Resûlüllah’ın (s) Gençlere Yönelik Tavsiyeleri

Hz. Peygamber’in (s) çevresindeki insanlar genç oldukları için Resûlüllah’ın (s) gençlere yönelik mesaj içeren emir ve tavsiyeleri çoktur. Birkaç örnek verelim:

  1. a) Resûlüllah’ın (s) gençlere verdiği önem onun şu hadisinde bariz bir şekilde ortaya çıkmaktadır: (سَبْعَةٌ يُظِلُّهُمُ اللَّهُ يَومَ القِيَامَةِ في ظِلِّهِ، يَومَ لا ظِلَّ إِلَّا ظِلُّهُ: إِمَامٌ عَادِلٌ، وَشَابٌّ نَشَأَ في عِبَادَةِ اللَّهِ،) “Allah’ın gölgesinden başka gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde Allah yedi sınıf insanı gölgesinde barındıracaktır. Adil olan devlet başkanı, Allah’ın ibadetine düşkün olan genç,….”[1] Hadis bu şekilde yedi sınıf insanı sayıyor. Hz. Peygamber (s) bu hadisiyle, ibadete düşkün olmanın gençlere yakıştığını, asıl önemli olanın da genç iken ibadete düşkün olmak olduğunu vurguluyor.  Ayrıca Allah’ın bu tür gençlere değer verdiğini ve onlar için büyük bir makamlar hazırladığını ifade ediyor.
  2. b) Peygamber şehevî arzuların yoğun olduğu gençlik dönemindeki gençlerin yanlış yollara düşmemeleri için onları uyarmıştır. İbn Mesud (r) rivayet ediyor: Maddi imkânlara sahip olmayan bir grup genç olarak Resûlüllah’ın (s) yanındaydık. Resûlüllah (s) bize hitaben şöyle buyurdu: (يا مَعْشَرَ الشَّبَابِ، مَنِ اسْتَطَاعَ مِنْكُمُ البَاءَةَ فَلْيَتَزَوَّجْ، ومَن لَمْ يَسْتَطِعْ فَعليه بالصَّوْمِ فإنَّه له وِجَاءٌ.) “Ey gençler! Sizden imkânı olanlar evlensinler. Çünkü evlilik gözü haramdan daha çok sakındırır ve ırzı daha fazla korur. İmkânı olmayanlar ise oruç tutsunlar. Çünkü oruç şehvete engeldir.”[2]

Bu hadis evlilik masraflarını karşılayabilecek güçte olan gençler evliliği tavsiye, hatta emrediyor. Çünkü bu yaştaki insanları harama düşmekten koruyan en büyük koruyucu evliliktir. Hadiste, evlilik masraflarını karşılayamayacak derecede fakir olan gençlere ise oruç tavsiye ediliyor. Çünkü oruç şehveti kırar. Be diüzzaman bu konuda özetle şöyle der:

Çünkü nefis, kendini hür ve serbest ister ve öyle telâkki eder. Hatta mevhum bir rububiyet ve keyfemâyeşâ hareket etmeyi fıtrî olarak arzu eder. Hadsiz nimetlerle terbiye olunduğunu düşünmek istemiyor. Hususan, dünyada servet ve iktidarı da varsa, gaflet dahi yardım etmişse, bütün bütün gasıbâne, hırsızcasına, nimet-i İlâhiyeyi hayvan gibi yutar.”

İşte Ramazan-ı Şerifte en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki, kendisi mâlik değil, memlûktür; hür değil, abddir. Emrolunmazsa, en adi ve en rahat şeyi de yapamaz, elini suya uzatamaz diye, nefsin mevhum rububiyeti kırılır, ubûdiyeti takınır, hakikî vazifesi olan şükre girer.”[3]

Orucun şehveti kırdığı, bilimsel olarak da ispatlanmıştır. 

  1. c) Peygamber’in (s) gençleri tehlikelerden koruma konusunda ne kadar hassas olduğunu, kendisi ile bir genç arasında yaşanan şu diyalogdan anlayabiliriz: Bir gün iman etmiş olan fakat henüz İslam’ı bilmeyen bir genç Resûlüllah’ın huzuruna çıkarak, “Ya Resûlellah, zina yapmam için bana izin ver” dedi. Orada bulunan sahabiler hayretler içinde kaldılar ve genci azarlayarak, “Bu ne biçim söz?” dediler. Fakat Resûlüllah (s) ona kızmadı ve: “Onu bana yaklaştırın” buyurdu. Genç yaklaştı ve oturdu. Resûlüllah (s) gence, “Annenle zina yapılmasını ister misin?” dedi. Genç, “Hayır, kurban olurum sana Ya Resûlellah” dedi. Resûlüllah (s), “Diğer insanlar da bunu annelerine yapılmasını istemezler. Peki kızın olsa, ona yapılmasını ister misin?” dedi. Genç, “Hayır Ya Resûlellah” dedi. Resûlüllah (s), “İnsanlar da bunu istemezler, Peki kız kardeşine yapılmasını ister misin?” buyurdu. Genç, “Vallahi hayır Ya Resûlellah” dedi. Resûlüllah (s), “İnsanlar da istemezler. Peki; halana, teyzene yapılmasını ister misin” buyurdu. Genç adam, “Hayır istemem Yâ Resûlellah” dedi. Resûlüllah (s), “İnsanlar da istemezler” dedi. Sonra elini gencin omuzuna koydu ve: (اللهمَّ طهِّرْ قلبَه واغفر ذنبَه وحصِّنْ فَرْجَه) “Allahım! Onun günahlarını bağışla; kalbini temizle ve ırzını koru” şeklinde dua etti.[4] O duadan sonra gencin bir daha kötülüklere meylettiği görülmedi.

Resûlüllah (s) zaman zaman gençlere yönelik faydalı öğütler verir. İki özel örnekle konuya ışık tutalım:

  1. a) Resûlüllah’ın (s) gençlere yönelik öğütlerinden birisi amcasının oğlu Abdullah b. Abbas’ın naklettiği şu hadistir: Bir gün Resûlüllah’ın arkasındaydım. Resûlüllah (s) döndü ve bana, “Ey çocuk! Sana birkaç kelime öğreteyim. Allah’ı koru, Allah da seni korusun. Allah’ı koru, onu karşında bulursun. Yardım istediğin zaman Allah’an iste. Şunu bil ki, insanların tümü sana bir fayda vermek üzere bir araya gelseler, ancak Allah’ın sana yazdığı kadar fayda verebilirler. Eğer bütün insanlar sana bir zarar vermek üzere bir araya gelseler, ancak Allah’ın senin için yazdığı kadar sana zarar verebilirler. Kalemler kaldırılmış ve sayfalar dürülmüştür.”[5]

Resûlüllah’ın (s), amcasının oğlu Abdullah b. Abbas’a verdiği bu öğüt,  çok kapsamlı ve çok yönlü bir öğüttür. Bu öğüte göre hareket eden bir insan Allah’ın tüm emirlerini yerine getirir, tüm yasaklarından da uzak durur. Sonra Allah’a hakkıyla tevekkül edip hayatın zorluklarına göğüs gererek rahat ve gamsız bir şekilde yaşamaya başlar.

  1. b) Yine Ebû Zer el-Ğiffârî’ye verdiği öğütlerden birisi şöyle: (اتَّقِ اللهَ حيثُما كنتَ ، وأتبِعِ السَّيِّئةَ الحسَنةَ تَمْحُهَا ، وخالِقِ النَّاسَ بخُلُقٍ حَسنٍ) “Nerede olursan ol, Allah’a isyan etmekten kork. Bir günah işlediğin zaman, hemen ardından onu yok edecek bir iyilik yap. İnsanlara karşı da güzel ahlaklı o[6]

Resûlüllah (s) bu öğüdü Muaz b. Cebel’e de vermiştir. Resûlüllah’ın vasiyetinde yer alan “Nerede olursan ol, Allah’a isyan etmekten kork” kısmı, gençlerde Allah’ın her zaman her yerde gözetleyici olduğu fikrini yerleştirir ve gençlerin Allah’tan korkmalarını sağlar. Çünkü gençler, taşıdıkları güçlü şehvet hissi sebebiyle orta yaşlı ve yaşlı insanlara nispetle daha fazla günah işlemeye meyilli insanlardır.

Pakistanlı İslam şairi Muhammed İkbal, Kur’an ve Sünnetin emirlerini özümseyen Müslüman bir genci tasvir ederken özetle şöyle der:

“Hayalleri tertemiz, vurması güçlü ve acıtıcıdır. Savaşta cesur bir aslan, barış zamanında uysal bir ceylan gibidir. Onda, balın tatlılığı ve hanzala bitkisinin acılığı vardır. Düşmanın karşısında hanzala, dostların meclisinde bal gibidir. Hem savaşta hem barışta iffetli ve namusludur. Emelleri az, hedefleri yücedir. Cismanî duruşu ve evi itibariyle fakir olsa da, kalben zengindir. Fakir olduğu zaman gayretli, zengin olduğu zaman merhametlidir. Suyun kendisine minnet yapılacağını bilirse susuzluktan, bir lokma ekmeğin kendisi için zillet olacağını bilirse açlıktan ölmeyi göze alır. Dostlar arasında olduğu zaman ipekten yumuşak, düşmanlar arasında olduğu zaman çelikten serttir.”

“Onda Sııdik-i Ekberin imanı, Aliyü’l-Mürtedâ’nın gücü, Ebû Zerr’in fakirliği ve Selman’ın sadakati vardır. Çevresinde hikmetiyle, ferasetiyle ve sabah ezanına cevap vermesiyle bilinir. Allah yolunda şehit olmak, onun için her türlü devletten ve ganimetten daha değerlidir. Yıldızları ve aslanları avlar, kullukta meleklerle yarışır. Nerede olursa olsunlar küfre ve batıla meydan okur. Fiyatı o kadar yüksektir ki, Rabbinden başka hiç kimse onu satın alamaz. Yüce hedefleri, onu cismiyle meşgul etmekten ve güzel elbiseler giymekten alıkoymuştur. Yapmacık hareketlerden çok uzaktır.”

Allah gençlerimizi bu minvalde yetiştirmeyi nasip etsin.

[1] Buharî, Sahih, Ezan/36; Tirmizî, Sünen, Zühd/53.

[2] Buharî, Sahih, Savm/10; Müslim, Sahih, Savm/1.

[3] 29. Mektub, Ramazan Risalesi, 4. Nükte.

[4] Hadis için bkz: Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/257.

[5] Tirmizî, Sünen, Kıyâme/59.

[6] Tirmizî, Sünen, Birr/55.