Partisine oy vermeyen il başkanı

Partisine oy vermeyen il başkanı

Bazı sandıklardan kendi partisine oy vermeyen il başkanları oldu. bu konuyu ironi bir dille Haber7 yazarı Osman Özsoy yazdı. İşte Prof. Özsoy'un o yazısı;

Saadet, HAS Parti ve BBP sandık görevlililerinin oy kullandığı sandıklardan kendi partilerine hiç oy çıkmayan yerler oldu. İşte 12 Haziran seçimlerinin farklı açılardan analizi...

Türkiye tarihi bir seçimi geride bıraktı.

Ekranlara bakıyorum, konu daha ziyade siyaset sosyolojisi ve sosyo-ekonomik bağlamda ele alınıyor. Keşke konu çok farklı boyutları ile ele alınıp değerlendirilebilse... Örneğin cemaatlerin tavrına yönelik daha derin analizler yapılabilse. Aşağıda konu hakkında bazı noktalara temas edeceğim.

Şu ana kadar yazılıp çizilenlerin, 12 Haziran seçimlerine seçmenin yüklediği anlamın ve  ortaya çıkan fotoğrafın bütününü izah etmekte yetersiz kaldığını düşünüyorum. Nerede ise her sandığın bir hikayesi var bu seçimde. İmkan olsa da, birileri çıkıp bunları derlese, toparlasa ve tarihe not olarak düşse...

Öyle ki;

-      Seçim sabahı bu köşede temas ettiğimiz bir nokta Perşembe günü Yeni Şafak gazetesinde “Kabe’de Türk yok” başlığı ile farklı bir yönü ile manşet oldu.

Bahsi geçen yazımızda şu noktanın altını çizmiştik; Bu yıl rekor sayıda Türk, umre ibadeti için kutsal topraklara gitti. Evde olduğumda fırsat buldukça Kabe’den canlı olarak özellikle akşam ve sabah namazlarını izlemek için fırsat oluşturmaya çalışıyorum. Kabe sürekli dolu vaziyette. Fakat seçime birkaç gün kala tavaf alanı boşaldı. Anlaşılan Türk hacılar bu seçimde ülkenin kaderi adına oy kullanmayı nafile bir umre ibadeti kadar mukaddes saymışlar ve umre seyahatlerini tehir etmişler. Değerli dostum Birey Tur’un sahibi Eşref Şentürk Bey’le seçimden bir gün önce bu gözlemimi paylaştığımda, seçime denk gelen dönemde umre ziyaretinin bıçak gibi kesildiğini ifade etmişti. Sandıkların açılmasının ardından tekrar aynı hızla seferlerin başlayacağını söyledi.

Bu seçimde oy kullanmayı, Kabe’de yapılacak ibadeti tehir etmeyi gerektirecek kadar önceleyen insanların ruh derinliğini hesaba katmadan, bu seçime seçmenlerin yüklediği anlamı asla anlayamazsınız. Yüzde 50’lik oy oranını kavramakta güçlük çekersiniz.

-      Sandık başkanı arkadaşlardan dinledim. Sandık başında Saadet Partisi, HAS Parti, Demokrat Parti ve Büyük Birlik Partisi gibi partilerden görevli olduğu halde, adı geçen partilere bu sandıklarda tek bir oyun çıkmadığı yerler olmuş. Yani partinin kendi görevlisi bile nezaret ettiği sandıkta partisine oy vermemiş. Bu konuda “neden” sorusuna cevap aramadan seçim sonuçlarını asla sağlıklı analiz edemezsiniz.

Bu insanlar için liderlerinden daha basiretli davrandılar mı demeli, yoksa kendi liderlerinin ortaya koyduğu iddiayı algılamakta güçlük çeken insanlar olarak mı düşünmeli, konunun bu yönü bu yazının kapsama alanı içinde değil.

-      Bundan daha ilginç örnekler de var. Haydi isim vermeyeyim de muhatabımız zor duruma düşmesin. Ege bölgesinde 4’ten fazla milletvekili çıkaran illerden birinde yüzde 10’luk barajı aşan muhalefet partilerinden birinin il başkanı, oyumu gönül huzuru ile iktidar partisine verdim dedi.

Neden diye sorduğumda, 2001 krizi öncesinde 200’e yakın işçi çalıştırırken krizden sonra 70’e düştüğünü, şimdi ise 850 işçiye istihdam sağladığını belirtti. Biz bu siyaseti ülke büyüsün, vatandaş iş güç sahibi olsun diye yapıyoruz. Şu an için daha iyisini yapan varken, kendimi neden riske atayım dedi.

Bu işin ticari boyutu. Bir de din sosyoyoljisi açısından bu seçimin değerlendirilmesi gereken bir yönü var...

-      Bazı cemaatler iktidar partisine oy verilmemesi yönünde net açıklamalar yaptılar. Hatta açıklamayı ağza alınmayacak sert ifadelerle yapanlar oldu. Eğer AK Parti’nin aldığı yüzde 50’lik oyda bu açıklamayı yapan cemaatlerin  mensuplarının payı da varsa, bu gruplar için bugüne kadar ifade edilen cemaat olgusunun çok büyük yara alacağı söylenebilir.

Cemaatler her ne kadar özü itibariyle gevşek doku özelliği taşıyan sosyal yapılar olsa da, saygı duyduğu önderinin net tavrına ve açık yönlendirmesine rağmen farklı bir seçmen davranışı sergileyen kişi, cemaat mensupluğu olgusundan sıyrılıp giderek bireyselleşmeye başlar.

Saygısında aşınma olur. Saygı duyduğu önderinin diğer tüm tavsiyelerini sorgulama içine girer. Zaten gevşek bir bağ niteliğinde olan doku, giderek tamamen kopma ve dağılma eşiğine gelir. 12 Haziran seçimlerinin bu anlamda üzerinde hasar oluşturacağı tahmin edilen sosyal yapılar da var. Tabi ki durumu zaman gösterecektir.

Konuyu değerlendirmeye ilerleyen yazılarımızda devam edeceğiz.

Prof. Dr. Osman Özsoy – Haber 7