Resulullahın Okçusu S’ad Bin Ebi Vakkas’ın Müslüman Oluşu
Akşam gördüğü bu rüyayı sabahleyin hatırlayınca, çok şaşırdı. Zaman zaman çeşitli rüyalar görürdü; ama bu başkaydı. Bugüne kadar hiç böyle rüya görmemişti Üç gün boyunca rüyasını kendi kendine tabir etmeye çalıştı. Sonunda bir neticeye ulaşamayıp Hz. Ebû Bekir'in yanına gitmeye karar. Ona: “Ya Eba Bekir, ben üç gün önce şöyle bir rüya gördüm. Ancak daha önce hiç böyle rüya görmemiştim ve çok etkilendim Bunun tabiri nasıldır?” diye sordu. Hz. Ebubekir: “Güzel ve hakikatli bir rüya görmüşsün. Allah senin hayrını murad etmiştir. Gel benimle de, seni cihanı aydınlatan nura götüreyim. Rüyanın tabiri oradadır” dedi. Sonra beraberce, Rasulüllah’ın (s.a.v) huzuruna gittiler. Hz. Peygamber’i daha önce de görniş olan S’ad, bu kez onu başka bir nuraniyet içinde gördü. Adeta etrafını aydınlatan bir ay parçası gibiydi. Peygamber efendimiz, “Gel ya S’ad” dedi ve kendisine kelime-i şehadet getirmesini emir buyurdu. O da Resulüllahın (s.a.v) huzurunda Müslüman oldu.
S’ad’ın annesi kendisine çok düşkündü. Fakat S’ad’ın Müslüman olduğunu duyunca çok öfkelendi: “Sen nasıl olur da atalarımızın dinini bırakıp ne olduğu belirsiz bir dine gireceksin. Sende hiç mi anne- babaya karşı bir saygı yok. Derhal bu dinden dönmelisin” dedi Fakat S’ad b. Ebi Vakkas artık doğru yolu bulmuştu. Öyle nurlu bir yola yüzünü çevirmişti ki, bir daha dönmeye niyeti yoktu. Ama yine de annesine karşı gereken saygıyı gösteriyordu. Onu üzmemek için elinden geleni yapıyordu.
Kendisine olan bağlılığını bilen annesi, oğluna: “Oğlum! Senin dinin, hısım akrabaya iyi muamele edilmesini, onları üzmemek lazım geldiğini ve onların emirlerine uymak gerektiğini emretmiyor mu?” dedi. Hz. S’ad: “Doğru söylersin ana; dinimiz, ana-babayı ve akrabayı üzmemeyi emretmektedir” dedi. Bunun üzerine annesi esas makS’adını söyledi: “Ey Sa'd! Vallahi, sen bu yeni dinden vazgeçip, atalarımızın dinine dönünceye kadar, yiyip içmeyeceğim. Ölmüş olsam bile bu ahdimden dönmeyeceğim. Anne katili olarak da herkes seni ayıplayacak! Bu ayıp ceza olarak sana yeter. Bunu böyle bil” dedi ve bir sdaha oğlu ile konuşmamaya karar verdi.
Fakat güne kadar, annesini üzmeyen, bir dediğini iki etmeyen Hz. Sa'd, Allah’ı ve Onun Rasulünü daha çok seviyordu. Allah’a ve Onun Rasulüne olan muhabbet ve imanı çok kuvvetliydi. Bu sebeple, annesinin yaptığı bu teklif karşısında tüyleri ürpererek ona şu cevabı verdi: “Anneciğim! Senin yüz canın olsa ve İslâmiyeti bırakmam için her gün bir tanesini versen, ben yine dinimden vazgeçmeyeceğim. Artık ister yemek ye, ister yeme. İster su iç ister içme… Bu senin bileceğin bir iştir. Benim kararım kesindir. Ben bir kere döndüm; o da Allah’ın dinine… Geri dönüşüm mümkün değildir. Bunu böyle bil.”
Günümüz Müslümanları için mesaj dolu olan Hz. S’ad’ın bu cevabı annesini şaşırtmıştı. Oğlunun İslâmiyete bu denli bağlı olduğunu görünce, çaresiz kalıp yemeye ve içmeye başladı. Sa'd bin Ebi Vakkâs hazretlerinin başından geçen annesiyle ilgili bu hadiseden sonra, evladın ana-babaya hangi hallerde tabi olacağı, onların hangi emirlerini yerine getireceği hususunda Allah şöyle buyurdu: “Biz insana, ana-babasına iyilikte bulunmasını tavsiye ettik. Bununla beraber, hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşmak için seni zorlayacak olurlarsa, artık onlara bu hususta itaat etme! Dönüşünüz ancak banadır. Ben de yaptığınız amellerin karşılığını size vereceğim.” (Ankebut, 29/8)