babasının kaşarlanmış kadroları onun elini-kolunu bağlıyor.

Son aldığım bilgilere göre Beşyüz gün içinde Demokrasi… demiş. Bu çok uzun bir süredir ne yazık ki… Makul olan 100 günde Anayasa değişikliği ve demokrasi dir.