Rektör Taşaltın, 'Hoca o işler öyle olmaz' dediler
Harran Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Ramazan Taşaltın, "İlk geldiğimde Üniversite belli bir düzen yoktu. Mesela bana deney yapmak için bir kablo lazım olmuştu, gidip üniversitede depodan istedim. Oradaki memur eli belinde bana, 'hoca o işler öyle olmaz' dedi. Ben bu düzeni sevmedim."
DOKTORLARI BURADA TUTMALIYIZ
OLAY Gazetesinin periyodik olarak düzenlediği FİKİR KULÜBÜnün bu haftaki konuğu Harran Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Ramazan Taşaltın oldu. Yazarların sorularına içtenlikle yanıtlayan Taşaltın, Üniversite Hastanesinin bir aksilik olmadığı taktirde Kasım ayında bitirileceğini, Urfaya gelen Doktorları burada tutmak için İmkânları artırmak zorunda olduklarını söyledi.
ZAMANINDA ADAM MAKAMA ÇÖREKLENMİŞ
Prof Dr. Ramazan Taşaltın, İlk geldiğimde Üniversite belli bir düzen yok. Her taraftan bir ses yükseliyordu. Ben bu düzeni sevmedim. Bunu düzeltmek içinde tek başınıza bir şey yapamıyorsunuz. Eski rektörümüze bildirdik fakat onda bir kıpırdama olmadı. Çünkü çok baskı altında olduğunu öğrendik. Bir memuru bile tayin edemeyecek kadar baskı altında tutuluyordu diye konuştu
İşte o söyleşi;
HİÇBİR GİZLİ SAKLI VEYA KULİS YAPMADIM
Celal Çiftçi: Hocam Sizi tanıyabilir miyiz?
Ben Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan Taşaltın Isparta 1960 doğumluyum. İlk ve ortaöğrenimimi Ispartada okudum. 1977de İstanbul Teknik Üniversitesi elektronik haberleşme bölümü mezunuyum. 1984 İstanbul Teknik Üniversitesinde yüksek lisans bitirdim. 1987 İngiltere bir büyük lisans daha bitirdim. Orada 1994te doktorayı bitirdim. Tekrar Türkiyeye döndüm. İstanbul Teknik Üniversitesinde Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesinde 12 yıl çalıştım. Daha sonra Suudi Arabistana gittim 8 yılda orada çalıştım. 4 yıldır Urfa Harran Üniversitesinde görev yaptım. Açıkçası tam Urfadan gitmeye hazırlanıyordum. Allahın takdiri Rektörlük olayı çıktı. Kafamda hiçbir plan olmadı Rektörlük konusunda ben hayırlısı deyip Allahın dediği olur dedim. Şartlar bunu gerektirdi. Rektörlük seçimini de çok açık oynadım. Hiçbir gizli saklı veya kulis yapmadım. Bizi uygun gördüler ve bu göreve getirildik. Tek derdimiz üniversiteye hizmet etmektir. Herkesle görüştüm ve beraber ne yapabiliriz düşüncesine girdim. Bu üniversiteyi daha ileriye götürmek adına çalışıyorum.
'HOCA O İŞLER ÖYLE OLMAZ' DEDİLER
Celal Çiftçi: Rektör olmadan önce ve rektör olduktan sonra Üniversiteye bakış açınız arasında ne gibi değişiklik oldu. Yükünüzün ağırlığından dolayı sıkıntı yaşadığınız durumlar oldu mu?
- İlk geldiğimde Üniversite belli bir düzen yok. Her taraftan bir ses yükseliyordu. Mesela bana deney yapmak için bir kablo lazım olmuştu, gidip üniversitede depodan istedim. Oradaki memur eli belinde bana, "hoca o işler öyle olmaz" dedi. Sadece basit bir kablo istedim sonra kampusten kalkıp merkeze geldim ve kabloyu kendi paramla aldım. Ben bu düzeni sevmedim. Bunu düzeltmek içinde tek başınıza bir şey yapamıyorsunuz. Eski rektörümüze bildirdik fakat onda bir kıpırdama olmadı. Çünkü çok baskı altında olduğunu öğrendik. Bir memuru bile tayin edemeyecek kadar baskı altında tutuluyordu. Ondan sonra rektörlük seçimi yaklaştı. Aday olma konusunda istekler oldu. Bende diğer rektör adaylarına herkesin üzerinde duracağı mutabık kılacağı bir aday varsa çekilebileceğimi söyledim. Rektörlüğe gerçekten niyetim yoktu. Hiç cazip bir şey olarak görmedim. Mesuliyet almak zorunda olduğumu hissettim. Bunun yükünün farkındayım ve gerçekten ağır bir yük. Memur statükolarında bir düzensizlik almış başını gidiyordu. Hala bazı sıkıntılar devam ediyor. Aslında benim görüşüm, Üniversitede daha verimli ve daha çok çalışma yapılabilmesi için özel şirket sistemi getirilmesi gerekiyor. Bir insan bulunduğu konumda çalışmalar yapmıyorsa oradan atılması gerekir. 800 öğrenciye bakabilecek olan bir kişi şimdi birkaç öğrenciye bakıyor. Bir şey diyemiyorsunuz. Çünkü kanunlardan dolayı onu yapamıyorsunuz. Zamanında adam o makama çöreklenmiş ve hala işgal etmeye devam ediyor. Oradan almaya kalksak mahkemeye başvuruyor ve jet hızıyla geri getiriliyor. Şuan ki kanunlardan dolayı bazen istediğin gerekli değişikleri yapamıyorsunuz.
KASIM AYINDA BİTİRMEYİ PLANLIYORUZ
Kemalettin Uğuzlu: Üniversite Hastaneniz ne zaman hizmete girecek.
Üniversite Hastanemizi kasım ayında bitirmeyi planlıyoruz. Tabi bir aksilik çıkmazsa öyle düşünüyoruz. Seçimden sonra hükümet kurulamadı. Bize para gelmedi. Bahsettiğimiz sıkıntılar bunlar. Tabi olay parada bitiyor. Yani paranız çoksa problemi çözersiniz. Hastanemiz büyük bir hastane onun için temizlik işçisine kadar çok sayıda personel gerekiyor. Mesela bizim tıp fakültesinde her odada üç hasta yatıyor. Onların başına bir hemşire verdiğinizde sıkıntı olmuyor. Fakat bu yeni yapılan hastanemizde her hastaya bir oda vereceğimiz için personel olarak ta haliyle 3 katı ihtiyacımız olacak. Bizim şuanda bu kadar personelimiz mevcut değil. Bakanlığa bunu bildirdik. Ekstra bakanlıktan 70 tane hemşire istedik. Bize ya devlet personeli verecek yâda hastanenin döner sermayesinden personel almak zorunda kalacağız. Bizim hastanenin de o kadar bütçesi yok. Çünkü buraya taşındığımızda masraf çoğalacak mesela elektrik faturası artacak. Bütün bunlar gibi bir yük bindiği anda hastanenin döner sermayesi sarsılacak. Urfada doktoru biraz sıkıştırdığımız zaman doktor kaçıyor. Biz doktoru memnun etmek zorundayız. Doktoru burada tutmak için İmkânları artırmak zorundayız.
Aziz Budak: Geçen Yıl Taşeron İşçiler Maaş alamadı sıkıntılar yaşadı. Bu taşeron işçilerin haklarında iyileştirme gibi bir çalışmanız olacak mı?
Onların zaten iş güvencesi var. Taşeron işçilerde durum işçilerin sorumlusu olarak kanunen biz değiliz. İşçilerin sorumlusu bağlı oldukları şirketlerdir. Kanunen biz sadece hizmet satın alıyoruz. İş çıkartma işçi alma ve buna benzer sorunları tamamen şirketine bağlıdır. Tabi ilişkimiz var. Kanuni yetki şirketlerde tamamen. Bu daha çok devletin yapısıyla ilgili bir durumdur. İşçilerin korunma hakları vs. Taşeron işçi çok çalışıyorlar. Biz taşeron işçileri haklarını elimizden geldiğince koruyacağız.
TÜRKİYEDE TEŞVİK OLMAZSA TARIM ÇÖKER
Ömer Aslan: Türkiyenin en büyük tarım arazisi Şanlıurfada Üniversite olarak Ziraat Fakültesini ekstra bir güçlendirmeyle tarımsal alanda çalışmalar yapmayı teşvik edecek çiftçilere danışmanlık yapacak bir proje veya planınız var mı?
-Bizde diyelim ki süper Ziraat Fakültesi olsa muhatap olmayınca piyasadan bir zorlama olmayınca çiftçi gelipte beni bu problemi olduğunu demediği sürece ne kadar kaliteli bir ziraat fakülteniz olursa olsun bu işe yaramıyor. Tabi, bunu tek taraflı sadece çiftçiye suçu atmak doğru değil. Problem tek taraflı değil. Çiftçi şunu bilmiyor problem olduğunda nereye götürüleceğini ve nereye danışacağını bilmiyor. Bizim Urfada gördüğüm kadarıyla şöyle bir sorunumuz var bu bilinçli çiftçi yetiştirme konusunda. Tarla sahibi kendi tarlasını başka birine bir yıl gerek birkaç yıl için o kirayla tutan kişide sulama yaparken tarla falan umurunda olmayarak sulamasını yapıyor ve o yıl gelecek hasılat onun için önemli. Tarla sahibi de aynı şekilde o yıl oturarak gelecek payını bekliyor. Tarla nasıl sulanmış onun umurunda değil. Şimdi bizde ne Allah korkusu nede kanun korkusu var. Tarla sahibi hangi üründen daha fazla kar alıyorsa onu ekiyor. Tarlaya olan zararı düşünmüyor. Çiftçide bu bilinç oluşması lazım bu tarla gelecekte onun çocuğunun tarlası ve insan neden çocuklarının tarlasını öyle heba ediyor anlamış değilim. Biz böyle bir anlayışı çiftçide nasıl oluştururuz ondan başlamalıyız. Ziraat Fakültesine gelen hoca 5 yıl burada görev yapıyor ondan sonra ayrılmak istiyor. Sebebini sorduğumuzda Üniversite hocamız bize toprakla ilgili çalışmalar yaptığını tezler hazırladığını fakat bunu muhatap alacak bir çiftçi bulamadığından şikâyet ediyor. Çiftçiye verdiğimizde ise çiftçi kendi devletten aldığı desteği düşünüyor. Bize hemen sorduğu şey bunu yaptığında ne kadar destek aldığını soruyor. Tarlası çoraklaşma seviyesine gelmiş umurunda değil. Bu anlayışı yıkmamız lazım. Bunun için daha çok çalışmamız gerektiğinin farkındayız. Tabi bunun içinde çiftçiye teşvik verilmelidir. Çünkü teşvik tarımın olmazsa olmazıdır. Türkiyede teşvik olmazsa tarım çöker.
BU KADAR PAHALI KİRA OLUR MU?
Numan Babacan: Üniversiteler bulundukları yerlere hem maddi hem manevi olarak destek sağlarlar. İlçelerimizde iyi bir kalitede yüksekokulların durumu iyi değil. Kaliteyi artırma adına bir çalışmanız olacak mı?
-Bozovada meslek yüksekokulu var. Halfeti belediye başkanımız geçen günlerde ilçelerinde meslek yüksekokulu açmak istediklerini belirtti. Şimdi diyelim ki orada bir meslek yüksekokulu açtık. Orada görev yapacak hocayı nerde bulacağız. Urfaya hoca gelmiyor. Hocayı bulabilmek için daha önce belirttiğim gibi o imkânları sağlamalıyız. Burada ev kiraları yüksek bir miktar talep ediliyor. En ücra bir yerde adam ev kirası için 1000 TL istiyor. Bu kadar pahalı kira olur mu? Biz bu şekilde nasıl buraya öğretmen gelecek. Onun için şimdi Urfa Eğitimde en düşük şehirler arsında yer alıyor ve yükselemiyor. İstanbul ve Ankaradan bakılınca gelen hocalar burayı bir savaş bölgesi olarak görmekteler bu algı oluşmuş. Mastır planını hızlı bir şekilde devreye sokmaya çalışıyoruz. Meslek Yüksekokullarından biri yanlış ilçede açılmış. Bunlardan biri Siverekte olan okulumuz. Siverek il olursa oraya bir Üniversite kurmak lazım.
ÜNİVERSİTE ZARAR EDİYOR
İ. Halil Duyar: Üniversite olarak Sağlık Bakanlığıyla bizi afiliasyon görüşmelerine mecbur kılan faktör tam olarak neydi tespitini yapabildiniz mi, Ek olarak bakanlıkla bu görüşmelerin olumsuz sonuçlanırsa kendi yaramız sarabilecek bir güce sahip miyiz?
-Bu afiliasyon 2007lerde sağlık bakanlığı, üniversite hastanelerinin kötü işletildiğini söyledi. Her üniversite kendi hastanesini iyi işletemiyor. Yani üniversiteler iyi bir işletmeci değil. Sağlık bakanlığı ise şuanda üniversite hastanelerini iyi işletiyor. Üniversite hastaneleri zarar ediyor diye sağlık bakanlığı el koydu. Üniversitelerin hepsi bu uygulamaya olumlu bakmadı. Fakat sonra mecburi olarak üniversite fazla bir kazancı olmadığı için çarkı çeviremedi ve 20 üniversite sağlık bakanlığına afile olacağını söyledi. Sonra bu sefer sağlık bakanlığı bu afiliasyondan zarar etmeye başlayınca vazgeçiyorum diyerek başvuran diğer üniversiteleri ret etti. İşte bizim üniversite tam o zamanlarda başvurusunu yapmıştı. Bu şekilde bizim üniversite bu afiliasyonun dışında kaldı. Biz niye afiliasyon başvurusu yaptık. Bizim döner sermayede sıkıntılarımız var. İyi idare edilemiyor bu şekilde üniversite zarar ediyor. Üniversite hastanemizin tamamlanması gerekiyor. Ödenek için bakanlığa başvurduğumuzda ise afiliye olursak bize hastaneyi yapacaklarını söylediler. Afiliasyonun anlamı evlat edinmedir. Biz bunu kabul ettik. Fakat bakanlık bu afiliye işine artık soğuk bakmaya başladı. Tabi, zarar etmeye başladığımızdan bizde bunun için başvurumuzu yaptık. Hastanemiz bir kısım ihaleleri yapıldı. Mesela mobilya kısmının ihalesini yaptık. Yatakların birinci ve ikinci kısmı geldi. Eksiklerimiz var. Bu eksiklerimizi tamamlamamız kasım ayına kadar devam eder düşüncesindeyiz. İnşallah kasım veya aralık ayında üniversite hastanemiz hizmete girecek.
TÜM SORUNLARIN ÜSTESİNDEN GELEBİLECEK GÜÇTEYİZ
Bilal Bebe: Bu bizden, bu sizden demeden Üniversitede kadronuzda bir devrim veya bir yeniliğe gidecek misiniz?
-Ona devrim değil de yenilik diyelim. Tabi ki onu yapıyoruz ve yapacağız. Sizden de BASIN olarak yanımızda durursanız. Eleştirin ama eksiklerimizi yazın. Bize iyi niyetle yol gösterici olun. Mesela hastane için bizi sebep olarak göstermeyin. Pozitif yazarsanız faydamıza olur. Beni yapamadığım şeyler için eleştirin. Şunu yapmam gerektiğini yazın. Yapıcı olalım. Üniversitemizde yapılacak çok işimiz düzenleyeceğimiz çok şey var. Ama üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Tüm sorunların üstesinden gelebilecek güçteyiz. Ve kararlılıkla sorunları çözmeye devam edeceğiz.
BİZİM YOLCU STANDARTLARIMIZ TRAMVAY KAPASİTESİN DE DEĞİL
Abdullah Aslan: Üniversite ve şehir arasında bir tramvay yapılması konusunda her hangi bir kuruma başvurdunuz mu?
-Şimdi tramvay baştan beri konuyla ben bir araştırma yaptım. Şimdi olay şu; tramvay yapıldığı zaman onun yükünü çekecek bir kurum yok. Ulaşım genelde zararla çalışır. Mesela şimdi ki belediye otobüsleri zararla çalışıyor. Bu zararı da devlet karşılıyor. Şimdi tramvayın zararı bunlardan daha fazla ve hele yolcu sayısı standartların altındaysa. Ulaşım araçlarının belli dünya standartları var. Yolcu sayısı 5 binden aşağı olursa küçük minibüs, 5 bin ve yukarı otobüs, 20 bin üstü olursa hafif tramvay, 50 bin ve üstü olursa ağır tramvay diye geçer. Bizim yolcu standartlarımız tramvay kapasitesin de değil. Yolcu kapasitesi az olunca haliyle zarar edecek. Bu zararı çekecek kurum yok. Standartlara göre bizim ki şuanda otobüs kategorisin de yer alıyor. Urfadan bir tane zengin iş adamı ben bu zararı karşılarım veya 10 yıllık masrafı bana ait diyeni bulduğumuzda o zaman yapalım. Neden olmasın. On yıl sonra bu yolcu kapasitesine ulaşılır ve o zaman yapılır.
1000 KİŞİLİK YURT YAPACAĞIM DİYEN KAHRAMAN URFALI ARIYORUZ
Abdülkadir İkbal: Dışarıdan Urfaya öğrenci geldiğinde yurt sıkıntısı çekiyor. Öğrencinin en büyük problemi yurttur. Bu konu hakkında çalışmanız veya yapılması için öneriniz oldu mu?
-Şimdi üç türlü yurt yapma usulü var. Üniversitenin kendi yurt yapma bütçesi yok. İmkânı olsa bile üniversitenin kanunen yurt yapma yetkisi yok. Bunu ya kredi yurtlar yapacak ya diğer özel yurt yapma yetkisi olanlar yapar. Ya da özel şirket ve buna benzer kurumlar yapar. Problem sadece devlette değil Urfalı iş adamlarında da problem var. Çıkıp biri demedi ki şuraya 1000 kişilik yurt yapacağım diyen kahraman Urfalı arıyoruz. Eski zamanlarda bu camileri ve kervansarayları hep halktan birileri yapıyor yani sadece devlet beklememek gerekir.
Hüseyin Güzel: Toki 800 yataklı hastaneyi bir yılda bitirdi. Acaba üniversitede 800 yataklı lojman yapamaz mı?
-TOKİ başkanı birkaç gün önce buradaydı. Kendisine lojman yapabileceğimiz araziyi gösterdim. Oda tamam bu arazinin uygun olacağını belirtti. Yalnız dedi bunun maddi külfetini sizden alırım. Yani kar istemediğini sadece oraya harcayacağı sermaye parasını istedi. Ne kadar masraf yapılacaksa bunu üniversiteden alacağını söyledi. Şimdi bu durumda kendi sistemimize ve yasal çerçevedeki sınırlarımıza baktığımızda bizim lojman yapma gibi bir hakkımız yok. Belediyeyle konuştuk tamam dediler. bu işe taraftar ve yapabileceğini söylediler.
HARRAN ÜNİVERSİTEMİZDE 22 BİN ÖĞRENCİMİZ VAR
Celal Çiftçi: Şuanda üniversitemizde kaç öğrencimiz ve öğretim üyemiz var. Üniversitede hoca eksiğimiz var mı?
Harran üniversitemizde 22 bin öğrencimiz var. Hoca sayımızda araştırma görevlisiyle 1000 kişi görev yapmaktadır. Yardımcı doçent, Profesör kadromuzda bunlara dahil. Bazı fakültelerimizde aşırı derecede hocaya ihtiyacımız var. Mesela tıp fakültesi eksiğimiz var. Birçok bölümde hoca eksiğimiz var. Mühendislik fakültesinde hocaya ihtiyacımız var. Kadromuz boş çağırıyoruz gelecek hoca bulamıyoruz. Gelin hep beraber Urfayı şenlendirelim ve kurtaralım. Urfa savaş bölgesi olarak algılanmasın eğer bu algı devam ederse buraya getirecek öğretmen bulamayız.
Celal Çiftçi: Fikir Kulübünü nasıl buldunuz?
Açıkçası tartışılacak bir fikre tabi yapılması gerçekten çok güzeldi. Hangi fikirden olursa olsun. Buraya gelmesini tavsiye ederim. Oturup beraber sorunları eksisiyle ve artısıyla tartıştık. Onun için ben çok beğendim. Ayrıca eksiklerimizi güzel bir dille eleştiren yazarlarımız var. Beni davet ettiğiniz için teşekkür ediyorum. Başarılarınızın devamını dilerim.
Hazırlayan: Aziz Budak - Ayetullah Yüksel