Prof. Kamalak, Hoca ile AK Partiye yüklendi

Prof. Kamalak, Hoca ile AK Partiye yüklendi

Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, İnternet .medyası ile buluştu. Buluşmasında AK Partiyi Hocanın ile Yüklenen Kamalak, seçim vaatlerini anlattı. İşte Rotahaber yayın yönetmeni Ünal Tanık, bugünkü köşesine taşıdı, İşte o yazı;

Dünkü Kahramanmaraş mitinginden sonra sabah uçağıyla İstanbul’a gelen Kamalak, internet medyası yöneticileriyle olan kahvaltıya epey gecikmeli geldi. Mahcup ve müeddep bir eda ile aramıza katıldı.

Uçağının gecikmeli geleceği belli olduktan sonra bizler kahvaltımızı yapmıştık. Kamalak, kahvaltı yapmadan konuşmaya başlamak durumunda kaldı.

Önce birkaç tespitimi yapıp Kamalak’ın aktardıklarını sizlerle öyle paylaşmak istiyorum. Anayasa profesörü olan Kamalak’ın ayanı zamanda maliye profesörü ve iktisat doçenti de olduğunu bu görüşmede öğrendim. Ama asıl ilginç olan benim için bu değildi.

15 yıldan bu yana aktif siyasetin içinde olan Mustafa Kamalak, Saadet Partisi içinde farklı bir isim. Selefi, muhaliflerine karşı ne kadar aşağılayıcı üslup kullanıyorsa Kamalak tam aksine saygı dolu bir dil kullanıyor.

İktidar partisinden söz ederken “AKP” deme yerine her defasında “AK Parti” demeyi tercih ediyor. Biz Rotahaber olarak her ne kadar başlıkta kullanırken kimi zaman ifadeyi kısaltmak için “AKP” diyorsak da, doğru olan AK Parti diye telaffuz etmek.

Bir insanın adı ne ise o adla çağırmak nasıl gerekiyorsa, bir siyasi oluşum da kendine “AK Parti” adını takmışsa onu öyle kullanmak gerek. Her ne ise… Bu ayrıntıyı Kamalak’ın titizliğini göstermek amacıyla paylaştım.

Liderlerin birbirine olan hitaplarında kullandıklarını ağzına bile almak istemiyor. Kılıçdaroğlu gibi konuşmayı edebe aykırı buluyor.

Bu kadar gözlemden sonra bir kısmını sona saklayıp Saadet liderinin paylaştıklarına gelmek istiyorum:

İŞSİZLİK: Son 10 yıla bakmak gerek. 2000 yılında yüzde 6 düzeyinde idi. 2010’un sonunda yüzde 11.9. Yani yuvarlak hesap yüzde 12 dersek tam tamına yüzde 100 artmış. Şu anki yaklaşımla konuya eğildiklerinde de çözme imkanları yok.

Nasrettin Hoca yol kenarında bir ağaç altında oturuyormuş. Yanına yaklaşan biri ilerde bir köyün adını vermiş ve Hoca’ya, “Ne kadar zamanda gidebilirim?” diye sormuş. Hoca hiç ses vermemiş.

Hoca’nın duymadığını varsayan yolcu tekrar ne kadar zamanda gideceğini sormuş. Hoca yine cevap vermeyince adam, yoluna koyulmuş ilerlemeye başlamış. Hoca yolcunun arkasından seslenmiş:

-İki saaaaatt.
Adamın tepesi atmış. Dönüp gelmiş Hoca’ya çıkışmış:

-Ya bir değil iki kez sordum cevap vermedin. Sonra arkamdan “iki saat” diye bağırıyorsun.

Hoca kendinden emin cevap vermiş:

-İyi de ben senin nasıl yürüdüğünü görmeden ne kadar zamanda gideceğini nasıl bileyim.

Bu iktidarın da iş tutuş tarzından işsizliğe bir çözüm getiremeyeceği belli oldu.

GELİR DAĞILIMI : Türkiye İstatistik Kurumu verilerine baktığımızda gelir dağılımı hızla bozulmaya devam ediyor. TÜİK toplumu gelir dağılımı açısından 5 ayrı grupta değerlendiriyor. İlk yüzde 20’lik dilim gelir pastasından yüzde 6.1 pay alıyor. En üstteki yüzde 20’lik dilim ise yüzde 44.4’ünü alıyor.

Bir taraf sefalet, öbür taraf sefahat içinde. Bu tablo ile sosyal barışı sağlamak mümkün değil.

CARİ AÇIK: Cari açık, 2000 yılında 9 milyar dolar idi. 2010’da ise bu rakam 48 milyar dolara ulaştı. Yüzde 550 artı.

TERÖR: 10 yıl öncesine göre terör, çok daha sancılı bir tablo var. Başbakan’a dayanmış durumda. Kılıçdaroğlu gibi konuşmayı edebe aykırı bulurum. Başbakan “kefenimizi giyip yola çıktık” diyor. Bakın Başbakan, Yavuz gibi, Fatih gibi cihada gitmiyor. Başbakan 9 yıldır orada. Terör azaldı mı, ivme mi kazandı?

Bakın Kurtuluş Savaşı’nda Genelkurmay verilerine göre 10 bin dolayında şehit verdik. 1984-2009 arasında 11 bin 735 şehidimiz var. 40 bin teröristin de etkisiz hale getirildiği söyleniyor. Yani 52 bin insan kaybımız var.”

Saadet lideri Kamalak, bu sorunların çözümü için yeni bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunu söylüyor. Bunun da Milli Görüş olduğun dile getiriyor ve çözüm önerilerini özetle şöyle sıralıyor:

“Gelir adaletsizliğinin düzeltilmesi için alt tabakanın desteklenmesi, koruyup kollanması gerekiyor. Ülkede milyonlarca insan sağlık sigortasından mahrum bulunuyor. Bizim iktidarımızda bir çocuk doğduğu tarihten itibaren sağlık sigortasına sahip olacak. Şimdiki sistemde insanlar fakir olduklarını ispata mecbur bırakılıyor. İnsanların izzet-i nefsi, gururu var. Empati yapın. Ne kadar kötü olduğunu göreceksiniz.

Üniversiteye giden öğrencilerden harç almayı kaldıracağız.  İşçinin, memurun, emeklinin maaşlarına yüzde 50 zam yapacağız.

Bakın bankacılık Türkiye’de en karlı sektör. Peki bunların milli gelire katkısı ne? Bankalar gelir dağılımındaki adaletsizliği artırıyor.

Tarım ve hayvancılık öldürüldü. 1954 yılında bu ülke dünyanın en büyük 4 tahıl üreticisi ülkesinden birisi idi. Şimdi ithalatçı olduk. Hayvancılık ülkesi Türkiye, Kurban Bayramlarında kurbanlık hayvan ithal etmek durumunda kaldı.

Tarım ve hayvancılığa faizsiz kredi vereceğiz.

1996’da iktidara geldiğimizde bize en çok sorulan, “Kaynak nerede?” diyorlardı. Biz o zaman İMF’nin kapısını çalmadan, Dünya Bankası’na gitmeden, esnafa, ticaret erbabına ve sanayiciye vergi salmadan kurduğumuz havuz sistemi ile bu ülkeyi uçuşa geçirdik. Bir binayı bir kez yapan usta bir daha yapabilir mi? İşte biz daha önce o binayı yapmış bir partiyiz. İktidar olduğumuzda daha iyisini yaparız.

Bir başka temelden değiştireceğimiz yapı ise Milli Eğitim. Bugünkü Milli Eğitim, ancak Milli Piyango kadar milli.

İmam hatiplerin orta kısmını yeniden açacağız. Yüksek kısmını da…

Çanakkale’de 400 bin şehidimiz var. Binlerce kilometre öteden gelenler kendi işgalci dedelerinin mezar taşlarını okuyabiliyor. Benim vatandaşım orada yatan dedesinin mezar taşına resim olarak bakıyor. Osmanlıca, ilk öğretimden itibaren seçmeli ders olarak okutulacak.

Dünyada kutsal kitabını kendi devleti için bir tehdit olarak gören hiçbir ülke yok. Bunun bir tek istisnası var: Türkiye. Bugün, 12 yaşından küçük çocuklarımıza Kur’an sakıncalı bir kitap durumunda. Bu yasağı kaldıracağız.

Terörizme giden yol, mevcut eğitim sisteminden geçiyor. Bu sistemin “günah” ve “vebal” kavramları yok. Bu sistemden yetişenlerin bir kısmı terörist olmuyorsa ailesinden ve yakın çevresinden aldığı panzehir sonucudur.

Peki soruyorum size, bu problemleri çözebilmek için bu iktidarın kaç milletvekiline ihtiyacı var. Kaç yıl süreye ihtiyaç duyuyor.

Saadet Partisi dışında AB’ye karşı çıkan hiçbir parti yok. AB’yi kuran ülkeler kimler. Türkiye’yi işgal edenler değil mi? Madem oraya girmeye çalışıyoruz. İstanbul’a kadar gelmişlerdi. Kurutuluş savaşı vermeseydik, zaten onlarla olurduk. Niye o kadar şehit verdik?

Saadet Partisi, İslam Birliğini kuracak. D-8 bunun temeli idi. Türkiye, Haçlı Seferlerini yapanların çocuklarından bir şey bekleyemez.

Vereceğiniz her oy cephede sıkacağınız her mermiden daha önemli. Unutmayın, savaşın sonucunu, masaya oturanlar belirler.

Kanın durması için, İslam Birliği’nin kurulması için, iş arayan gençlerimiz için bu sefer Saadet Partisi diyorum.”

Kamalak’a konuşmasının sonunda farklı sorular da sordum. Selefinin aksine siyasete getirdiği ifade kalitesinden dolayı tebrik ettim. Emanetçi olup olmadığını sordum.

Belki onları da başka bir vesile ile paylaşırım.  Ünal TANIK / Rotahaber [email protected]