ÖĞRETMENLER...

ÖĞRETMENLER...
 
 
Öğretmenlik, dünyanın en önemli mesleği. Aslında meslek demek bile doğru değil. Bence bir sanat, zanaat değil, sanat… Ve bütün sanatlar gibi öğretilmekten çok öğreniliyor.
Malzemesi insan. İnsanların en sevimlisi olan çocuklar. Toplumun her kesiminin, uğruna her türlü fedakarlığı yaptığı-yapacağı çocuklar…
Bu yüzden toplumun yarını demek. Öğretmenlerin performansı, ülkenin ve insanının yarınki durumunu ve dünya toplumları arasındaki konumunu belirliyor. Bu yüzden çok çok önemli. Her şeyi yerinde yapıp öğretmeni ihmal ederseniz, gelecekten bir şey bekleyemezsiniz. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, belki fonksiyonu değişiyor ama öğretmenin önemi azalmıyor.
Öğretmenlik çok zor bir iş. Anne-babaların bir iki çocukla uğraşmaktan aciz kaldıklarını hesaba katarsak, bu zorluğun derecesi daha iyi anlaşılır.
Elbette, bu zorluğun yanında eğer hakkı verilirse çok da zevkli. Hele verdiğini alırsa, hele öğrencilerinin başarılı, özellikle “adam” olduğunu görürse büyük bir mutluluk yaşıyor. O zaman, bütün yorgunluklarını unutuyor, “her şeye değer” diyor.
Köy-kent demiyor, soğuk-sıcak demiyor, uzak-yakın demiyor, vatanın en ücra, en zor yerlerine gidiyor. Birçok sıkıntılarla boğuşuyor.
Ve sadece çocuklara değil, büyüklere de, yaşadığı çevreye de eğitim veriyor, artılar kazandırıyor.
Okuma özürlü toplumumuzun hala en çok okuyan kesimini onlar oluşturuyor. Onlar olmasa, hep şikayetçi olduğumuz, gazete, dergi, kitap satışları dibe vurur. Bilgisayarı, interneti en çok kullanan da onlar. Toplumun en iyi anne ve babaları onların arasından çıkıyor. En başarılı öğrenciler de bizzat onların çocukları.
Her türlü sosyal ve kültürel faaliyetin motor gücü de, katılımcısı da onlar.
İşini çok seven, öğrencilerini çocuğu bilen, onlarla beraber sevinen ve üzülen, onları özleyen, onlar için ağlayan; mevcut şartlardan mazeret üretmek yerine, görevini en iyi şekilde yapmaya çalışan ve böylesine istekli olunca da mutlaka başarılı olan, öğrencilerinin hayatında unutulmaz izler bırakan, kadın/erkek, yerli/yabancı, yaşlı/genç nice nice öğretmen… Her biri sevginin ve saygının en büyüğünü hak ediyor.
Bütün öğretmenlerimizin “Öğretmenler Günü”nü tebrik ediyorum.
 
Bu vesile ile bir şiirimi de paylaşmak istiyorum.
 
ÖĞRETMEN
 
Öğretmenlik sevdadır
Bir tohum gibi düşüverir gönüllere
Gün be gün boy verir, dal budak salar
Bu sevdaya düşenler duramaz yerinde
Arkada bırakıp anayı, babayı, sılayı
Gurbetin yollarına vurur kendini
Gariptir öğretmen
 
Dağ demez, taş demez
Köy demez, kent demez
Ne yakın, ne uzak
Ne soğuk, ne sıcak
Uçar, konar, yanar, yakar
Bir yandan aydınlatır karanlıkları
Bir yandan ısıtır, üşüyen gönülleri
Meşaledir öğretmen
 
Aklı, fikri
Gündüzü, gecesi
Rüyası, hülyası, bütün dünyası
O küçücük bedenler
O ışıklı gözler
O heyecanlı yüreklerdir
İlmek ilmek dokur
Bıkmadan usanmadan
Sabırdır öğretmen
 
Allah’ın en sevimli kulları
Yuvadan ilk uçuşta
Ona koşar, ona sarılır
Elini, evini, gönlünü açar öğretmen
Sonuna kadar
Anadan sonra ana
Babadan sonra babadır
Sımsıcak bir kucaktır öğretmen
 
Bir bahçıvandan daha titizdir
Sevgi eker, sevgi biçer
Sevgiyle sular goncalarını
Dikenini, taşını sevgiyle ayıklar
Sam yeli değmesin
Ayaz vurmasın diye
Bedeniyle beraber gönlünü siper eder
Sadece bir gönül adamı değil
Baştan ayağa gönüldür öğretmen
 
Elinden, aklından, gönlünden tutar
Onlarca, yüzlerce, binlerce yavrunun
Peşine takar önce
Beraber yürür biraz
Sonra sırtını sıvazlayıp
Ufka yönlendirir
Geçmişten geleceğe köprüdür öğretmen
 
Bazen yaşlı gözler bırakır ardında
Bazen kendisi ağlar gidenlerin ardından
Her güz yeni misafirleri ağırlar
Her yaz tekrar tekrar parçalanır yüreği
Gittikçe büyüyen yürektir öğretmen
 
Bir buğday başağıdır
Bire yüz, bire bin verir
Her eve misafir, her sofraya katıktır
Beslenip serpilip çoğaldıkça
Ufuk yolunun erleri
Yarınların hayali somutlaşır gözünde
Umuttur öğretmen
 
Köz olsa, kül tutsa bile
Ömür boyu yanar bu sevdanın ateşi
Ötelerden gelen bir selam
Duyduğu bir haberle alev alır hemen
Hele kapısını çalsa
Hele eline atılsa biri
Kendinden geçer
Mutludur öğretmen