Prof. Dr. Servet Armağan; TBMM’ye 300 milletvekili yeter

Harran Üniversitesi’nin Kurucu Rektörü, Anayasa Hukukçusu Şanlıurfalı Prof.Dr.Servet Armağan, 550 milletvekilinin çok fazla olduğunu belirterek, “Vekil sayısının azaltılması halinde yılda ortalama 200 milyarlık tasarruf sağlanır” dedi.

Prof. Dr. Servet Armağan; TBMM’ye 300 milletvekili yeter
Dostlar Meclisi’nin İstanbul’da düzenlediği toplantıda konuşan Harran Üniversitesi’nin Kurucu Rektörü, Anayasa Hukukçusu hemşehrimiz Prof.Dr.Servet Armağan, Türkiye için 550 milletvekilinin çok fazla olduğunu söyledi. Prof. Dr. Armağan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne 300 milletvekilinin yeteceğini, böylelikle ülke ekonomisine yılda ortalama 200 milyar liralık katkı sağlanacağını savundu.

 

Siyaset, bürokrat, yargı, medya, sağlık, eğitim, ekonomi, ilahiyat gibi her meslekten tanınmış isimlerin yer aldığı Dostlar Meclisi, 26.toplantısını Fatih Belediyesi’nin Topkapı Kaleiçi Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirdi. Yazarımız Müslüm Aktürk ile Şanlıurfalı hemşehrilerimiz işadamı Azmi Akbıyık ve Ziya Şark Sofrası Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bingöl’ün de katıldığı söz konusu meclisin kurulmasına öncülük eden Av.Remzi Yedikardeş, toplantının açılışında yaptığı konuşmada Dostlar Meclisi’nin düşünce merkezli bir sohbet grubu olduğunu söyledi. Dostlar Meclisi’nin Allah (cc)’ın emirlerini, Resulullah (asv)’ın tebligat ve tatbikatını ölçü olarak aldığını hatırlatan Yedikardeş, şöyle devam etti: “Dostlar Meclisi, insanımızın, milletimizin ve bütün ALLAH’ın kullarının meseleleriyle ilgilenir. Dostlar Meclisi’nin hiçbir siyasi kuruluşla organik bir bağı yoktur. Meseleleri kabul ettiği ölçüler mizanına göre değerlendirir. Doğru ve müspet hareketleri, fikirleri, tatbikatları destekler, yanlış ve menfi hareketlerin arkasında durmadığı gibi, yanlışlığı ortaya koyar ve yapılması gereken çalışmalar hakkında fikir serdeder. Dostlar Meclisi’nde meseleler ‘meşveret’  esasına göre değerlendirilir. Konunun ehli olanlar istişareye dahil edilir. Dostlar Meclisi’nde şahıslardan ziyade ‘şahs-ı manevi’ öne çıkarılır. Dostlar Meclisi’nde saldırmamak ve hakaret etmemek kaydıyla edep dairesinde fayda mulahaza edilen her türlü fikir serdedilebilir.”

 

YENİ ANAYASA İÇİR REFERANDUM YAPILMALI

Daha sonra söz alan Türkiye’nin önde gelen Anayasa hukukçularından Prof.Dr.Servet Armağan, Allah’ın verdiği nimetleri zikretmek adına görüş bildirdiğini vurgulayarak yeni Anayasa ile ilgili düşüncelerini ortaya koydu. TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in, yeni anayasa için katılım, yazılım, tartışma ve teklif başlığından oluşan 4 aşamalı bir süreç planını açıkladığını hatırlatan Servet Armağan, şunları söyledi: “Oluşturulan komisyon ilk aşama için 1 Kasım’dan başlayan ve Nisan sonuna kadar devam edecek çalışmalarda katılımı sağlayacaklardı. Benden de rapor istediler ve 18 sayfalık bir raporu komisyona gönderdim. Aslında 6 aylık süre uzun bir süreydi ama bu zaman zarfında bile ilk aşamanın tamamlanacağını sanmıyorum, süreç temmuz hatta ağustos ayını bulabilir. Sonra redaksiyon kısmına geçilecek. Gelen talepleri sınıflandırmak zor, bu yüzden redaksiyon aşaması da zorlu geçecek.”

Armağan, “Sayın Cemil Çiçek, TBMM’de küçük bir komiteye hazırlatacağı metnin tartışılmaya açılması daha sağlıklı olurdu” dedi. Anayasa’da hak sahibinin ‘halk’ olduğuna dikkat çeken Servet Armağan, bu nedenle son sözü halkın söylemesi gerektiğini ve yeni anayasanın mutlaka referanduma götürülmesi gerektiğini anlattı.

Türkiye’nin 6. Anayasa’sını yapmaya hazırlandığını oysa ABD’de 200 yıl önce yapılan Anayasa’nın hala geçerli olduğuna dikkat çeken Prof.Dr.Armağan, “Bu millet istikrarsızlıktan çok çekti. Yeni Anayasa’da ideolojilere yer verilmemeli. Temel hak ve hürriyetler konusu zenginleştirilmeli” dedi.

 

MİLLETVEKİLİ SAYISI DÜŞÜRÜLMELİ

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milletvekili sayısının çok fazla olduğunu savunan Anayasa hukukçusu Prof.Dr.Armağan, 550 vekilin yaptığı işi 300 vekilin de yerine getirebileceğini söyledi. Milletvekili sayısının 300’e düşürülmesi halinde ülke ekonomisine yılda yaklaşık 200 milyar liralık katkı sağlanacağı görüşünü dile getiren Armağan, yeni anayasada bu konunun da yer almasını istedi.

 

ORDUNUN KİMSAYI DEĞİŞTİ

Emekli Askeri Hakim, 17-18. Dönem ANAP Milletvekili Faik Tarımcıoğlu ise, darbeler konusuna değindiği konuşmasında, “27 Mayıs 1960 darbesi, bütün kötülüklerin anasıdır” dedi. 12 Eylül’ün, 28 Şubat’ın, 27 Nisan’ın, 1960 darbesinin yavrusu olduğunu belirten Tarımcıoğlu, cuntacıların 1960 darbesiyle ordunun kimyasını değiştirdiğini kaydetti. 1960’tan sonra cuntacılardan yana olan dengenin Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olmasıyla eşitlendiğini ifade eden Faik Tarımcıoğlu, o döneme ait anılarını anlatırken şunları söyledi: “Rahmetli Özal’a Cumhurbaşkanı olması gerektiğini söylediğimde kararsızdı. Ancak uğradığı silahlı saldırı sonrasında kararını netleştirdi ve köşke çıktı. İşte o kırılma noktası olmasaydı bugün Abdullah Gül de Cumhurbaşkanı olamazdı.”

 

12 EYLÜL’ÜN BUBİ TUZAKLARI

12 Eylül Anayasa’sının bubi tuzaklarıyla dolu olduğuna işaret eden Tarımcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “12 Eylül Anayasa taslağını hazırlayan bir tanıdığımla yolculuk sırasında taslağı inceleme fırsatım oldu. Kimlikleri özgürce ifade edebilme konusundaki maddeyi görünce kitapçığı o zatın üzerine fırlattım. Sinirlendiğimi gören o arkadaşım söz konusu maddeyi kitapçığa darbenin konsey üyeleri tarafından konulduğunu itiraf etti…

12 Eylül’de ‘öyle bir anayasa yapalım ki bir daha darbe yapmamıza gerek kalmasın’ diye düşünmüşler. Ama 28 Şubat’ta çok enteresan şeyler oldu. Milletin sinir uçlarına temas ettiler. Millet uyandı, ‘Biz her 10 yılda bir Hasan Mutlucan’ı dinlemek istemiyoruz’ dedi ve ‘bin yıl devam edecek’ denilen süreç beşinci yılda duvara tosladı.”

 

SİSTEM ÇOK ÖNEMLİ

Prof.Dr. Yusuf Özertürk de, sistem konusuna dikkat çekerek, “Başarıda sistemin payı yüzde 85’tir. Aptal birini de doğru bir sistemin başına getirseniz vereceği zarar en fazla yüzde 15’tir. Zaten sistem böyle birini fazla tutmaz” dedi. İnsan yapısının bir sistemden ibaret olduğunu belirten Prof.Dr.Özertürk, “Referans değerler iflas ederse hastalık başlar. Hücrelerimiz sistem sayesinde pozisyon alıyor. Eğer bu sistemin iradesi insanda olsaydı insanlar kısa sürede hastalanıp ölürdü. Bize bu referans değerleri veren Cenab-ı Allah’a ne kadar şükretsek azdır.” şeklinde konuştu.

 

KAN GRUBUNA GÖRE BESLENME

Gazeteci-Yazar Mehmet Ali Bulut ise, “Can Boğazdan Çıkar” adlı son kitabında yer alan konulara değindi. Kan grubuna göre beslenmenin hastalıkları önlediğini belirten Bulut, bu yöntemi uygulayıp bir de hacamat yaptırınca kabarık perhiz sıkıntısından kurtulduğunu sözlerine ekledi.

Samimi bir havada geçen toplantı, Mehmet Ali Bulut’un Asr Suresi’ni okumasıyla sona erdi.
Müslüm Aktürk / www.balikligol.com