Resûlüllah’ın (s) Gençlere Karşı Şefkati
Birkaç örnekle konuya ışık tutalım:
- a) Sehl b. es-Sâıdî’den rivayet edildiğine göre bir gün Resûlüllah’a (s) bir içecek getirildi. Resûlüllah (s) ondan biraz içti. Sağında genç bir çocuk, solunda da yaşlılar vardı. Resûlüllah (s) sağındaki gence dönerek, (فَقَالَ لِلْغُلَامِ: أتَأْذَنُ لي أنْ أُعْطِيَ هَؤُلَاءِ؟) “Bu yaşlı adamlara vermeme izin verir misin?” dedi. Genç çocuk, “Hayır, vallahi Yâ Resûlellah, senden bana gelecek bir kısmeti kimseye vermeyi tercih etmem” dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (s) içeceği o genç çocuğun eline koydu.[1] Resûlüllah’a (s) bir içecek getirildiği zaman, ondan biraz içtikten sonra geri kalanını sağındaki insanlara verirdi. Yapılan rivayetlere göre sağında Abdullah b. Abbâs vardı. Solunda da Ebû Bekir, Ömer ve Hâlid b. Velîd gibi yaşlı sahabiler vardı. Resûlüllah (s), sağındaki gence danışmadan solundaki yaşlı arkadaşlarına vermek istemedi. Bu durum, Resûlüllah’ın gençlerin hukukuna verdiği değeri gösteriyor.
- b) Resûlüllah (s) bütün insanlara karşı, özellikle de gençlere karşı güler yüzlüydü ve sürekli tebessüm ederdi. Büyük sahabilerden Cerîr b. Abdullah el-Becelî, “Müslüman olduğum günden beri, Resûlüllah (s) beni her gördüğünde mutlaka yüzüme tebessüm ederdi” diyor. [2] Resûlüllah (s), gençlerin yüzüne tebessüm etmekle onlara güven telkin ediyordu.
- c) Enes b. Mâlik’ten yapılan rivayete göre bir gün üç genç Resûlüllah’ın zevcelerinin evlerine gelmişler ve Resûlüllah’ın nasıl ibadet ettiğini öğrenmek istemişlerdi. Resûlüllah’ın ibadet şekli onlara anlatılınca, onun ibadet şeklini az buldular ve : “Canım biz kim Resulüllah kim… Allah onun geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir” dediler. O gençlerden birisi, “Ben gece boyunca namaz kılıyorum” dedi. Bir diğeri, “Ben yıl boyunca oruç tutuyorum" dedi. Üçüncü genç de, “Ben kadınları terk ettim; evlenmeyeceğim ve onlarla arada olmayacağım” dedi. Sonra Resûlüllah (s) onların yanına geldi ve onlara şöyle dedi: (أمَا واللهِ إنِّي لأخشاكم للهِ وأتقاكم له لكنِّي أصومُ وأُفطِرُ وأُصلِّي وأرقُدُ وأتزوَّجُ النِّساءَ فمَن رغِب عن سنَّتي فليس منِّي) “Bu sözleri siz mi söylüyorsunuz? Vallahi ben sizden daha çok Allah’tan korkar ve ona isyan etmekten daha çok sakınırım. Fakat ben oruç da tutarım, tutmadığım zamanlar da olur. Namaz kılar, geceleyin yatar ve kadınlarla da evlenirim. Kim benim sünnetimden yüz çevirişe o benden değildir” dedi.[3]
Bu hadiste görüldüğü gibi Resûlüllah (s) gençlerin Allah’ın dinini yanlış yorumlamalarına engel olmuş ve onlara karşı şefkat göstererek doğru olan sünnetini onlara anlatmıştır.
- d) Diğer taraftan Resûlüllah’ın (s), Kur’an’ı her gece hatmetmek istediğini söyleyen Abdullah b. Amr b. As’a söyledikleri tam bir şefkat örneğidir. Abdullah b. Amr anlatıyor: Resûlüllah benim böyle bir şey yapmak istediğimi öğrenince bana, “Bıkmandan korkarım; gel onu ayda bir kere oku” dedi. Ben, “Bırak da gençliğimden ve gücümden yararlanayım ya Resûlellah” dedim. Resûlüllah (s), “O halde on günde bir oku” dedi. Ben, “Bırak da genliğimden ve gücümden yararlanayım” dedim. Resûlüllah (s), “O halde hafta da bir kez oku” dedi. Ben, “Bırak da genliğimden ve gücümden yararlanayım” dedim. Fakat Resûlüllah (s) engel oldu.[4]
Sonuç olarak denilebilir ki, İslam gençlere sorumluluk yüklediği gibi gençlerin elinden tutup onları hidayet yoluna götürmek için, başta anne ve babalar olmak üzere büyüklere de görev ve sorumluluklar yüklemiştir. Bu açıdan İslam, gençleri ebedi âlem için hazırlarken dünyadan da nasipsiz kalmamaları için önlemler almıştır. Hz. Peygamber’in (s) hayatına baktığımız zaman, ashabını büyük bir terbiyeci eğitmen edasıyla yetiştirmiştir. Ülkelerin fethine çıkan ve dünyanın süper devletlerinin halklarına öğretmenlik yapan gençler hep Resûlüllah’ın (s) terbiyesinden geçmişlerdir.
Muhacir ve Ensar’dan yüzlerce tecrübeli ve yaşlı adamlar varken, 18-19 yaşındaki Muaz b. Cebel’in Yemen’e vali olarak atanması, keza hayatının son döneminde ordu komutanlığı için çok genç olan Üsâme b. Zeyd’i ordu komutanlığına ataması, bu açıdan değerlendirilmelidir. Aynı şekilde 2. Halife Hz. Ömer (r) de, Resûlüllah’ın yolundan giderek gençlerin terbiyesine önem vermiş, genç yaşta olan Abdullah b. Abbas’ın elinden tutarak onu yaşlı sahabilerin meclisine götürmüş ve bazı ayetlerin tefsir ve tevilleri için onun fikrine başvurmuştur.
Allah, herkesin yaptığı işe göre bir rütbe aldığını şöyle ifade ediyor: (وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِّمَّا عَمِلُوا وَلِيُوَفِّيَهُمْ أَعْمَالَهُمْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ) “Her birisinin, yaptıklarıyla bir derecesi bulunacaktır. Sonuçta onlar, yaptıklarının karşılığını eksiksiz alacaklardır ve kendilerine asla haksızlık yapılmayacaktır.”[5] Bütün bunlar gösteriyor ki, yaşı ne olursa olsun fazilet, liyakat ve ilim kimde varsa görev ve sorumluluklar için o kişi tercih edilir. Bunun için görev verilecek kişinin genç yaşta, hatta çocuk yaşta olmasına bile bakılmaz.
[1] Hadis için bkz. Buharî, Sahih, Mezâlim,/12.
[2] Buharî, Sahih, Cihad/162.
[3] Buharî, Sahih, Nikâh/1.
[4] Hadis için bkz. Ebû Davud, Sünen, Savm/42.
[5] Ahkâf, 46/19.